• 17

3.1K 227 41
                                    

"Bu kadar kolay yani çekip gitmek.." dediğinde yüzümdeki yaşı silerek topladığım kıyafetleri bavula yerleştirdim.

"Kolay değil, ama ikimiz içinde iyi olan bu." dedim.

"Eğer gittiğinde daha iyi olacağımı gerçekten düşünüyorsan, bir dakika bile durma. Git!" diyerek kapıyı sertçe çarptığında yatağa oturdum. birkaç dakika sonra annem odaya girip yanıma oturdu.

"İrem, kuzum. emin misin gitmek istediğinden, nereden çıktı bir anda bu karar? Bebeğini babasız mı büyüteceksin?" dediğinde anneme sarıldım.

"Tek başıma her şeyin üstesinden geleceğim."


***


İrem gittikten bir gün sonra Deniz Ulaş'ın yanına geldi.

"Seni rahatlatmamı ister misin?" diyerek ellerini ulaş'ın gömleğinin düğmesine götürdüğünde Ulaş'ın aklında sadece o vardı. Gömleği Ulaş'ın üstünden çıkartarak ellerini sırtına sardığında Ulaş sinirle Deniz'i itti.

"Sakın bir daha bunu yapma." diyerek gömleğini üzerine geçirdi. ona sadece İrem böyle sarılabilirdi, başka bir kadın değil.

"İrem seni terketti. bir daha gelmeyecek anla bunu!" diyerek bağıran Deniz'in yanına sinirle giderek onu duvara çarptı ve elleriyle Deniz'in saçlarını çekerek sertçe alnını duvara vurdu. Deniz acı içinde inlediğinde Ulaş duvarda kan lekesi görerek kendine gelip Deniz'i serbest bıraktı. Deniz ise ağlayarak kanayan alnını yıkamak için lavaboya gitti.

4 Yıl Sonra


İrem o gün gittikten sonra arkasında bambaşka bir Ulaş yaratarak gitmişti.
Ulaş hasta olmaya başlamıştı. hem kâbusları yeniden başlamıştı, hem de İrem gittiğinden dolayı psikolojik sorunlar yaşıyordu.

Deniz ise, Ulaş'ın ona olan korkutucu ve tuhaf hareketlerinden dolayı ondan uzak durma kararı almıştı..

İrem'in ise şuan dört yaşında bir oğlu vardı.

Aras..  İrem hastaneye gittiğinde Aras'a anneannesi bakardı hep.

Aras anahtar sesini duyması ile hızla oyun hamurunu bırakarak kapıya doğru koştu.

"Anne!" diyerek İrem'e koşarak sarıldığında irem de gülümseyerek oğluna sarıldı.

"Ne yapıyormuş benim oğlum?" diyerek Aras'ın saçlarını okşadığında aras masadaki oyun hamurlarını gösterdi gülerek. İrem'in annesi içeriye girdiğinde "Sıcacık çorba yaptım, gelin yiyin ikinizde." dediğinde ikiside mutfağa doğru gittiler.

***


Sıcak çay bardağındaki çayı yudumlarken bir yandan da karşımda ki bilgisayarda göz gezdiriyordum.  Kapım vurulduğunda içeriye asistan geldi. "İrem Hanım, bir hastanız var." dediğinde "Gelsin." diyerek onayladım. İçeriye bir adam girdiğinde yüzüme bakmadan önümdeki koltuklardan birine oturdu. Yüzü bembeyaz, dudakları ve göz altları morlaşmaya yüz tutmuştu. Alnında ise birikmiş terler vardı.

Ayağa kalkarak yanına gittim. "İyi misiniz?" dedim endişeyle. Alnındaki saç tutamlarına dokunacağım sırada sol eliyle bileğimi sertçe çekerek "Sakın dokunma." dedi sert sesiyle.

Ellerim hızla ondan uzaklaşırken elleri titremeye başladığında ayağa kalkarak hızla kapıdan çıktı. Bende hemen üzerime kot ceketimi geçirip peşinden gittim. Kim bilir nasıl bu hale gelmişti bu adam?

Hastaneden çıkarak peşinden yürümeye başladığımda trafik ışıklarının olduğu yere gelmişti. Bacaklarıma ağrı girdiğinde daha fazla dayanamayarak kolunu çekerek bana dönmesini sağladım.

"İyi değilsiniz. Lütfen benimle hastaneye gelin." dediğimde söylediğim hiç umrunda değilmiş gibi karşıdan geçtiğinde bende arkasından gittim.

"Bakın, bu hayatta tek derdi tasası olan siz değilsi-"

Ben daha cümlemi bitiremeden karşımdan gelen araba bacağımın hemen yanından geçerken bileğimden çekildim. Gözlerim o adamı bulduğunda bugün ilk defa birbirimize bu kadar yakından bakıyorduk. Ama bu kehribar gözler bana hiç yabancı gelmiyordu.

"U-ulaş."

Ağızımdan o isim çıkmayalı yıllar olmuştu. Şimdi ise tam karşımdaydı. Tek değişen şey biraz zayıflamış olmasıydı. Bileğimi bıraktığında eskiden yaşadığımız buna benzer bir olayı hatırladım.

"İrem gel buraya!"

Daha da hızlandığımda etrafa bakmadan karşıdan karşıya geçecekken bir arabanın korna sesini duyduğumda korkudan gözlerimi kapattım.

Bir süre sonra kolumdan çekildiğimi hissettiğimde gözümden yaşlar akıyordu.

"Ya sana birşeyler olsaydı?" diyerek bana sarıldığında bende kollarımı omuzuna koyarak ağladım.

Benden uzaklaşarak yalpalamaya başladığında yerime çivi gibi çakılmıştım. Hareket edemiyordum.

Peşinden giderek onu durdurduğumda "Bu halde bir yere gidemezsin, hastaneye gidelim." dedim yüzüne bakarak.

"Umrundaymışım gibi davranmak zorunda değilsin İrem." dedi soğuk sesiyle.

Umrumda mıydı cidden? Ya da sadece dışarıdan güçsüz ve hasta göründüğü için endişelenmiştim onun için.

"Ben iyiyim, bir şeyim yok."
dediğinde ellerini başına götürdü. Endişeyle onu izlerken saniyeler içinde yere yığıldığında korkuyla başını ellerim arasına aldım.

"Ulaş! aç gözünü!" diyerek bağırdığımda kalbim korkudan maratonda koşarmışcasına hızlı atıyordu.


***


lüm hakkında görüşlerini buraya yazabilirsiniz 🙃

PsikologHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin