"Ona öyle bakma. İçten içe canını yakıyorsun." Kulağına dolan sıcak nefes ile titredi."Kendimi bir türlü engelleyemiyorum Namjoon. Onu bu halde görmek canımı yakıyor." Yanında hissettiği sıcaklığa döndü yüzünü.
"Seokjin, bunu o istedi. O reşit bir birey. Biliyorsun. Anlaşmayı imzaladı bile. Bırakta biraz özgür yaşasın. Daha fazla acı çekmesin." Titreyen elleri, ellerine hapsetti esmer adam. Gözleri kesişirken, gülümsediler.
"Kaç saattir uyuyor?" İki çift göz yatakta öylece kıvrılan bedene baktı.
"Üç, saat olacak. Doktor bunun normal olduğunu söyledi. Fakat dört saate uyanmazsa zorla uyandıracaklar. Umarım güzel rüyalar görüyordur."
"Elbette görüyordur. Fakat önce, sen de biraz dinlensen fena olmaz değil mi sevgilim?" Bitkin beden ruhsuz gözlerini nişanlısına dikerken çoktan cevabı vermişti.
"Gidemem, onu bırakamam Namjoon. Biraz daha. Yakında uyanacak zaten." Dolu gözleri ile onayladı yorgun adamı.
"O iyi olacak Seokjin. Hatta beraber uçurtma da uçuracağız." Çocukça bir heyecan sardı yüzlerini.
"Ona yeni kıyafetler de alalım Namjoon. Bir de pamuk şeker. Taehyung pamuk şekeri çok sever. Akşam yemeğine hamburger mi yapsam? Bir kerelikten bir şey olmaz. Her zaman dolarıdan alıyordu. Evde yapılan kadar güzel değiller." Heyecanla bir birlerine bakıyorlardı.
"Elbette, o bizim oğlumuz sayılır. Ona iyi bakmalıyız." Aralarında bulunan yaş farkı kimsenin umurunda değildi. Onlar küçük ama güzel bir aileydi.
Namjoon, ilk görüşte tutulmamıştı Seokjin'e. Onun tutulduğu başkaydı. O Kim Taehyung'a elini uzatmıştı.
Gözleri kirli bakıyordu dünyaya. Kolları kanlarla çevriliydi. Göz yaşları siyah buharlarla kayboluyordu.
Namjoon, ruhunun parçalarını sokağa dağıtan çocuk için çabalamaktan kendini alıkoyamadı hiç bir zaman.
Dağılan ruh parçaları belki de en çok onun kalbine batmıştı.
"Tanışalı kaç ay oldu bilmiyorum, ama o çok büyüdü Seokjin." Buğulu gözler cılız bedenin üzerinde gezinirken, iki elide kapladı büyük eller.
"Amerika'ya ilk geldiğin de çok üşüdüğünü sayıklardı uykurken. Hatılıyor musun?" Dudaklarına ulaşan göz yaşları ruhlarını sıkarken, iri olan başı ile onayladı.
"O artık, üşümüyor Seokjin. Neden biliyor musun? Çünkü ailesini buldu." Göz yaşları hızla süzülürken, alınları birleşti öylece.
"Ona iyi baktığın için teşekkür ederim, Namjoon. Onun ellerini tutup dikenlere basmasını engellediğin teşekkür ederim. Oğlumuza iyi baktığın için teşekkür ederim. Ona son kez gibi değil de, ilk kez gibi baktığın için. Tutkuyla, heyecanla ve anılarla gülümsediğin için teşekkür ederim sevgilim... Çok teşekkür ederim." Kısık hıçkırıklar sözlere dahil olurken. Hiç bir şekilde bırakmadılar birbirlerinin ellerini.
Seokjin ve Namjoon.
Onlar sadece iki beden bir ruhtan ibaret değillerdi.
Onlar üç beden bir ruhtan ibarettiler.
"Veda edercesine konuşma artık Seokjin?" Namjoon baş parmağı ile temizledi sevgilisinin her düşen incilerini.
"Bu, bir veda değil de ne Namjoon?" Esmer olan iri bedeni tek kolu ile sarmaladı.
"Sen tek başına yürüyemezsin Seokjin. Bu yüzden elleriniz ellerim de. Sizin elleriniz benim kanatlarım... Kırılmalarına izin verir miyim sanıyorsun. Bu sırrı iyi bilmelisin Seokjin. Biz kavuşuyoruz..." Sevgilisinin esmer tenine bir öpücük kondurdu iri olan.
"Elvedalar göz yaşı akıtırlar, ama birliktelikler ise zaman. Ama ikisi birden akıyorsa... İşte o zaman yeni bir an yaratılır. Başka bir dünya ile birlikte." Kalp ritimleri hızlanırken, derin iç çekişler doldurdu odayı.
"Sizi seviyorum." Sessizlikte yükselen kalın ses ile eller daha da kenetlendi birbirine.
"Sizi seviyorum." Cesaret ve rüyalar birbirlerine girerken, titrek ses yankı buldu hastane odasında.
"Sizi seviyorum." Öpücükler elvedalara meydan okurken gülümsediler.
Seokjin uzunca baktı sevdiklerinin yüzlerine. Hatırladı o an, bir mucizeyi beklerken yakalandıkları dolu gelmişti aklına.
Ve anladı...
O dolu bir mucizeydi.
O mucize Taehyung'dan başkası değildi.
"Bu gece, çöle yağmur yağdı." Namjoon kaşlarını çatarak nişanlısına döndü.
"Çöle yağmur yağdığıda nereden görülmüş." Seokjin gözleri kısılana kadar gülümseyerek cılız bedenin yüzüne eğilip usulca saçlarını karıştırdı.
Hüznün karıştırdığı mutluluğun göz yaşına bir öpücük kondurup geri çekildi.
"Son üç gecedir yağıyor... Farketmedin mi? Ve şimdi yine kurudu." İşte o an anlaşıldı her şey.
Bir melodi kulakları okşarken, Taehyung hüzünlü gözler ile mırıldandı.
"Sanırım kar yağmak üzere..." Namjoon tebessümle başını sevgilisiniz geniş omuzuna yaslarken hep bu anda kalkmak istedi.
İşte o an, hep o anda yaşadılar.
—————
Bize en güzel galaksimizi armağan eden, mükemmelü lider, evlat, abi ve idol olan. Bize yolumuzu gösteren meleğimizin doğum günü bugün. İyi ki doğdun Kim Namjoon 💜
Ve iyi ki bize sarıldın, sardın, korudun ✨
Sonsuza kadar gökyüzünde beraberce uçalım ✨
Seni seviyorum 💜
Umarım bu özel bölümü beğenmişsinizdir.
Namjoon'un doğum günü olunca paylaşmak istedim.
Kendinize çokça dikkat edin.
I PURPLE YOU 💜
ŞİMDİ OKUDUĞUN
gladiola ⚜️ taekook
FanficTaehyung, gladiola kokardı. Jungkook'un yetiştirdiği tüm gladiolar kurudu. TaeKook | Texting