Medya ----> Nothing But Thieves -- Broken Machine
Üzerine kalın ceketlerden birini geçirirken dışarıda yağan yağmuru takip ediyordu gözleri. Şans eseri değildi dünyanın bu şekilde ağlamasının. Dünya ağlıyordu çünkü onun ayakları yeryüzü ile buluşmuştu. Parmaklarını gerip ceketinin boyun kısmından cepkenine kadar kısa bir yolculuk yapmıştı. Arkasında ki fazlalığı görmezden geliyordu. Çünkü onun planı tam olarak buralarda tek başına takılmaktı. Ancak cehennem yolları onun istediğini vermemişti.
"Benimle gelmek zorunda değildin."
Sonunda gözleri yağmur damlalarının dansından ayrılıp arkasında ki adama dikilmişti. Varlığını hala yadsıyordu. Başlangıçtan beri onunla olsa bile bu böyleydi...
"Canım sıkıldığı için seninle geldim başka amacı yoktu."
Omuz silkip gülümsedi yumuşak bir şekilde. Cehennem odalarında kimin canı sıkılırdı ki? Ona göre oldukça eğlenceliydi o odaların tümü. Bağıran, ızdırap içinde affedilmeyi bekleyen tüm ruhlarla oynamak son derece eğlenceliydi hem de.
"Pekâlâ," kemerini bağlayıp alnına doğru akan kan tanesini de elinin tersiyle sildi bu arada. "Diyelim ki canın sıkıldığı için benimle geldin. Peki ya aşağıda işler karışırsa ne yapacaksın?"
Bu sorunun üzerine diğerinin yakıcı gözleri bal renginde ki gözleri bulmuştu. Bu detayı düşünmediği her halinden belliydi oysaki. Gerindi ve ayakkabılarını bağlamak için eğildi. Ne kadar umursamaz görünürse o kadar iyi üstesinden gelebilirdi bu işin. "Tek asker biz değiliz eminim halledeceklerdir."
Uğraşmak faydasızdı. Sonuçta karşısında ki beden istediğini anlama konusunda oldukça iyiydi. Parmaklarını pantolonunun cebine atıp saatini kontrol etti. Unutmaması gereken tek kural, yer altında işleyen saatle yer üstünde işleyen saat benzerlik göstermiyordu.
"Abbadon?"
Genç adam bakışlarını kaldırıp dünyanın her zaman pis olarak adlandırdığı havasını ciğerlerine doldurdu. Acı vericiydi... Evinden bu kadar uzak olmak gerçekten oldukça acı vericiydi. "Luhan." dedi. "Adım artık Luhan."
Diğeri kafası karışmış şekilde dikiliyordu öylece. Yeryüzünde şeytanın askerlerinden birinin adı ile çağırılmak pek hoş olmasa gerekti. İnsanlar sağır ve umursamaz olabilirdi ama canları istediğinde bütün dünyanın sesini duyabilirlerdi.
"Peki, ben?" dedi safça bir çocuklukla. Luhan ona arada sırada bakıyordu da... Cidden yanlış yaratılmış olabilir miydi?
"Ve sen Metztli, seni de artık Sehun diye çağıracağız."
"Keşke," dedi öfkeyle. Parmakları kara tahtanın üstünde rastgele kayıyordu. Bedensel yorgunluğa alışık değildi ama ilk kez bedeni yorgun gibiydi. İnsani duyguların birçoğunu özellikle son zamanlarda sıkça paylaşıyordu. "Keşke senden daha akıllı bir melek yollasalardı dünyaya." Sabrı taşıyordu. Hazırlıklı olmaları gerekti. Cinayet gününün ardından üç gün geçmişti ve ölümün çağrısı dördüncü günde birileri gelecekti ikisi de biliyordu. O yüzden telaş içinde ne yapması gerektiğini düşünüp duruyorlardı.
Pek nadirdi... Pek bir nadirdi evet, melekle şeytanın birlikte iş yapması ama Kyungsoo için Jongdae şeytan bile sayılmazdı. O sadece düşmüştü. Onu ne cennet ne cehennem ne de araf kabul ediyordu. Belki de diğerlerinden aldığı haberler bin sene öncesine dayanıyordu. O yüzden bir araya gelmeleri bu kadar kolay oluyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Magical Love || Kaisoo || Chanbaek
FanficSalem Cadılarının gerçek hikayesini bilir misiniz? Tanrı dünyayı sadece yedi günde yarattı ardından dünyanın asıl ev sahibi olan dağları, ovaları, denizleri, akarsuları, bitkileri ve hayvanları yarattı. Kendi evinde ise ilk insan olan Adem'i ağırla...