Bölüm 2 - "Kurtarıcım"

217 13 0
                                    

Uçağın içinden çevreme, bulutlara, dağlara ve denize bakıyordum. Umarım bir aydan daha kısa bir süre içerisinde gelebilirdik buraya.

Annem "Simge, tatlım. Şimdi siz Ufuk ile--"

Ben "Evet anne, ayrıldık. Ama boşver. Onun için değmez."

Aslında böyle dediğime bakmayın. Çok ama çok üzülüyordum. Yani biz birbirimizi tamamlıyorduk. Ben terazi, o ikizler ve benim renklerim arasında opal var onunda var. Ve ayrıldığımız gün tam da benim zevkime göre giyinmişti. Kahretsin ya!

Artık deniz ve dağlar geride kaldığı için bulutlara bakmak yerine yanıma aldığım kitabı okumaya başladım. Tabii ki kulağımda kulaklıklarım vardı ve "Katy Perry - The One That Gone Away" dinliyordum.

Aslında bana "KatyCat" demek mümkündü. Çünkü telefonumda Katy Perry'nin bütün şarkıları vardı ve hepsinin sözlerini ezbere biliyordum. Ama ben sadece şarkılarını seviyordum kendisini değil.

Okuduğum kitap ise "Ahmet Batman - Soğuk Kahve" idi. Aslında bu kitabı ben çok okumuştum. Beş, altı hatta yedi bile olabilir. Ama şimdiki yaptığım şey o kitaptaki ayrılık sözlerinin altını renkli kalemlerimle çizmek ve Ufuk'un bana yaşattığı acıyı biraz da olsa hafifletebilmekti.

Örneğin bulduğum sözlere bir bakın ; "Hayat ne tarafa götürüyor, bilmeden sürükleniyoruz." Bu tam da bana yakışan ve uyan bir sözdü.

"Mesafeler aşka engeldir." Bu da tam Ufuk'un aklıydı. Ama çok saçmaydı. Benim çoğu arkadaşım şehirdışından hatta yurtdışından sevgili yapmışlardı. 

O yüzden bu sözün üstünü siyah kalemimle, okunamayacak kadar çok çizdim.

"Nereye gideceğini bilmeyen yazılar var." Evet, ben nereye gideceğimi gerçekten bilmiyordum.

Ama sayfayı çevirince, karşıma çıkan bu yazı beni çok etkilemişti ve benimde planım bu olmalıydı. O yazı şöyleydi;

"Erken uyanmak ve yol almak lazım, yeni insanlarla yeniden sevmek lazım."

...

Babam "Evet, bayanlar. Yeni yaşam bölgemize geldik. İşte karşınızda, Çanakkale!"

Güneş gözümü o kadar çok yakıyordu ki çantamdan hemen gözlüğümü çıkartıp etrafıma baktım. 

Aslında o kadar da kötü değildi burası. İndiğimiz yerde apartmanlar, yeşillik alanlar, çocuklar, sahalar ve sahada oyun oynayan yakışıklı çocuklar vardı.

Ben "Burada mı kalacağız baba?"

Babam "Hayır, ama bundan daha iyi bir yerde kalacağız."

Babam böyle söylediğine göre muhtemelen, dur bu yanlış oldu. KESİNLİKLE çok daha kötü bir yerde kalacaktık.

Annem "Tatlım bavullarını al."

Ben "Anne ya! Bunu ben yapmak zorunda değilim ki. Bizim yanımızda çalışan--"

Annem "Artık bizim yanımızda şuandan itibaren kimse çalışmıyor. O yüzden mızmızlık etme de yardıma gel."

Sıkıntılı bir biçimde annemin yanına gittim ve bana iki elimide dolduracak kadar büyük ve ağır bavullar verdi. Tanrım ya! Neden böyle olmak zorundaydı?

Yavaş yavaş babamı takip etmeye başladık annemle. Gerçi annem takip ediyordu birnevi. Ben, arka tarafta kalıp bavullar ile mücadeleye giriyordum.

Babam daha sonra benim ne kadar acı çektiğimi anladı ve taksi çevirerek bana bir iyilikte bulundu. Geçtiğimiz yerler çok değişikti. Böyle nasıl tarif edilir onu bile bilmiyordum.

Kahramanım!Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin