"Neler olduğunu anlamıyorum."
Rosé elinin tersiyle yanaklarını yakan gözyaşlarını sildi. Hıçkırıkları küçük nöbetler halinde geliyor ve kelimelerinin arasına karışıyordu. "Sadece... Sadece bir an için kalbimin oyununda bir piyona dönüştüğümü hissettim. İradesi olmayan bir piyon..."
"Gözlerimi açtığımda ise yine gerçekler ellerimin arasındaydı. Kandırılmıştım ve aptal yerine konmuştum."
Kelimeler bir yün parçasına takılmış dikenler gibiydi. Rosé'nin ruhu bir yün parçasıydı ve kendine bile itiraf edemediği kelimeleri ondan koparmak çok zordu. Rosé Doyoung'un elini tutup yavaşça avuç içine dokundu. "Taeyong benim avcuma kanlı çiçekler bıraktı ve onlara iyi bakmamı söyledi." Doyoung'un parmaklarını büküp elini yumruk haline getirirken "Kanlı çiçekler, Doyoung. Anlıyor musun?" diye sordu. "Anlıyor musun?"
Doyoung'un elinin sıcaklığı Rosé'yi daha iyi hissettirmişti. Bir dostun yakınlığı, acıyı hafifletmek için en iyi yollardan biriydi. Başını Doyoung'un omzuna yasladığında gözlerini kapattı. Göz yaşları artık dinmişti. Doyoung'un elini omzunda hissettiğinde gözlerini açıp başını yukarı kaldırdı. "Biraz uyusam olur mu?" Sesi ağlamaktan çatallaşmıştı ve kulağa tuhaf geliyordu. Doyoung'un gülümsediğini gördüğünde başını tekrardan onun omzuna yasladı.
"Ben buradayım, merak etme."
Uykunun uyuşturucu hissi tüm vücuduna yayılmaya başladığında Doyoung'un kendisi için şarkı söylediğini zar zor fark edebildi.
"Gecenin derinliğinde, yıldızların bile uyuduğu yerde, Yalnız ay yükseliyor.
Yavaş yavaş pencere eşiğine inerek seni aydınlatıyor ve uyurken rüya görmene izin veriyor.
Rüyada camdan yapılma terlikler giyiyorsun. Bana utangaçça geliyorsun, kollarım arasına giriyorsun ve gülüyorsun.
O rüya görüyor, o rüya görüyor.
Gece, ay ışığıyla ıslanıyor. Birbirimize sahip olduğumuz tek vakit bu.
O rüya görüyor, o rüya görüyor.
Pes ediyorum ve içimde yatan sana gülümsüyorum. Tek yaptığım şey sana bakmak. Çünkü sabah olduğunda hiçbir şey olmamış gibi uyanacaksın." (Cr. She's dreaming - EXO)
Rosé gözlerini açtığında Doyoung onun masasının üzerinde oturuyordu ve kapının önünde Jaehyun ayakta duruyordu. Uykunun verdiği sersemlikle birkaç saniye onlara baktı. Jaehyun'un bir eli kapının kolundaydı ve içeri girip girmemekte kararsız kalmış gibi duruyordu. Doyoung ise omzunun üzerinden Jaehyun'a bakıyordu, Rosé'nin uyandığını fark etmemişlerdi.
"Daha sonra gelebilir misin? Rosé yeni uyudu sayılır." Doyoung'un ricası üzerine Rosé "Sorun değil. Ben uyandım." dediğinde ikisi de dönüp Rosé'ye baktılar. Rosé ayaklarını kanepeden aşağı indirip ayakkabılarını giydi. Üzerindeki ince örtüyü bir kenara koyduktan sonra ayağa kalktı. Doyoung masanın üzerinden inmiş ve ofisin ortasına kadar gelmişti. Rosé'ye "Emin misin?" diye sorarken endişeli bir ifade ile ona bakmış ve Rosé'nin verdiği kararı sorgulamasına neden olmuştu. Yine de Rosé derin bir nefes alıp kararlı bir tonda "Evet." dedi. "Sessizlik hiçbir şey kazandırmıyor çünkü."
Jaehyun ile Rosé bölümden dışarı çıktıklarında hava kararmıştı. Bir süre sadece yan yana yürüdükten sonra Jaehyun aniden durduğunda Rosé de yürümeyi bıraktı. Jaehyun "Özür dilerim." dediğinde ilk kelimelerini söylemiş olmanın verdiği rahatlıkla devam etti.
"Bunu daha önce yapmalıydım ama sanırım vereceğin tepkiden korktum. Eksilmekten ve eksiltmekten korktum." Rosé'nin kendisini büyük bir beklenti içinde dinlediğini fark etmişti. Her şeyi açıklamalıyım, diye düşündü. Noktalar arasında boşluk kalmamalı yoksa en ufak bir sarsıntıda o boşluklara düşebiliriz.
"O gece... O gece bölümde pratik yaparak sabahlamaya karar vermiştim ve Jennie beni bulduğunda bir arkadaşının bir yerlerde sızıp kaldığını, onu evine götürebilmek için yardımıma ihtiyacı olduğunu söyledi. Ona yardım etmeyi kabul ettiğimde bir taksiye bindik ve senin evine geldik. Apartmanın önüne gelene kadar hiçbir şeyin farkında değildim. Asansör bozuk olduğu için merdivenleri kullandık ve yemin ediyorum her basamağı büyük bir kuşkuyla çıktım. Jennie'yi üniversitenin ilk senesinden beri tanıyorum. Yakın değiliz ama hakkında bir iki kelimeden daha fazla konuşabileceğim birisi. Her zaman çalışkan olmuştur. Hırslıdır. Bir şeyi kafaya taktığı zaman saplantılı bir hale gelir. Kapının önünde durduğumuzda kapıyı sen açtın ve ben neler döndüğünü o an anladım. Jennie sana kafayı takmıştı. Sana bakışını gördüm Rosé. Hem imreniyor hem de nefret ediyordu. Jennie'nin bu şekilde baktığı çok az şey gördüm."
Jaehyun sözlerinin Rosé'deki etkisini izleyerek devam etti. "Bunun basit bir çatışma olmadığını fark etmek... Elim kolum bağlanmış gibiydi. Tek kelime edemedim. Sen zaten varlığımı reddetmiştin. Kendi psikolojik gürültümün içinde içinde çığlık çığlığa kalmıştım ama kimsenin bunu fark etmediğini biliyordum. Taeyong'u evine bıraktığımızda Jennie'ye "Herkesi kendi karanlığına sürüklemeden önce durmalısın." dedim. Bana bakışı ve sanki hiçbir şey söylememişim gibi teşekkür ederek arkasını dönüp gitmesi beni şaşırtmıştı. Oradan uzaklaşacakken duyduğum adım sesleri ile arkama döndüğümde Jennie'nin bana doğru geldiğini gördüm. Sanki çok önemli bir şeyi unutmuş gibi yüzü endişeliydi. Önümde durduğunda önce gözlerime baktı ve endişeli ifadesinden sıyrılıp gülümseyerek yanağıma bir öpücük bıraktı. "Kimsenin benim karanlığıma ihtiyacı yok Jae. Herkes kendi karanlığında yaşıyor zaten." diyerek tekrar yanımdan ayrıldı."
Jaehyun'un her kelimesinde Rosé'nin değişen ruh hali gittikçe kaygılı bir hal almıştı. Jaehyun'un anlattıkları sanki başka birinin hayatından bir kesitmiş gibi geliyordu ama aslında hepsi kendi hayatına aitti. Yaşadıklarını hiçbir zaman hafife almamıştı ama şimdi bunları daha farklı ve daha korku dolu bir açıdan görmek onu fazlasıyla tedirgin etmişti. Tüm bunların altında yatan şey bir kadının deliliği miydi?
Buralar fena karışacak. Vaziyet alın.
Ehuehuehe. Bölüm hakkındaki görüşlerinizi bekleyeceğim. Bir sonraki bölüme kadar kendinize iyi bakın.
Sevgilerle, büyücünüz.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İrrasyonel | Jaerosé
أدب الهواة❝Rosé üniversitede bir matematik hocası Jaehyun ise ilk senesinden kalan genel matematik dersini geçebilirse mezun olacak bir dans bölümü öğrencisi.❞ İrrasyonel |@Balaccie| Tüm hakları saklıdır.©