"Şimdi ne düşünüyorsun Jimin-ah?" Parmaklarımdan ayırdığı dudaklarını yaladıktan sonra zor durumda kalmış olan bana bir soru yöneltmişti.
Nefeslerim kesik kesik gelmeye başlamıştı. Başım dönüyordu, daha doğrusu ayağımın altındaki zemin kayar gibiydi.
"Jimin?"
Yavaş yavaş kararan gözlerimin arasından boğuk sesini işitmiştim en son...
Karanlığa düşer gibiydim derin sonu gelmez bitmez bir karadelik gibi. Bağırsam bana dönecek gibi. Arkadan yankı yapan ağlama sesleri. Küçük bir çocuk ağlar gibiydi.
"Anne! Baba!" Ağlamalarının arkasında gizlenen kelimeleri tutarsızdı.
Arkadan başka bir ses daha bu sefer ki olgun birine ait gibiydi.
"Kralım! Kraliçem!"
Ve sonra uzun bir sessizlik ardında isyana kalkışmış bağırmalar. Ve gözlerimin önünde beliren müzede ki tılsım.
Aniden gözlerimi açıp oturur vaziyete gelirken karışmış aklımı bir kenara bırakıp bilinmezce etrafıma baktım. Beyazın yer verdiği oda revirlere benziyordu.
"Hey! Kalkmışsın Namjoon'u çağırın." Tanımadığım sima yüzüme yakınlaşarak kapıda ki yaşı benden de küçük duran -ki pek sanmıyorum en az 100 yaşında vardır-
Kapıdan içeriye koşarak giren Namjoon endişeli gözlerle bana baktı.
"Jimin iyi misin?"
Kafamı aşağı yukarı sallayıp onu onayladım.
"Ne oldu anlat bana." Namjoon tekrar konuşmaya devam edince düşünmeye başlamıştım ama hiçbişey. Hiçbişey yoktu.
"Parıltı...Kolye..." Sadece ağzımdan bunlar çıktı. Zaten tek hatırladığım bu iki kelime idi.
"Jimin sen..." Namjoon bişey demeden kapıdan çıkıp gitti. Karşımdaki adam bana garipçe baktı.
"Ben Joong-ki ama sen bana Ki hyung diyebilirsin"
Tanrım, bu adam epey yakışıkıydı. Gerçi vampir olup da yakışıklı olmayan mı vardı? Eh, yoktu. Tabiki yakışıklı olacaktı. O sırada içeri giren Yoongiyi gördüğümde yutkundum. O prens kıyafetleri içinde - öhöm! Neyse. Beni sonra da adını söylediği için yakın duran doktora baktı. Kaşlarını çattı. Ah, evet beni kıskandı. Yanii, şey bu kimin umrunda ki.
"İyi olup olmadığına bakmak istedim ama anlaşılan baya iyisin.". Bunu derken ikimiz arasında dönen bakışlarına gülmemek için yanağımı ısırdım.
"Elbette kralım, çok iyiyim Ki-Hyung sayesinde. Değil mi hyung" Ki-Hyung şaşırmışa benziyordu. Hele ki Yoongi'nin bakışları onun üzerindeyken, korktuğunu hissetmiştim. Sonra bana döndü. O bakışlar derindi. Ama aşk değildi bu. Bu çok daha özeldi. Gerçi ben ne anlardım ki. Daha önce hiç aşık olamamıştı. Ayrıca ben insandım o ise vampir kral. Bana asla aşık olmazdı. Bu kelime yutkunmamı sağladı. Ne istiyordum ben? Doktora döndü.
"İzninle Jimin'i alıyorum doktor" doktoru öyle bastırmıştı ki. Ben bile ürkmüştüm. O kadar yani. Bakışlarımı ona çevirdim. Beni neden ziyaret etmişti ki? Doktora baktım. Kafasını salladı ve
"T-tabi e-efendim" diyerek geveledi. Korkmuş ve şaşırmış gibiydi. Bir anda kolumdan çekip kaldırdı. Ürktüm. Ama beni kaldırıp sürüklemesine izin verdim. Gerçi zaten şansım da yoktu ya.
"Kralım. Kendim gelebilirim." diyerek kendimi yavaşlatmaya çalıştım. O ise bir anda duraksadı ve bana döndü.
"Haklısın. Sonuçta baygınlık geçirdin." eğilen bedeni beni kolları arasına alıp kalkarken nutkum tutuldu. Nefes alamadım. Kalbim durdu sanki. Onu ilk gördüğü andan itibaren hızlı atan kalbim şimdi durmuştu sanki. Derken tekrar sesi kulaklarıma misafirlik etti.
" Nefes al. Yoksa yine bayılacaksın." araya karışmış alaylı ses tonusu beni biraz sinir etsede içime derin bir nefes çektim. Bununla birlikte Yoongi hareket etti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Talisman;Vampire Wars (YoonMin)
VampiroTalisman: Tılsım Gençliğin merak ateşi. Herşey bir merakla başlamıştı. İki meraklı genç okul gezisi sırasında kaçıp lanetli vampir tılsımının olduğu odaya girer. Dikkatlerini çeken bu tılsımın cazibesine kapılır ve ellerine alırlar. Bir tılsım sizi...