Bölümü okuduktan sonra medyayı izlemeyen homofobiktir.
Hadi bakalım.
•
Jennie
Bugün en güzel kıyafetlerimi giyip Lisa'nın en çok sevdiği parfümü sıkmıştım. Onun beğendiği gibi giyinmiştim.
Bugün her yıl olduğu gibi onu ziyerete gidecektim. Belki bundan nefret ediyordu ama ben.. onun yanında olmak istiyordum.
Çantamı da alıp evden çıktıktan sonra arabama bindim ve mezarlığa doğru sürmeye başladım. Artık 24 yaşındaydım ve ehliyetim vardı. Aldığım psikolojik desteklerden sonra da akıl sağlığım şükürler olsun ki yerine gelmişti.
Mezarlığa vardığımda yanımda getirdiğim çiçekleri de alıp arabadan indim ve içeriye doğru girmeye başladım. Lisa'nın mezarı en güzel yerde duruyordu. Bunu ben istemiştim.
Mezar taşlarına bakarken sonunda onun mezarını bulmuştum.
"Lalisa Manoban"
Gülümseyerek mezara doğru yaklaştım ve selam verip eğildim.
"Lalisa.. ben geldim."
Elimdeki çiçekleri mezarın üstüne bıraktıktan sonra konuşmaya devam ettim.
"Benim buraya gelmemden dolayı rahatsız mısın? Bundan dolayı senden milyonlarca kez özür dilerim. Ama içimin rahat etmesi için bunu yapmak zorundayım."
Gözlerim doluyordu. Sesimde biraz kısık çıkıyordu. Boğazımı temizleyip devam ettim.
"Biliyor musun? Büyükannem bana sürekli ölülerin bizi duyabildiklerini söylerdi. Babamın mezarına gidip saatlerce onunla konuşurdum bu yüzden. Cevap veremezlermiş ama bizi duyabilirlermiş. Yanlarında olduğumuzu hissederlermiş. Ben de büyükannemin sözünden yola çıkarak buraya seninle konuşmaya geldim. Lalisa.. beni duyuyorsun öyle değil mi?"
Akan göz yaşlarımı sildikten sonra çantamdan günlüğü çıkartıp tekrar ona döndüm.
"Bunu hatırlıyor musun? Merak etme Lalisa. Kimseye vermedim. Kimseye okutmadım."
Sayfaları çevirdim ve benim ona kendini öldürmesi gerektiğini söylediğim sayfayı açıp ona çevirdim.
"Bak.. benim iğrençliklerimi de yazmışsın. Sana.. ölmeni söylediğimi de yazmışsın. Ve beni sevdiğin için.. bunu yapacağını da yazmışsın."
Günlüğü kapatıp mezarın üstüne koydum.
"Sürekli rüyalarıma giriyorsun ve şöyle diyorsun; "Senin suçun değildi. Bunu ben istedim. Bunu ben hakettim. Senin suçun değildi." Neden bunu diyorsun Lalisa? Her şeyin sorumlusun.. ben olduğunu ikimiz de biliyoruz. Artık böyle deme. Sen yaptın de. Senin yüzünden de. Sen olmasaydın belki de bugün hayatta olacaktım de.."
Elimi toprağın üzerine koydum ve gezdirmeye başladım.
"Orası nasıl Lalisa? Cennettesin öyle değil mi? Mutlusun.. öyle değil mi? Bir gün ben de senin yanına geleceğim. Ama gideceğim yerin cennet olabileceğini düşünmüyorum. Bunu hak etmiyorum da. Bir de.. biraz korkuyorum. Ölmek nasıl bir şey Lalisa? Çok canın yandı mı? Nasıl hissettin? Peki öldükten sonra? Cenazene gelmediğim için özür dilerim. Yüzüm yoktu çünkü. Herkes gittikten sonra mezarının başına gelmiştim. Beni duydun mu? Ağlamalarımı duyabildin mi Lalisa? Her şey bittikten sonra yanında olmak çok kötü. Keşke bir şeyler yapabilseydim. Keşke.. onları söylemeseydim. Keşke demekten nefret ettiğimi biliyorsun değil mi? Ama keşke.. keşke bunlar olmadan önce yanında olabilseydim."
Mezarın üstündeki çiçekleri düzgün bir şekilde koyarken devam ettim.
"Senden sonra kimseyle çıkmadım. Kimseden de hoşlanmadım. Bundan sonra birini sevmek sana ihanet olur. Üzülürsün. Ve ben.. üzülmeni istemiyorum."
Çantamdan rengarenk olan o bayrağı çıkardım ve mezarın üstüne serdim.
"Sana ne zaman en sevdiğin rengi sorsam sürekli şunları derdin. "Kırmızı, turuncu, sarı, yeşil, mavi ve mor." Bir türlü anlam vermezdim. Ama şimdi çok iyi anlıyorum. Sana.. en sevdiğin renkleri getirdim."
Gözyaşlarımı silip gülümseyerek bileğimi açtım.
"Bak.. bu senin renklerin ve senin bayrağın. Asla unutmamak için bir dövme yaptırdım. Ayrıca.. günlüğünün son sayfasında Tanrı'nın eşcinsellerden nefret ettiğini yazmışsın. Peki ben buraya ne yazdırdım biliyor musun? "Tanrı homofobiklerden nefret ediyor." Tanrı senden nefret etmiyor Lalisa. Tanrı senden nefret edenlerden nefret ediyor."
Kolumu kapatıp ayağa kalktım ve eğilip selam verdim.
"Ben artık gitmek zorundayım. Unutma.. beni ne zaman özlersen rüyalarıma gel. Uyandığımda ise ben sana gelmiş olacağım. Ayrıca.."
Rengarenk olan bayrağa bakıp gülümsedim.
"Ben yokken.. renklerine sahip çık olur mu?"
Tekrar eğilip selam verdikten sonra ağır adımlarla mezarlıktan çıktım. Arabaya bindikten sonra kolumdaki dövmeye baktım.
"Çünkü ben.. sen yokken renklerine sahip çıkıyorum."
•
Okuduğunuz için teşekkür ederim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Homophobia || Jenlisa
Short StorySakura ağaçlarının altında hayal ediyorum seni. Yapraklar dökülmüş, rüzgar yavaşça eserken adeta bedenlerimizi okşuyor. Yüzün çok güzel. O kadar mutlusun ki sana bakarken gülümsemeden edemiyorum. Elimi tutup beni ormanın derinliklerine götürüyorsun...