"Görev mi?" Bu sözler tamamen şaşkınlığımın ürünüydü. Kesinlikle zor şeylerle sınanıyordum. Trajikomik şeyler yaşıyordum. Hangi insan sırf saçı pembe olduğu için hapse atılmıştı ki. Ya da bir tılsımla ileriye gelmişti ki. Vampir savaşlarının tam ortasına. Aklıma gelen şeyle duraksadım.
Aklıma dolan o sıkıcı rehberin kelimeleri,
"...Bu gördüğünüzde M.Ö. yıllarda gerçekleşen vampir savaşından bir tılsım. Bulunalı daha bir hafta oldu. Seul yakınlarında bulunmuş...."
"...Evet bu tılsım iki savaş arasında karşı tarafı çökertmek için sevdiği kişi tarafından takılmış bir kolye. Daha sonradan olaylar karışıyor tabii. Kolyeyi veren kişi ölüyor ve onun yerine başkası gelip kolyeyi çıkartıyor ve çökmekte olan krallık savaşı kazanıyor..."
Beni kendime getirmişti.
Bir anda aklıma gelen şeyle içim çılgına dönmüştü sanki. Bu her şeyi açıklıyordu tabiki. Neden gelecek olduğunu sanmama rağmen aslında M.Ö deydik ve burada takılı kalmıştık. Telefonsuz, internetsiz. Tanrım, şuan geçmişteki vampir savaşı yıllarındaydık ve biz her an ölebilirdik. Aslında neden top, ok gibi şeylerin kullanıldığını artık biliyordum yine de neden M.Ö olmak zorundaydı ki sanki. Bu her şeyi açıklıyordu ancak bir sıkıntı vardı. Burada hiç insan yoktu. İnsanın olmadığı bir yerde gelecekteki yani bizler nasıl insan olarak çıkacaktık ki.
"Hey" diye sert bir sesle bana doğru seslenen efendi Yoongi'ye baktım. Hah, bir yerlerimin efendisi. Neyse...
"Beni dinlemiyor musun sen, tekrar hapishaneye mi gitmek istiyorsun?" Hayır anlamında kafamı salladım. Orada çok az bulunmama rağmen oradan soğumamak elden değildi. Orası aklıma gelince titredim. Orayı sevmememişim. Gerçi kim severdi ki?
"Öyleyse Jimin seninle ben küçük bir göreve çıkıcaz." Bu dediğine bakarak yutkundum. Açıkçası bu adamdan her şeyi beklerdim ya neyse.
"Şimdi oda arkadaşın olan Baekhyun'u ve benim yakın adamlarımdan olan birisiyle takas edicez ancak yanımda seninde gelmeni istiyorum." Bu dediğiyle kaşlarım havalandı. Bu adam beni ne yapacaktı. Beni orada kanımı içmeleri için bırakabirlirdi. Bu fikir kanımı dondurmuştu. Hapishanede Namjoon'un saç boyasını yapmasını beklemek daha cazip geliyordu. Yani HAYATTA OLMAZ.
"Seni de yanımda üstünlük sağlamak için götürücem. Sanki fazla insanımız varmış gibi. Senin gibilerinin olduğunu. Sanki kan sorunumuz yokmuş gibi olucak diğer herkes bizden tekrar korkucak. Biz kuzeyin en güçlüleriyiz. Ama ben bunun daha da yayılmasını istiyorum. Anladın mı beni pembe kafalı kız çocuğu?" Son dediğiyle sinirden kızardığıma yemin edebilirdim. Ben kız değili! Anladınız mı?!
"Öncelikle ben kız değilim ve teklifinize gelirsek böyle bir şeye ihtiyacım yok. Sağolun!" Bunları büyük bir özgüvenle söylemiştim. Sanırım bugün farkında olmadan yürek yemiştim. Çünkü sinirinin kokusunu buradan alabiliyordum.
"Sana bir seçenek sunduğumu hatırlamıyorum Jimin." Tek kaşını kaldırarak o bunu söylemesiyle yerimde kalakaldım bu adam fazla yakışıklıydı, benim bir suçum yoktu. Ayrıca pisliğin de tekiydi. Sırf pembe saçlı olduğum için beni hapse atmıştı.
"Hatırlamıyorum dediniz ben ise hatırladığıma eminim yani görüşmek üzere." Çıkmaya yeltendiğimde.
"Jimin!" Diye kükreyişiyle süt dökmüş kediye döndüm. Bu adam bu kadar korkunç olmak zorunda mıydı? Ya da bu kadar yakışıklı. Ya da öhöm. Bunu hiç demedim tamam mı? Duymadınz. Böyle bir şey yok.
"O zaman şimdi diyorum zorundasın. Lee onu geri götür." Buna karşılık soğuk adam elini yumruk yapıp kalbine vurdu ve
"Tabi efendim!" Dedi.
'O efendine neler yapmak istiyorum bir bilsen kelimelere dökemiyorum o derece.' Bunu dediğimde sesli söylediğimi anlamak zor olmadı.
![](https://img.wattpad.com/cover/162268476-288-k281055.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Talisman;Vampire Wars (YoonMin)
VampireTalisman: Tılsım Gençliğin merak ateşi. Herşey bir merakla başlamıştı. İki meraklı genç okul gezisi sırasında kaçıp lanetli vampir tılsımının olduğu odaya girer. Dikkatlerini çeken bu tılsımın cazibesine kapılır ve ellerine alırlar. Bir tılsım sizi...