Jeykook: pişt
:D
Tatahyung: hıhım kediyim ben zaten
Öyle olmaz havla bir de bak hatrım kalır
Jeykook: Yeter Aa!
İyiki siktik mk bu ne trip
Tatahyung: ağzını topla köpek!
Jeykook: küçük jeon'u seninle tanıştırdım mı diyim ne diyim :D??
Tatahyung: tamam sus çarpıcam şimdi ağzına bi tane
Kantine gel bir şey konuşmalıyım
Jeykook: bir öpücük verirsen neden olmasın :)
Tatahyung: hayır
Gel
Çabuk!
Jeykook: götünü bile verdin vicdansız bir öpücük istedik çok mu be :'
Tatahyung: evet çok
Gel artık yoksa ben getirmesini bilirim
Jeykook: püü yazıklar olsun
Geliyorum
Görüldü√
Elimde bitmek üzere olan çikolatalı sütümü hemen ilerideki çöp kutusuna basket atınca içimde yaşadığım sevinci dışa vurmayarak havalı bir şekilde arkama yaslandım.
İnsanlara gösteriş yapmayı her ne kadar sevmesem de istemsizce gelişen bir refleksdi, mükemmel olmak doğamda vardı diyebiliriz.
Parmağımdaki yüzük ile büyük bir savaşa girdiğim sırada hemen karşıma çekilen sandalye ile bakışlarımı yüzüğümden kaldırıp Jungkook'un pişmiş kelle gibi sırıtan yüzüne baktım.
Şu anda ağzının tam ortasına gelişi güzel bir yumruk çakm-
"Ne konuşacaksın?"
İç sesimle boğuşmayı kesmiş ve jungkook'a odaklanmıştım. dudaklarımı aralamış ve günlerdir savaş verdiğim içimdeki kurtlara ayak uydurarak hızlı hızlı konuşmaya başladım. İlişkimize henüz bir ad koymamıştık ve Jungkook son konuşmamızdan sonra bu konuyu açmamıştı bile.
İster istemez kendimi kullanılmış hissediyordum ve bunu tabi ki de Jungkook'a yansıtacaktım.
"Jungkook, SEN BENİ KULLANDIN DEĞİL Mİ PEZEVENK!!? BİLİYORDUM ZATEN BÖYLE OLACAĞINI, NASIL YAPARSIN HA NEFRET EDİYORUM SENDEN BAK HÂLÂ TEKLİF ETMİYOR YOLARIM SENİ-"
Dudaklarımın üzerine baskı yapan ince parmaklar ile kendime gelmiş ve gözlerimi o anın getirdiği şok etkisiyle kocaman açmıştım.
Jungkook'a döndüğümde onunda benden bir farkının olmadığını fark ederek sesli bir şekilde yutkunmuştum.
Bir süre sonra bağırmayacağımdan emin olduktan sonra elini çekmiş ve sessiz bir şekilde konuşmuştu.
"Tae iyi misin? Herkes bize bakıyor."
Kısık ama azarlar ses tonu süt dökmüş kedi misali sandalye de olduğum yere büzüşmeme neden olmuştu.
Herkes bize kınayan bakışlarını atıyordu.
Bütün karizmam çizilmişti işte!Jungkook konuşmayacağımı anladığında ayağa kalkmış, beni de kolumdan kavrayarak peşinde sürürklemeye başlamıştı.
"Jungkook dur, nereye gidiyoruz?"
Kolumu elinden kurtararak konuştuğumda sert bir ifadeyle yüzüme bakmış ve dişleri arasından konuşmuştu.
Yeterince ilgi çekmemişiz gibi haykırdığım için sinirlenmiş olması olağandı."Daha az rezil olacağımız bir yere"
Söyledikleri karşısında nasıl bir karşılık verebileceğimi bile kavrayamadan yeniden kolumdan kavramış ve koridorun sonundaki yangın merdivenine çıkan kırmızı kapıya yönelmişti.
Kapıyı sert bir şekilde açarak bedenimi kendisi ile birlikte dışarı attığında çatık kaşlarım ile kolumu elinden çevik bir hareketle kurtarmıştım.
Resmen bana rezil demişti!
"Demek seni rezil ediyorum öyle mi?!"
Kollarımı göğsümde çaprazlayarak sinirle bağırdığımda kıstığım gözlerimi gözlerine dikmiştim.
Çok değişik bakıyordu, benim çözemeyeceğim kadar değişik.
Anında söylenmeyi kesmiş ve yüzüne odaklanmıştım.
Bir şey söylecek gibi oluyor daha sonra anında vazgeçiyordu, yüz mimiklerinden bunu anlayabiliyordum."Tamam öyle bağırmamalıydım kabul ama senden bir teklif bekliyorum kalas kafalı!? Ve sen bana çıkma teklifi etm-"
Dudaklarımda hissettiğim yumuşak baskı ile yarıda kalan sözlerime, şaşkınlıktan faltaşı gibi açılan gözlerim eşlik etmişti.
Gözlerine bakmak için büyük bir çaba sarf ediyordum ancak gözlerini sımsıkı yummuş ve hareketsiz dudaklarıma kuş tüyü hafifliğinde öpücükler konduruyordu.
Kendime geldiğimde geri çekilmek için hamle yapmış ancak jungkook'un omzumdan kavrayarak beni kendine daha çok çekmesiyle başarısız olmuştum.
Gözlerim istemsizce kapandığında dudaklarıma hakim olamayarak yavaşça hareket ettirmiştim.
Dilini alt dudağım üzerinde bir tur gezdirerek aralık dudaklarımdan içeri yollamış üst dudağımı dişleri arasına alarak çekiştiriyordu.
Ağzımda rahat durmayan dilini iki dudağım arasına alarak sertçe emdiğimde ağzıma doğru boğuk bir inleme bırakmış ardından büyük bir şapırtı sesiyle dudaklarımızı ayırmıştı.Soluklanmak için anlımı anlına yasladığımda geriye çekilmiş ve gözlerimi örten kahküllerimi geriye iterek anlıma ufak bir öpücük kondurmuştu.
Elleri yanaklarıma çıkarken hâlâ öpücüğün etkisinde olan bedenimi kontrol altına almaya çalışıyordum.
Çeneme hafifçe baskı uygulayan parmaklar gözlerimi gözleriyle birleştirmeme neden oldu.Kalbimin hızlanmasını bir yere kadar anlayabilirdim ancak kalbimin atışlarını hissetmemem ne kadar normaldi?
Büyük gözleri titrek irislerime deydiğinde dudakları aralanmış ve kısık ama fazlasıyla etkili ses tonunu duyurmuştu.
"Kim Tae Hyung, sevgilim olmanı istiyorum."
Gözlerim kısılana kadar gülmüş ardından ince parmaklarımı göğsünün sol tarafına çıkartarak oraya baskı uyguladım.
"Çaldım gitti"
Anlamadığını belirten bir ses çıkardığında gülmeden edememiştim.
"Kalbinden bir parça çaldım~"
Yüzünde büyük bir gülümseme oluştuğunda ellerini belime indirmiş ve mümkünmüş gibi iyice yaklaşmamıza neden olmuştu.
"Bir parça? Kalbim şu anda ellerinde güzelim."
~pekâlâ sanırım gökkuşağı kusacağım bye :')
ŞİMDİ OKUDUĞUN
FUCK BUDDY•kth+jjk•
Fanficjeongook: kırk yıllık pezevengim böyle sağlam göt görmemiştim ;) tatahyung: pardon, yanlış kişiye yazdınız sanırım... jeongook: şu güzel götlü kim taehyung sen değil misin? tatahyung: tanrım... beni rahat bırak jungkook!! Femtae!