''.....''
''Do you have some time? For dying..''
♤
''Ekim!''
Kulaklarımda yankılanan ismimle ağrıdan çatlayan başım sanki mümkünmüş gibi daha da ağrımaya başlayınca kafamı iki elimin arasına alarak üzerinde durduğum yolun tam ortasında dizlerimin üzerine çöktüm.
Başıma giren her sancıda gözlerim daha da kontrolden çıkarcasına dönüyor, dengemi sağlamakta zorluk çekiyordum.
"Ekim!"
"EKİM!"
Gittikçe artan seslenişlerle eş zamanlı olarak ellerimi kulaklarıma bastırış şiddetimi de artırıyordum.
Kendimin bile duyamayacağım tonda konuşmaya başladığımın farkında bile olamayacak kadar yıpranmıştım, veya sadece yıpratılmıştım. Ne yaptığım hakkında en ufak bir fikrim yokken, hakkında fikrim olan şeyleri sonraya saklamak adına yapıyordum belki de..
"Bırak artık.."
Ne zaman ağlamaya başladığımı bile anlayamazken şimdi de hıçkıra hıçkıra, yolun ortasında öylece dizlerimin üzerinde çökmüş bir biçimde ağlıyordum.
Açıklamaya vaktim olmayan, daha doğrusu bir açıklama beklediğim, ama vaktimi yeteri kadar çarçur ettiğimi anladığım o vaktin sonucunda zar zor gelebilmiştim buraya. Zar zor atabilmiştim kendimi bu sessiz sokağa..
Zamanın artık beni yaşamda tutmak yerine, yavaş yavaş öldürmeye başladığı kanısındaydım kendimce. Ve tahmin olmaktan da çıkmıştı aslında, tamamen öyleydi..
Uzun zamandır duyguları hissetmediğimdendi belki bu sonuca varışım. Veya sadece, evet.. Belki de çoktan ölmüştüm. Uzun zamandır camın önünde sulanmayı bekleyen güneş gören bir çiçek gibiydim. Yaşaması için sadece iki şeye ihtiyacı olan bir varlıktım. Her ne kadar birinci yaşam kaynağımın tam altında duruyor olsam da, ikincisi olmadan yaşamımı sürdüremeyeceğimi biliyordum..
Ki, yaşamak isteyen de kimdi zaten?
Ölüyordum.. Yıllar önce, 'ben ölmem kızım!' diye dalga geçtiğim bütün arkadaşlarım şuan hayatla bağlantılarını kesmişlerdi. Şaka gibi ama gerçek, derler ya hani. İşte tam da o aşamadaydım. Tam da o aşamanın içinde.
"Rahat bırak beni artık!"
Sanki bütün dünya uyuyormuş gibi hissediyordum. Sanki herkes susmuş ve bilincim konuşmaya başlamış gibi.. Susturamıyordum aklımdan geçenleri. Kendimle çekişirken verdiğim savaşların sonuçlarını kim ödeyecekti?
Tüm o susmak bilmeyen düşüncelerimi bir poşete koyduktan sonra, herhangi bir mağazaya girip; "şunlar sizde kalsın, dönerken uğrar alırım." deyip gidesim vardı. Ama her zamankinin aksine, bu sefer geri dönüp almayacaktım.
Acıların olmaması demek, henüz yaşamının en büyük darbesini yememiş kadar masumsun demektir. İster iyi, ister kötü biri ol. O darbe eninde sonunda seni bulur, parçalar ve ardından büyük bir yıkım bırakarak uzaklaşır..
"Ekim, neredesin?!"
Büyük bir çığlık attım. Hiç kimsenin duyamayacağı kadar yüksek bir çığlık. İçimdeki tüm enkazın göstergesi olan büyük ve tiz bir çığlık..
Ardından, bir daha çökmemek üzere ayağa kalktım. Ellerim hala başımın iki yanındayken gözlerim de onlara eşlik edercesine kapalıydı. Zaten açık olsa ne olurdu ki? Bu kapkaranlık gecede beni aydınlatacak tek bir yıldız bile yokken gözlerim açık olsa ne olurdu?
Ve bir çığlık daha attım. Bu sefer, herkesin duyabileceği kadar büyük bir çığlık. İçimdeki tüm kırgınlıkları dışa vurabileceğim şiddette bir çığlık. Bir yaz gecesi, içinizi titretecek cinsten bir çığlık..
İkisi arasında ki fark neydi peki?
İkisinde de çığlık atmıştım. İkisinde de acı çekiyordum, büyük bir acı. İkisinde aynı olmayan ne vardı ki böylesine bir fark oluşmuştu?
Kendime güvenmiştim kısacası.. Acılarıma boyun eğip saklanmak yerine, ayağa kalkıp yüzleşmeyi seçmiştim ikinci çığlığımdan önce.
Güçlü müydüm yani şimdi? Aklımca, kafa mı tutmuştum yani kendi bilinçaltıma? Bu kadar çaresiz miydim? Bu kadar yalnız mıydım oysa başından beri? Neredeydi bana az önce defalarca seslenen o kişi? Neredeydi en ıssız, sessiz sokaklarda bile yalnız hissetmemi önleyen o nefret ettiğim iç sesim? Bu kadar çabuk mu bitmişti yani?
Hayır.. Bu kadar çabuk bitmiyordu hiçbir seferinde. Aslında, hiç bitmiyordu bu işkence. Başından beri hiç susturamamıştım o suskunluğumu. Başından beri bendim. Sağır olan da, duyan da bendim.
İlk çığlığımı görmezden geldim. Duymadım. Yok saydım, kendi çığlığım olsa bile. Bu yüzden sessiz sokakta bile duyamadım kendi çığlığımı.
İkinci çığlığımı duydum çünkü buna inanmak istedim. Sadece, güçlü olabileceğime inanmak istedim. İstediğim zaman zorlukları ve sorunları yenebileceğime inanmak istedim.
Fakat bunu her seferinde tekrarlıyor olmama rağmen, neden her seferinde baştan başlıyorum? Neden her seferinde bir şeylerden kaçıyorum? Neden her seferinde olmayan birinden korkuyorum? Saklanıyorum?
"Yalnızım."
Kuruyan göz yaşlarımın üzerine yenilerini eklerken konuşmaya başlamıştım yeniden.
"Bu sessiz sokakta, karanlık gecede yalnızım."
Henüz başımdan indirmediğim ellerimden birini yanımda ki boşluğa saldım ve özgürce sallanmasına izin verdim. Sol elim hala başımdayken baş parmağımla alnımı olmaya başlamıştım.
"Sadece ben varım."
Güçsüz çıkan ses tonuma karşı sinirlenerek, tekrar etmiştim bağırarak.
"SADECE BEN VARIM!"
Ve yine yenilmiştim o gece kendime.. 'Durmak' kelimesinin anlamını bilmiyorcasına hiç dinmeyen göz yaşlarım bana eşlik ederken yenilmiştim tekrar kendime.
Ve gecemi aydınlatan bir ışık girdi görüş alanıma.. Ardından bir de ses eklendi uzaktan yaklaşan ışığa.
"Yanılıyorum. Yalnız değilim."
Git gide yaklaşan ışığa ve sese karşı önümü dönerek kollarımı iki yanıma açmıştım.
"Ölüm de var bu gece yanımda. Bak kendim, artık her zaman ki gibi yalnız değiliz."
Ve gözlerimi kapattım.
Bir ışık kümesi kapalı gözlerimin içini aydınlatırken artık yakınımdan gelen korna seslerini işitmeye başlamıştım. Ve buruk bir gülümseme sundum ilk kez yalnız olmadığımı düşündüğüm o geceye..
Ne yani, ölüyor muydum ciddi ciddi?
Sanırım, mutluydum.. Ölüme gülümserken, ilk defa susturmaya çalışmadım aklımdan geçenleri.
'Merhaba başlangıcım..'
♤
Yanlışlarım varsa affola.. Ve tekrardan kusuruma bakmayın, ciddi anlamda amatörüm fakat tek deneğim bu işte benim de.. Kusurlarımı görmezden gelirseniz mesut olurum teşekkürler iyi geceler..

ŞİMDİ OKUDUĞUN
《İsimsiz Sokak》
Misterio / SuspensoÖlümü arzulamamak için, yaşamdan kaçtım. Fakat dönüp dolaşıp sığındığım yer, yine ölümün ta kendisiydi..