chapter 1

951 37 4
                                    

Cam masaya çarpan dosyanın sesi, yatak odasındaki sessizliği doldurdu. Steve, kaç saattir bu dosyalara baktığını bilmiyordu; neredeyse her cümleyi ezberleyecek kadar defalarca okumuştu. Bitirdiğinde ise ne zaman başladığını bile hatırlamıyordu, günün hangi saatinde olduğuna dair hiçbir fikri yoktu, hatta neredeyse kendi adını bile unutacaktı. Tek istediği az önce öğrendiklerini kafasından atabilmekti, tüm bu okudukları adeta bir… kâbustu. Bunun mümkün olmayacağını biliyordu; rahatlatacağını umduğu derin bir nefes alarak başını ellerinin arasına aldı Steve. Hiçbir şey değişmemişti. Stark’ın kulesindeki ona ait odanın başka bir ülkenin manzarasını gösteren simulasyon ekranı, onun için boyanmış mavi-kırmızı duvarlar ve yere dağılan Kış Askeri projesinin dosyası halen gözlerinin önündeydi.

Bucky…Bu ismi zihninde mantra gibi tekrarladı Steve, ne kadar denerse denesin yabancı geliyordu, sanki tanıdığını hayal ettiği biri gibi. Sanki hiç onun en yakın arkadaşı olmamış gibi. Sanki 1945’te, patlayan uçaktan düşerken ona elini uzatmamış ortağı gibi. Çünkü dosyada gördüğü görevler, toplu cinayetler, Bucky’nin yapabileceği şeylere hiç benzemiyordu. Ancak kendi görmüştü Steve, Bucky’nin, daha doğrusu Kış Askeri’nin, görev için neler yapabileceğini, nasıl zihinsiz bir silah haline getirildiğini. Kendi gözleriyle tanık olmuş, dosyada okumuştu. Dondurucu suya düştüğü andan itibaren Sovyetler tarafından bulunan, kendi ülkesini mahvetmesi için yetiştirilmiş bir ajan. Eski hayatına dair hiçbir şey hatırlamaması için, dondurucudan her uyandırıldığında hafızası silinen, göreve itaatsizlik ettiği zaman akıl sağlığını kaybedecek kadar kötü şeyler yaşamış olan bir asker.

Tüm bu görev raporlarının anlatmadığı bir şey görmüştü ama Steve. Bucky, onu rahatlıkla Helicarrier’da öldürebilirdi, ancak öldürmemişti. Steve’in söylediklerine hiçbir anlam vermediği belli olsa da, bir şey onu öldürmekten alıkoymuştu. Onun yüzünde acıyı ve şaşkınlığı okumuştu Steve.

Helicarrier’dan düştüğünü anımsıyordu, suların derinliklerine gömüldüğünü ve yanına metal parçalarının düştüğünü anımsıyordu, bilincini yitirmeden önce ise suya başka birinin atladığını anımsıyordu. Uyandığında kıyıdaydı, başka bir savaş alanından çekip alınmış gibiydi ancak yanında kimsenin izi yoktu.

Onu kurtaran Bucky idi, bunu biliyordu Steve. Ve ümidini yitirmemesine sebep olan buydu.

Ayağa kalktı zorlukla, dosyayı hafif bir tekmeyle gözünün önünden çekti. Bucky hakkında hatırlamak istedikleri bu değildi, hayır, tüm bu olanlardan öncesini hatırlamak istiyordu. Biyonik koluyla, onu öldürmeye çalışan silahı değil; kayıp arkadaşını hatırlamak istiyordu.

Kış Askeri’ni değil, James Buchanan Barnes’ı hatırlamak istiyordu.

Death To Birth (A Captain America: The Winter Soldier Fanfiction)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin