III

60 12 0
                                    

  Uçak gecenin uçsuz bucaksız karanlığında sallanıyordu, herkes sanki bayılmış gibi derin bir uykudaydı, küçük bir kız dışında. Basınç kulaklarını acıtmış ve gözleri ağlamaktan şişmişti. Uyanın diye bağırıyordu. Bu uçağı kontrol etmek için çok güçsüzdü. Kaybolmuştu. Yalnızdı. O sadece küçük bir kızdı. Kaybolmuş küçük bir kız. Doğru yolu bulamıyordu ve düşüşüne çok az kalmıştı. Biri ona yardım etmezse yere çakılacaktı. O daha küçük bir çocuktu.

"Eurus."

Eurus gözlerini açtı ve karşısındaki esmer tenli siyah saçlı adama baktı.

"Bugün kendini nasıl hissediyorsun?"

İfadesiz bir şekilde başını sağa eğdi ve anlamaya çalışır gibi baktı adama.

"Biliyorsun Eurus cevap vermezsen yardım edemem." dedi adam zorlama bir gülümseme ile.

Eurus gözlerini yere dikti.

"Neden buradayım?"

"Neden burada olduğunu düşünüyorsun?"

"Kimse söylemiyor."

Gözlerini yerden kaldırmadan ekledi.

"Cezalandırılıyor muyum?"

"Kötüydün."

"Kötü diye bir şey yoktur.

"Peki ya iyi?" dedi adam. Eurus'un konuşması ilgisini çekmiş bir o kadar ürkütmüştü onu ama o bir psikoloğun yapması gerektiği gibi duygularının üstünü örttü.

"İyi ve kötü masallardadır."

Gülümsemeye benzer bir şey oluştu yüzünde ve aynı sakinlikte devam etti konuşmasına.

"Bir binek hayvanının hayatta kalma stratejisinden farklı olmayan bir şeye duygusal önem addederek evrimleştik. Faydaya, kutsallık katmaya eğilimliyiz. İyi aslında iyi değil. Kötü gerçekte yanlış değil. Dipler pek hoş değil. Kendi etinizin tutsağısınız."

"Sen niye değilsin?"

Eurus bakışlarını yerden kaldırıp adamın gözlerine dikti.

"Ben fazla akıllıyım."

Adam iç çekti ve zoraki bir tebessüm yerleştirdi yüzüne.

"Mesaj alınmıştır. Herhangi bir gelişme yok Harold." diye fısıldadı kulağındaki telsize.

"Artık gitmeliyim, size iyi günler dilerim Bayan Holmes."dedi ve arkasını dönerek çekip gitti.

Eurus bağdaş kurarak oturduğu yerde kaldı. Kıpırdamadı. Beyni çok hızlı işliyordu ve düşüncelerini takip etmekte zorlanıyordu.

Beyaz, her taraf beyazdı. Gözleri yorulmuştu.

Kameraların o iğrenç kırmızı ışıklarını hissedebiliyordu. Duvarlar üstüne geldikçe geriliyordu. Beyni patlayacak gibiydi ve sessizlik kulaklarını tırmalıyordu. Aklını yitiriyordu yavaş yavaş.

Anılar, planlar, intikamlar kafasında uçuşuyordu. Görüşü bulanıklaştı. Ah, beyazdan cidden nefret ediyordu. Aklı... aklı uçmanın eşiğine gelmişti. Yalnızlık onu deli ediyordu. Sese ihtiyacı vardı. Onu yatıştıracak bir sese. Ayağa kalktığı gibi kemanını aldı ve çalmaya başladı. Haftalarca da susmadı.

İşte bu Eurus Holmes'un neden hiç ara vermeden keman çaldığının asıl sebebiydi.

🥀 A Team // Euriarty 🥀Donde viven las historias. Descúbrelo ahora