1(Aldatılış)

5.9K 240 42
                                    


Bir yandan ağlıyor, bir yandan da koşuyordum. Nereye gittiğimin, adımlarımın yönünün bir önemi yoktu benim için.

Güneş kaybolmuş, yağmur sanki bana inattı bugün, ben hızlandıkça o da hızını artırıyordu.

Seviyordum Ender'i kendimce. O da beni seviyordu ya da ben seviyor sanıyordum. Dün ettiğimiz şiddetli kavgadan kırgın ayrılmıştım yanından ama bugün uçağı vardı. Kendisine ait daha doğrusu babasından ona devredilen bir iletişim şirketi vardı. Küs bir şekilde ayrılmak istemiyordum. Bu yüzden hafta sonu olmasının da yarattığı avantaj ile erkenden kalkmış, ona gidiyordum. Buraya kadar olan olaylar, her sevgililerin başına gelebilecek tipik olaylardı. Asıl şoku ise kapı açılınca yaşamıştım. Ben Ender çıksın da barışalım diye beklerken dün akşam Ender'in üzerinde olan gömlek şu anda saçı başı dağılmış bir şekilde gömleği gelişigüzel üzerine geçirmiş, ona elbise gibi olan uzun esmer kız tarafından açılınca kalakalmıştım. Kızı da tanıyordum. Ender'in mankenlik ajansından fırlayıp sekreter koltuğuna kurulmuş diye düşünüp durduğum Işıktı. Ben kızı tanıyordum ama o beni tanımıyordu. Daha doğrusu birbirimizi ilk defa görsek da ben daha öncesinde kızın sosyal medyasını talan etmiştim. Sürekli Ender'in Işık'tan bahsetmesi ile dayanamamış araştırmıştım.

Nasıl konuşmaya devam etmiştim bilmiyorum ama

"Merhaba ben Ender'e bakmıştım."

"Ender duşta canım, buyur ben yardımcı olayım." Ona daha detaylıca baktığımda boynunda gördüğüm morluk ile boğazıma oturan yumru iyice kendini belli etmişti. Aldatılmıştım ve şu an sevgilimin beni aldattığı kadın ile kapıda sohbet ediyordum.

"Ah! Öyle mi? Ben kuzeni Talia. Siz sevgilisi olmalısınız?" Kuzeni olduğum yalanı hangi vakit aklıma gelmişti bilmiyorum ama çıkmıştı ağzımdan ve karşımdaki kadın gözleri parlayarak bakmaya başlamıştı bana kuzen kelimesinden sonra.

"Evet sevgilisiyim. Ender daha erken olduğunu söyleyip beni aile yakınları ile tanıştırmamıştı."

Tanıştıramazdı çünkü ailesi beni biliyordu. Kardeşi ve ablası ile aram oldukça iyiydi. Ama bugünden sonra onlarda olmayacaktı sanırım aramızda.

"Aklında bir şeyler vardır. Siz sevgili olalı ne kadar oldu ki?"

Nasıl bu kadar soğukkanlılıkla kapı ağzında hala durup onunla konuşabiliyordum bilmiyorum. Dün gece bana evlenelim demesi sonucu erken olduğunu okulumun yeni bittiği, işimi bulduğum zaman evleneceğim dememle kavga etmiştik.

"6 ay oldu canım. Kapıda kaldık gir içeri, Ender de çıkar şimdi."

"Yok, benim gitmem lazımdı. Ender'e söylersin Talia geldi diye."

Asıl şoku şimdi yaşamıştım. Başımdan aşağıya da kaynar suların indiğini hissedebiliyordum. Biz çıkmaya başlayalı zaten 8 ay olmuştu ve ben altı aydır aldatılırken nasıl fark edememiştim. Bu kadar nasıl gözüm kör olabilmişti.

Yağmurla inatlaşarak koşarken fark etmemiştim yaklaşan aracı. Acı bir fren ile durmaya çalışan araba, her ne kadar yavaşlamış da olsa yahut ben kendi vücudumu geriye çekmiş olsam da sağ el bileğim o kadar şanslı değildi.

"Hanımefendi iyi misiniz?"Genç adamın hangi arabadan çıktığını yanıma geldiğini anlayamamıştım.

"Ben özür dilerim. Bir anda karşıma çıkınca durmaya çalıştım ancak olmadı sanırım."

"Önemli değil. Ben benim hatam. Yola bakmadan fırladım." Konuşurken ağlamaya devam ediyordum.

Kaşlarını çatmış bana bakıyordu.

"İzninizle."diyerek yanından geçmeye çalışırken kolumu nazikçe kavradı.

"Yardıma ihtiyacınız var mı?"

"Hayır, teşekkür ederim."diyerek yine gitmeye çalışırken kolumun yine tutulduğunu hissedince sinirle ona, adını bile bilmediğim adama, döndüm.

"Kardeşim. Bırakır mısın beni?"

"Hastaneye gitmemize izin verin sonra siz yolunuza ben yoluma. Ama içim rahat etmez."

"Ben kendim fizyoterapistim zaten. Bir sıkıntı olmuş olsaydı anlardım."diyerek yüzüne baktığımda oldukça yakın olduğumuz fark ettim.

"Hanımefendi en azından gideceğiniz yere kadar bırakayım. Yoksa bir kere daha kaza yapma riskine sahipsiniz." Beni tiye alırcasına güldüğünde sinirle arabasına binmiştim bile. Aslında bir yandan da haklıydı, bu sefer atlatmıştım ama bir kazaya daha karışma ihtimalim vardı. 

Arabada çalan şarkı ile gözlerimi kapattığımda arabanın hareketlendiğini hissettim.

'Durma. Durma doldur Boğaziçi'ni.

Sen doldur ben içerim efkârınla kana kana."

"Şarkı güzelmiş de eski şarkılar seviyorsun sanırım."

"Evet."diyerek yanıtlamıştı beni arabanın sahibi. Araba durduğunda hastane önüne geldiğimizi görmem ile bazı şeyler dank etmişti bende. Ben arabaya bindiğimden beri gideceğim yeri söylememiştim ki.

Kızgın bir şekilde yanımdaki kişiye baktığımda sırıttığını görünce iyice sinirlendim.

"Bilerek yaptın."dediğimde masum bir şekilde ellerini yukarı kaldırmıştı ama yüzünde bilerek yaptığını kanıtlayan sırıtması hala devam ediyordu. 

"Ben bir şey yapmadım. Gideceğin yeri söylemedin ben de hastaneye getirdim."

Oflayarak arabadan inip acil kısmına girerken arkamdan geldiğini hissetsem de dönüp bakmamıştım.

*****

Beni yeni kitabımda yalnız bırakmayacağınızı umarak ilk bölümü sizlere bırakıyorum. 

Yorumlarınızı Bekliyorum ve Sizi Seviyorum 

Basketbol Aşkına...Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin