Ben dudaklarımı ısırmaya devam ederken ulaş sinirle dudaklarıma baktı.
"Mahvettin dudaklarını. Sanki çok zor bir soru sordum." dediğinde dudaklarımı ısırmayı bırakarak "Babasının kim olduğu seni hiç ilgilendirmez." diyerek ondan uzaklaştım.
Üçüncü adımımda kolumu tuttuğunda "İstersem öğrenirim bunu iyi biliyorsun. Bu yüzden beni yormadan söyle kim olduğunu." dediği an gözlerim Aras' a kaydı. şimdi nasıl yüzüne söylerdim o senin oğlun diye.
"Yoksa başka bir adamdan mı peydahladın?" dediğinde ani bir şaşkınlık ve öfkeyle sağ yanağına tokat attım.
"İğrençsin. Böyle bir şey yapacağımı nasıl düşündün? O, o senin oğlun." diyerek sonunda söyleyebildiğimde derin bir nefes aldım.
"Sen bana bu gerçeği nasıl söylemezsin?"
"Sen beni aldatırken bana haber verdin mi!" dediğimde sinirle gülerek;
"İrem ikisi aynı şey değil." dedi.
"Gayette aynı şey Ulaş. Biz yollarımızı o gün ayırdık."
"Ben hastanedeyken öyle demiyordun ama. Hem Aras sadece senin değil, benimde oğlum." diyerek Aras'ın yanına gittiğinde şaşkınca arkasından baktım.
Aras'ı kucağına alarak döndürmeye başladığında onları seyrettim, ikisininde yüzü gülüyordu.
Yanlarına giderek "başını döndüreceksin indir artık." dediğimde yavaşça yere bıraktı Aras'ı.
"Anne ben ulaş abiyi çok sevdim."
Aras'ın cümlesi ile bakışlarım Ulaş'a kaydığında Aras'ın saçlarını okşayarak "Bende seni çok sevdim." dedi yüzündeki tebessümle. Birkaç saniye sonra yüzünde terler birikmeye başladığında onu hızla banka oturtarak titreyen ellerini tuttum.
"Sana bir daha yapma demiştim." diyerek çantamdaki suyu çıkararak biraz içirdiğimde yanına oturarak ellerimi yanaklarına koydum. Yüzüne yaklaşarak "kendine gel." diye fısıldadım kulağına. Gözleri gözlerimi bulduğunda birkaç dakika sonra dizleri titremeyi bırakmıştı.
"Ulaş abinin nesi var anne?" diyen Aras'a dönerek zoraki bir gülümseme yerleştirdim yüzüme.
"İçmemesi gereken zararlı bir ilacı içmiş bebeğim."
*
Eve geldiğimizde Aras'ın karnını doyurarak onu uyuttum, annem de odasına çekilmişti. Bulaşıkları yıkadıktan sonra saate baktım, dokuza geliyordu. Televizyondan kızım dizisini açarak seyretmeye başladım. Bu Demir ne duygusuz adammış yahu!
Yarım saat öyle geçtikten sonra kapıya vurulduğunda merakla salona giderek kapıyı açtım. Karşıma yüzü kanlar içinde bir Ulaş çıktığında "Yüzüne ne oldu!?" dedim. Farkında olmadan sesim biraz yüksek çıkmıştı.
"Şşş, sessiz ol." diyerek içeri girdiğinde kapıyı kapatarak arkasından şaşkınca baktım. Oturma odasındaki kanepeye oturduğunda banyodan tentürdiyot ile sargı bezi alarak oturma odasına gittim.
O beni süzerken bende elindeki kanayan yere tentürdiyot sürerek sargı bezini sardım. Yüzüne de aynı işlemi yaptıktan sonra "Artık anlatıcak mısın ne olduğunu." dediğimde kuruyan dudaklarını dili ile ıslattı. "Yengem o hapları gördü. Beni eve almadı." dediğinde güldüm.
"Yengen haklı." dediğimde umursamazca yüzüme baktı.
"O haplar senin ölümünü yaklaştırıyor ulaş. Bunun farkında değil misin?"
"Böyle akıl vereceğini bilseydim gelmezdim." dediğinde ayağa kalkarak sinirli bakışlarımı ona çevirdim.
"Ölmeye bu kadar meraklı olduğunu bilmiyordum ya!" dediğimde ulaş ayağa kalkarak "Bağırmayı kes İrem. Ben isteyerek mi içiyorum sanıyorsun? Sen gittikten sonra başladım bu bataklığa girmeye. Gün geçtikçe davranışlarım daha da aksileşti, daha da sinirli oldu. Bunu durduramaz hâle geldim." dediğinde acıyan gözlerle ona baktım.
Benim suçum muydu yoksa hepsi? Ulaş'ı bunu yapmaya zorlayan ben miydim diye düşündüm içimden.
"Özür dilerim." diyerek başımı boynuna koyduğumda gözümden istemsizce yaş akmıştı.
"Benim suçum. Seni bu bataklığa iten ben isem, bu bataklıktan çıkaracak olanda yine benim."
Ellerimi sırtına koydum. Ayrıldığımızda ellerini yanaklarıma koyarak gözlerime baktığında "Özlemişim." dedi. "Seni deli gibi özlemişim." diyerek dudağını alnıma bastırdığında gülümsedim..