Monotonluk ve Normal Yıllar

210 4 0
                                    

Şimdi derin bir nefes alın ve arkanıza yaslanın.Çünkü anlatacaklarım tamamen gerçektir ve bunların açıklığa kavuşması için kelimelerimi iyice sindirmeniz gerekiyor.
Herşey 4 yıllık bir zaman dilimi içinde yaşandı.O süre zarfı gelene kadar anlatmaya en baştan başlıyorum.

İzmirde doğdum.Bu anlatacaklarım yaşanmandan önce de uzun süre orada yaşadım.İlkokul sınıf öğretmeni olan annemin ve kalp cerrahı olan babamın tek çocuğuydum.Çocukluğum mutlu geçti.Annem ve babamla iyi vakit geçiriyordum.Yeterince arkadaşım vardı ve onlarla sık sık vakit geçirirdim.Maddi durumumuz ortanın üstündeydi.Hiçbir sıkıntımız yoktu.Şımartılmadan aşağı yukarı tüm istediklerimi alabiliyordum.Annem eğitim hayatındaki tecrübelerinden yola çıkarak benimkinin erken başlamasına karar vermişti.Özel bir anaokuluna gidiyordum.O zamanlardan İngilizce bile öğreniyordum.İnanılmaz bir şekilde dillere yatkınlığım vardı.Annem de bunu farketmiş olacak ki eve özel öğretmenler - İngilizce ve Fransızca öğretmenim vardı. - getirtti.Bu şekilde yeni diller öğrenmeye başlamıştım ki bu ileriki yaşamımda bana büyük avantajlar sağlayacaktı.

İlkokula başladığımda annemle babam beni özel bir okula yazdırdılar.Bu ne kadar gerekliydi bilmiyorum ama dediğim gibi maddi durumumuz iyiydi ve ben de orada okumaya başladım.İtiraf etmem gerekir ki çalışkan bir öğrenciydim.Genellikle dikkatimi dağıtan birşeyler olmazdı.Mesela diğer arkadaşlarımın aksine onlar gibi kendimi online oyunlarla kafamı bozmamıştım.Ama anime hastalığım vardı.Onları izlemekten kendimi alıkoyamıyordum.Fakat neyse ki bu durum kontrolüm altındaydı annemle babamın gözetimi altında eğitim hayatıma başarılı bir şekilde devam ediyordum.Notlarım iyiydi.İngilizce öğretmenim evimize gelmiyordu artık.Okuldan öğreniyordum o dili.Fransızca öğretmenim ise hala geliyordu.Onun sayesinde ve giden İngilizce öğretmenim sayesinde bu dillerdeki seviyem yaşıtlarıma göre bir hayli ileri seviyedeydi.

Özel okulumun avantajlarında biri 3. dil seçebilmemizdi.2 seçenek vardı : Almanca ya da Fransızca.Almancayı - Artikelleri saymazsak öğrenmesi çok eğlenceli bir dil - seçtim çünkü Fransızcayı evdeki özel öğretmenimden gayet iyi bir şekilde öğreniyordum zaten.Neden fazladan bir dil öğrenme fırsatını es geçeyim ki ?

Zaman zaman evimize matematik ve fizik hocaları da geliyordu.Babam özellikle sayısalımın iyi olmasını isterdi çünkü ileride iyi bir iş bulmak istersem sayısalımın iyi olması gerekiyormuş ve o da doktorluğu öyle kazanmış.Babama karşı saygılıydım ve onun sözünü dinledim.Olasılık konusuna ilgim vardı ve genelde bu konu üzerine odaklanırdım.Daha sonra bu ilgim Adam Fawer'in kitabı "Olasılıksız" ı okuyarak daha da artacaktı.

Akademik olarak başarılı olsam da sosyal açıdan yetersizdim.Fazla arkadaşım yoktu ve tanıdığım insanlar bana inek diyorlardı.Belki de beni kıskanıyorlardı bilmiyorum ama kendimi onlara sevdiremiyordum bir türlü.Beni seven sadece bir kaç arkadaşım vardı.Onları severdim.Bana benziyolardı.Diğerleri gibi değillerdi.Ama biricik kankam Eren'in yeri bende başkaydı.İlkokul 6 ya kadar en iyi arkadaşım kankam o olmuştu.Sonra da taşındılar zaten.Geriye dönüp anılarıma baktığım zaman onun hakkında en iyi hatırladığım şey benim gibi bir anime tutkunu olmasıydı.Beraber animedeki konuşmaları taklit ederken ortaya attığımız kahkaları hala unutabilmiş değilim.Onun ısrarıyla Japonca kursuna gittik.Ailelerimizden izini ve parayı kopardıktan sonra Japon kültür merkezinde Japonca öğrenmeye başladık.Öğrenmesi gerçekten zor değildi.Türkçeyle aynı dil grubundaydı.Gramer kuralları basitti.Geriye sadece alfabeleri - Hiragana,Katakana,Kanji ( Kanji aslında karakterler topluluğudur.) - öğrenip kelime ezberlemeye ve onları telaffuz etmeye kalıyordu.Kurs okul bittikten sonra 17.00 gibi başlıyordu.Bizim dışımızda kursa 6 kişi daha vardı.İçlerinden biri benim ilk aşkım olacaktı.

Karanlığın Çöküşü Yeni DünyaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin