Giriş

28.2K 718 917
                                    



"Ben bana kattığın hiçbir şeyi inkar edemem Zuhal. Sen beni adam ettin, mutlu ettin... Çok mutlu bir, yedi yıl geçirdim ben. Ama artık olmuyor. Sende görüyorsun. Bizim gelecekten beklentilerimiz çok farklı. Biz, bir arada birbirimize iyi gelmiyoruz. Eskisi gibi değiliz. Önceleri, birbirimizin yükünü hafifletirdik. Şimdi sanki senin sırtında bir kamburum ben. Böyle hissetmekten alıkoyamıyorum kendimi. Seni hala seviyorum. İnanılmaz saygı duyuyorum. Çünkü sevginin de saygının da en yücesine layıksın. Mutluluğa ve huzura layıksın. Benim sana getirdiğim stres, sıkıntı, kavga ve tartışmalara değil. Ben, seni incitmeden, incinmeden, sana bir yanlış yapmadan bitirmek istiyorum bu evliliği. Seni hep yüzümde bir tebessümle hatırlamak, gördüğüm yerde en azından halini, hatırını soracak kadar yüzümün kalmış olmasını istiyorum. Yemin ederim bu kararı alırken kendimden çok seni düşündüm. Beni anlıyorsun değil mi?"

Onu anlıyorum değil mi? Anlıyorum tabi. Son üç aydır bu günün geleceğini bilerek, tetikte yaşadım. Haklıydı. Söylediği her şeyi hissettim ve hissettirdim. Belki bu konuyu benim açmamı bekledi şimdiye kadar. Ancak ben, onun kadar makul ve mantıklı olamamıştım. Bittiğini ikimizde biliyorduk. Yine de içimde, bir şeylerin değişme ihtimaline karşı, ince bir umudun olmadığını söylesem, bu büyük bir yalan olurdu. Şimdi tam da o umudun durduğu yer sızlıyordu.

Sesimi bulmaya çalıştım

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Sesimi bulmaya çalıştım.

Orhan... Benim büyük aşkım, sevgilim, kocam... İkimizin de kalbine yerleşmiş olan ayrılığı somutlaştırmak istiyordu şimdi. Biliyordum. Beni çok fazla sevmemişti. Hiçbir şeyi çok fazla sevmezdi zaten. Her zaman bağlı olduğu şeylerle arasında belirli bir mesafe vardı. Tutkuyla bağlandığı, aşkla sevdiği, hevesle istediği tek bir şey vardı; çocuk. Lakin benimle evlenirken de, bu evliliği tam beş yıl boyunca sürdürürken de biliyordu, bu konuda ne düşündüğümü. Yine de evlenmiştik işte. Bana karşı koyamamıştı. En azından o zamanlar, bana birazcık aşık olduğuna inandırdım kendimi. Ne üzücü ama!

"Eh.. Şey.. T-tabi anlıyorum. Sen nasıl istersen öyle olsun."

Gözlerimin dolduğunu gizlemek adına gülümsemeye çalıştım. Bu gözümdeki damlanın yanağıma doğru akmasına neden oldu. Keşke yapmasaydım.

Ben Orhan'ı severdim. Hatta aşıktım bile denilebilir. Ama bir çocuktan önce yapmak istediğim şeyler vardı. İstediğim müdürlük koltuğuna oturmak, kocamla birlikte dünyayı dolaşmak, motor almak, aşkın ve evliliğin tadını çıkarmak gibi. Kendimi bir anne olarak hiç hayal etmemiştim. 

Bileğimdeki balık dövmesine diktim gözlerimi. Bunun haricinde iki dövmem daha vardı. Orhan, hepsini de çok gereksiz bulmuştu. Artık istediğim kadar dövme yaptırabilirdim. Bu avuntu, acınacak halime tebessüm etmemi sağladı.

Üzerimdeki ölü toprağını çok hızlı attım ve ayağa kalktım. Benimle birlikte ayaklandı. Sarıldım. Kokusunu içime çekmek istedim ancak belli ki biraz içmişti. Sadece alkolün ağır kokusunu duydum.

"Her şey için teşekkür ederim Orhan. Ben bu konuda senin kadar kibar ve uzun cümleler kurabileceğimi sanmıyorum. Umarım mutlu olursun. Gerçekten senin için tek dileğim bu. Ben eşyalarımı toplayıp çıkarım birazdan."

"Hemen ayrılmana gerek yok. Kalacak bir yer bulana kadar-"

"Çok incesin. Ama gerek yok. Benim çalacak bir kapım her zaman vardır. "

Yatak odasına girdim. Yatağın altındaki büyük boy bavulu çıkardım. Çok fazla kıyafetim yoktu. Eşyalarımı olabildiğince hızlı toplamaya çalıştım. Gözüm yatağa ve odaya kaymasın diye büyük bir çaba versem de işim bittiğinde ister istemez, sırtımı düzleyip, odaya uzun uzun baktım. Nedense tahmin ettiğim duyguları uyandırmadı bende. Hatıramda güzel anılar canlandırıp, kaybettiğime üzüleceğim zamanlar yüzünden ağlamadım. Belki de düşündüğüm kadar mutlu sayılmazdım.

Hızlıca taksi çağırdım. Eşyalarımı kapının arkasına doğru taşırken, sevgili kocamın içmeye devam ettiğini gördüm. Gülümsedim. Alkolle arası pek iyi sayılmazdı. Bu kadar üzülmesi bile beni şaşırttı bu yüzden. Muhtemelen ben gittikten sonra ortalığı batıracaktı. Umursamadım. Taksinin geldiğini duyunca, bir şey söylemeden kapıyı açıp eşyalarımı çıkardım. Tek katlı, müstakil, lüks, soğuk evimizden çıkarken son anda aklıma gelen ayrıntıyla durakladım. Çantamı kurcaladım. Evin anahtarını bulup kapının arkasına taktım.

Sonra,kapıyı çekip çıktım.    

    

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Yeniden [Artık Dreame'da!]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin