14. Bölüm: "Kavga istiyorsan, savaş bulacaksın! "

620 55 57
                                    


Changkyun manzaraya bakıyordu, bambaşka bir manzaraya:


Hyungwon sessiz ve sakince, onun paltosunun içinden ona birşeyler yapan senin yüzünden kasılmış halde derin nefesler alıyor ve gözlerini yumup hafif bir tebessümle zorlanma iniltisi çıkarıyordu. Sonunda derin bir nefes vererek sana doğru abanmıştı bir de. Seni iyice duvarla arasına alıp saçlarını kenara çekmiş ve seni öpmek üzere eğilmişti.

Changkyun daha fazla bakamadı. Canı yanmıştı. Belli ki Hyungwon ile seviye ilerlemiştin ve... Changkyun'un yavaştan müsaade isteme vakti gelmişti. Kapının önünde bunu yapmanıza içerledi. Sonra sen koşa koşa kafeteryaya gittin. Yolda eğilip karları mıncıklamıştın. Küçük bir kız gibi, kara dokunmadan edemiyordun. Senin şirinliğin gözdden kaybolurken masasının başına döndü Changkyun.

Hyungwon içeri atkısını çözerek girdi ve saçlarını geriye attı. Pantolonunun fermuarı aralıkmış gibi düzeltti. Masaya abanıp nefesini kontrol altına aldı. Kafasını kaldırdığında Changkyun ile gözgöze geleceğini biliyordu...

"Bells nerede Hyungwon?" dedi Changkyun sakince. Hyungwon'un suratında bir sırıtış peydah oldu.

"Kafeteryaya gitti."

"Bells'e bunu diyemem, şimdi ise erkek erkeğeyiz: Lütfen özel davranışlarınızı kütüphane önünde gerçekleştirmeyin. Burası rektörün penceresinin tam karşısı."

"Ah... gördün mü şurada olanı? Ahhh.. Bella. Ne yaramaz bir kız! Eli kolu asla durmuyor!"

"Ya.. öyle mi..." dedi Changkyun ilgisizce. Gözleri işindeydi hala.

Hyungwon iç dudağını kemirerek masa üstündeki dosyalara baktı. Changkyun'un inatla meşgul oluşunun sebebini biliyordu.

"Baksana Serseri... Ne zaman geri gideceksin sen?"

"Okul bitince? Ayrıca bana sadece Bells, yani İnek'im böyle seslenebilir. En son bana böyle seslenen yetişkini dövdüm. Okul müdür yardımcımızdı."

"Meydan mı okuyorsun kuçu kuçu? Changkyun, anlarsın da geri çekilirsin diye umdum ama farkındaysan, bu kız benimle birlikte. Elin kolun sabit durur umarım. Sevgilime dokunmanı istemiyorum..."

Changkyun sinirle dosyayı kenara çekti.

"Bana baksana Dudaklı Vileda... Esas sen bas git artık. Bıktım senden ve asap bozucu saçlarından. Kızın aklını karıştırma!"

"Karıştırabilecek kadar aklına girebildim yani? Ah... yakında başka yerlerde de olacağım."

"Bana bak Hyungwon. Sen kavga istiyorsun ama bu gidişle savaş bulacaksın. Seninki gibi soğuk savaşa uğraşmam, sıcak kan akıtırım! Defol git Bella'mın hayatından!"

"Bella'm mı? Dağdan gelip bağdakini kovmak denir bu senin yaptığına!"

"Bana mı diyorsun sen onu? Sen salça olmadan önce, ben o kız için gelmiştim buraya! Sen yokken ben vardım zaten!"

"Bir geçmişiniz olduğunu anlatmıştı zaten az çok. Ama bu mesele değil. "

"Bir geçmişten daha fazlasına sahibiz Hyungwon. Centilmence söylerken bas git!"

"Ben Bella'yı istiyorum. Bugün o telefonu etmeseydin bunu başaracaktım da! Bugün olmadı belki ama yakında, en kısa sürede o güzellik benim olacak!" 

Changkyun, Hyungwon'un bu sözleri sonrasında sinirle ona doğru yürüyüp sağlam bir sol kroşe çaktı.

Dünyasındaki ışıklar loşlaşan Hyungwon acilen karşılık verse de birbirlerine küfür ederek yumruk yumruğa kavga ediyorlardı. Giriş alanındaki broşürleri yere dağıtarak kendi de Changkyun'un bir itişiyle yeri boyladı Hyungwon. Changkyun onun üstüne çullanıp yakasından tuttu ve bir yumruk daha geçirdi. Hyungwon'un patlayan dudağından akan kanla kendine gelen Changkyun ondan uzak bir köşeye ilerledi. Sakinleşmeye çalışsa da olmuyordu. Birbirlerine haykırmaya başladılar az sonra.

"Sen onu her gün ağlattın, ben ise güldürdüm. Sen eskideydin, ben ise bugündeyim Changkyun!"

"Sen bir zıkkımda değilsin Hyungwon!"

"Dış kapıdaki mandal sensin! Sana karşı nazik davranmaya çalışıyor, onu zorlama artık Changkyun!" dedi Hyungwon. Changkyun'un sabrı taşmıştı. Kütüphanenin iç giriş antresinde burun buruna gelmişlerdi. 

Ve Changkyun nefretini sonunda kustu. En büyük kartıyla.

"BİZ BELLA İLE SENİN YOKLUĞUNDA GÜNLERCE SEVİŞTİK! ZATEN BİRBİRİMİZE AİTTİK VE BİR OLDUK!"

Ve Changkyun'un en büyük kartı elinde patladı:

"Lanet olsun, BİLİYORUM!"


**

Yani adam onca işi cilveyi katakulliden yapmış! Ben de dedim çocuğa bak nasıl da düzeldi, acaba bu kız ters yolda mı diye...... Yazar benim ama hikayeyi yazarken parmaklarımı ve aklımı serbest bırakıyorum. Sadece ekrana seyirci olarak bakıyorum. Tuhafım fakat siz beni seviyorsunuz di miiiiğğğğ.....

Poğaçalarım. Egoist yazarınız size hayran. Sevginizin güzelliği ve büyüklüğüne <3

Biodaki instagram ve twitter hesaplarım yazıyor. Oralardan da ekleştik miiii???

Sağlık, huzur, sevgi ve kucaklaşma dileklerimle,

D.

Beauty & The DESTROYER  |  (Changkyun OC)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin