five ゃ İğrenç gülümseme ve örümcekler

1.4K 163 186
                                    

Bugünkü yemek Rosé'un varlığı ile daha renkli bir hal almıştı. Arabanın önünde durduklarında "Teşekkür ederim." dedi Jaehyun. "Abimin sorusunda beni ele vermediğin için."

Rosé kendisini arabaya yaslanırken  "Bilmelerine gerek yok." dedi. "Nasıl olsa mezun olacaksın." Kelimelerinin ardında Jaehyun'a güven veriyordu. Jaehyun'un buna ihtiyacı vardı.

"Neden matematiği seçtin? Neden dansı değil?" Jaehyun'un sorusu ile sırtını arabadan ayırdı Rosé. Jaehyun'un bu gerçeği yakalaması onu şaşırtmıştı.
"Çünkü dans için uzun bir zaman ve yoldan geçmek gerekiyor ve ben altı sene önce bunlara sahip değildim."

Rosé, Jaehyun için bir ay gibiydi. Ona dair gerçeklerin bir kısmı her zaman gizliydi. "Neden?" diye sormadı Jaehyun. Onun yerine "Peki, şimdi sahip misin?" diye sordu.

Rosé bakışlarını yerden çekip Jaehyun'a çevirdi. Jaehyun'un gözlerinde Rosé'nin çok az da olsa tanıdığı bir duygunun; heyecanın parıltısı vardı. "Evet, yani sanırım." dedi garip bir ses tonu ile.

"Sana dans dersi vermemi ister misin?"

Jaehyun'un sorusu Rosé'yi olduğu yere çivilemişti. Çünkü altı sene önce Taeyong da aynı soruyu sormuştu ona. "Sana dans dersi vermemi ister misin?"

Rosé'nin sessizliği Jaehyun'u rahatsız etmişti. "Yanlış bir şey mi sordum?" dedi endişeyle.

"Hayır... Ben sadece." Rosé Jaehyun'a baktı. Gözlerindeki heyecan parıltıları kaybolmuştu. "Ben sadece bir şey hatırladım.

Jaehyun anının kime ait olduğunu tahmin etmişti. Bir adım geri çekildi. "Ah." dedi elini boynuna atarken. Sonra "Seni böyle ayakta tutmayım." dedi ve geriye doğru bir adım daha attı. Rosé ne diyeceğini şaşırmıştı. Dudaklarını birbirine bastırdı.

"Pekâlâ, görüşmek üzere." Çantasından arabanın anahtarını çıkarıp kilidi açtı ve sürücü koltuğuna oturdu. Arabayı çalıştırdığında son kez Jaehyun'a baktı ve bahçeli evlerin bulunduğu sokaktan hızla uzaklaştı.

Rosé asansörden çıkıp on ikinci kattaki dairesine doğru yürürken kapısının önünde duran Taeyong'u gördü. Sabah okulda gördüğü halinden farklıydı. Üzerinde krem rengi bir pantolon, kot bir gömlek ve yakası kürklü kahverengi deri bir mont vardı. Saçlarına kusursuz bir şekil vermişti. Ellerini pantolonunun cebine sokmuş ve sırtını duvara yaslamıştı. Rosé'yi fark ettiğinde doğruldu. Rosé koşarak tekrar asansöre binmek istedi fakat adımlarını çoktan ileri doğru yönlendirmişti. Taeyong'un varlığını reddetmek aptalca olurdu bu yüzden Rosé kendisine bakan Taeyong'a çevirdi bakışlarını. Buz gibi bir bakıştı bu ve Taeyong bu bakışla titremişti. Ellerini cebinden çıkardı.

"Konuşmak istiyorum." dedi. Ses tonunda rica eder bir tını yoktu. Gözleri Rosé'nin soğukluğuna rağmen kararlılıkla bakıyordu.

"Ne hakkında?" Rosé ağırlığını sağ ayağına verirken yüzüne yerleşen anlamlandıramadığı ifadeden kurtulmaya çalıştı.

"İkimiz... İlişkimiz hakkında."

"İlişkimiz mi? Hani şu beni aldatarak ceset torbasına koyduğun ve bir 'Üzgünüm.' ile torbanın fermuarını çektiğin ilişki mi?" Rosé'nin sesinde alaycı bir tavır vardı. Taeyong ne yapıyordu böyle? Üç ay sonra neden konuşmak istiyordu? Rosé çukurdan çıkmaya çalışırken neden onu aşağı itiyordu?

"Rosé, biliyorum bir hata yaptım."

"Hata mı? Tüm bu olanları bir kelimenin içine sığdıramazsın!" Rosé göğsünde birleştirdiği kollarını iki yana açtı. Sinirden her kası titriyordu.

İrrasyonel | JaeroséHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin