Shield’ın sağladığı gizli evin, Hydra tarafından bombalanması sonucu artık orayı kullanması mümkün değildi. Bu yüzden Stark’ın kulesine taşınmaya karar vermişti. Mantıklı bir karar da olmuştu, zira artık Shield’ın işleri bu kuleden yürütülüyordu. Shield, resmi olarak bitmişti ve komuta artık Nick Fury’de değildi. Pek açık etmediği bir görev için New York’tan ayrılmıştı ve anlaşılan o ki, komutayı Tony Stark’a bırakmıştı. Avengers takımının Thor dışında diğer üyeleri de bu kulede kalıyordu. Steve için burada kalmak, yalnız olmaktan çok daha iyiydi.
Şehirdeki en yüksek binaya girmek elbette sıkı güvenlik önlemleri gerektirirdi. Loki’nin saldırısından sonra bu önlemler daha da artmıştı. Herhangi bir askeri veya dünya dışı müdahaleye karşın kule büyük bir dikkatle korunuyordu.
Bucky’nin bunun fark etmesi pek uzun sürmemişti. Bakışlarını kule etrafında gezdirdi, şüphe çekmeyecek kadar sivil giyinmiş ajanları ilk bakışında anlamıştı fakat teçhizatı olmadan onları alaşağı etmesi imkânsızdı, bu yüzden adımlarını sıklaştırdı. Adım atarken botlarının çıkardığı sesi umursamadı, takip ettiği adamı tutmak için kolunu uzattı.
“Beni kuleye sokabilir misin ?”
Sırtındaki ele ve kulağında fısıltıya rağmen Steve kımıldamayı düşünmedi bile. Nefesi hızlansa da Bucky’nin elinden kurtulmak için hiçbir hamle yapmadı, Bucky de bunu anlamış olacak, Steve’i bıraktı ve cevabını almak için onun karşısına geçti.
“Biraz zor olacak ama yapabilirim.”
“Yap.”
Steve yürümeye devam ettiğinde Bucky’nin emre ihtiyacı yoktu, kulenin cam kapısına doğru ses çıkarmadan onu takip etti. İkisi kapıya vardıklarında, görevliler Steve’i tanıyıp geçmesine izin verecek oldular ama sonra Bucky’i gördüler ve sorgulayan bakışlarla Steve’e baktılar.
“O benimle, sorun değil.”
Görevliler daha da sert baktılar, “Kış Askeri’nin kuleye geçiş yapması yasaktır, verilen emirler bu yönde.”
Bucky, elini ceketinin cebine yaklaştırdı ama Steve bunu hissederek onun elini çekti. Başını yana eğerek, “Kimin emirleriymiş bunlar ?” diye sordu.
“Bizzat Tony Stark’ın, efendim.” dedi ikinci görevli.
Steve’in duruşunda değişiklik yoktu, “O zaman bizzat Tony Stark ile görüşmek istiyorum.”
Görevliler birbirlerine baktılar ancak isteği reddetmediler, nihayetinde her Avengers üyesi onların güvenlik seviyesinin üstündeydi ve dedikleri bir emir sayılırdı. Telsizlerinden bazı komutlar verdiler, “Kış Askeri burada.” denildiğini duydu yine Bucky, rahatsızca yerinde kıpırdandı ancak Steve’e göre hiçbir tehlike yoktu. Görevlilerin bu tepkiyi vermesi normaldi ve Tony ile konuşabilirse içeri girmekte hiçbir sorun olmayacaktı.
Birkaç dakika sonra kapı açıldı ve Tony göründü, sağ bileğine kadar uzanan sarı-kırmızı renkte metal bir el takmıştı, avucunda mavi bir ışık parıldıyordu. Bucky ve Steve’i süzen yüzünde bir şaşkınlık vardı. Bucky’nin gözbebekleri büyüdü ve omuzları kasıldı; Steve ise hafif sabırsız görünüyordu, “Hadi ama, Stark.”
“Af edersin, Cap, eğer içeri RoboCop arkadaşını alacağımı sanıyorsan yanılıyorsun.”
Bir süre daha tartışmaya devam ettiler, Bucky ise sessizce olan biteni izliyordu. Tony Stark denilen adam, zararsız görünüyordu ancak Steve’in sinirlerini bozduğu belliydi. Nihayetinde ikna oldu, teatral bir şekilde geri çekilerek ikiliyi içeri davet etti, alaycı bakışları Bucky’de odaklandı, “Bu sefer birilerini öldürmeye çalışmasan iyi olur, Buck Rogers.”
Bucky’nin yüzü hoşnutsuzlukla karıştı, karşısındaki adamı sevmemişti. Steve bunu fark ederek, “Tony” diye uyardı sert bir sesle, Tony ise“Ne var ?” dermiş gibi baktı. Steve iç çekerek, asansöre doğru ilerledi. Yapacak hiçbir şeyi kalmayan Bucky ve Tony ise onu takip etti.
Üç adam hiç konuşmadan asansörle kulenin son katına kadar çıktılar. Kapı açılınca görülen manzara, Bucky’nin kafasını daha da karıştırmıştı. Giriş katındaki cam eşyalara kıyasla, burası daha günlük döşeliydi. Uzun pencerelerin yanında duvarlar ahşap rengiydi. İç balkona çıkan merdivenler, birçok odaya açılan kapılar ve uzun koridorlar vardı. Ev görüntüsünü veren ise; merdivenin yanındaki mini bar ve odanın ortasındaki şömineye bakan büyük koltuklardı. Her açıdan gördüğü hiçbir daireye benzemiyordu. Onu daha da şaşırtan ise, odadaki insanların haliydi.
Elinde kahvesi ve gazetesiyle gözlüklü bir adam mini barda oturuyordu, deri ceketli sarışın bir adam elindeki dart iğneleriyle hedefi vuruyordu, kızıl saçlı bir kadın koltuğa ayaklarını uzatmış yatıyordu ve dergisini okuyordu. Tony ve Steve’in gelmesi anlaşılan onları şaşırtmamıştı ancak Bucky’i de fark eden o kızıl saçlı kadın oldu.
“Hey…”
Kızıl saçlı kadının kısık sesli uyarısıyla iki adam dikkatini ona ve ardından Bucky’e çevirdi. Odada ani bir gerginlik oluşmuştu, bunun farkında olmayan tek kişi Tony Stark, eliyle içeriyi göstererek, “Neden rahatına bakmıyorsun ?” diye güldü. Kimsenin Tony’in alaycılığı için zamanı yoktu.
Herkesin aklında sorular dolanıyordu ancak kimsenin soracak cesareti yoktu; Kış Askeri neden onların en güvenli alanındaydı, Steve Rogers’a güvenlerini zedeleyecek bir durum var mıydı, tüm bunların cevaplarını merak ediyorlardı. Steve, onlara açıklama yapmak istese de öncelikle kendisi bu soruların cevabını bulmalıydı, bu yüzden Bucky’e onunla gelmesini belirtmek için başını eğdi, ona ait odaya yürümeye başladı. Bucky, bir tehlike olmadığına emin olmak için son bir kez odaya göz gezdirdikten sonra Steve’i takip etti.
“Bu neydi şimdi ?”
Odadakilerin hepsi Clint’e omuz silkti, kimsenin bir bilgisi yoktu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Death To Birth (A Captain America: The Winter Soldier Fanfiction)
FanfictionFandom : Marvel -- Captain America: The Winter Soldier (Film ve Çizgiroman) Pairing : James "Bucky" Barnes/Steve Rogers Rating: T Kelime sayısı: 2,982 Summary: Shield ve Hydra, düştükten sonra, Bucky kendi geçmişini öğrenmeye çalışır. Ona yardım ede...