Charlie, tam 07:00'da uyandı. Bunu kolundaki kordonları eskimiş, siyah saatten anlayabiliyordu. Terliklerini giydi. Tek başına yaşadığı için "günaydın" demek zorunda olduğu kimse yoktu. Kahvaltısını hazırladı. Tostu her zamanki gibi çift kaşarlı, çayının şekeri ise bir tatlı kaşığı ve bir çay kaşığı kadardı. Kahvaltısını bitirdiğinde saat 07:30'du. Hergün yaptığı gibi kahvaltısını tamamlar tamamlmaz lavaboya gitti. Otuz iki dişinin her birini 72 defa aşağı, 72 defa yukarı doğru fırçaladı. İki kere de gargara yaptıktan sonra lavabodan çıktı ve üzerini değiştirmek üzere odasına gitti. Hiç giymek istemediği takım elbisesini isteksizce giydi ve saatine baktı. Saat 08:00'dı. Hergün aynı saatte kalkan otobüse yetişmek için beş dakikası kaldı. Hergün yaptığı gibi toplamda 300 adım atarak otobüs durağına vardı. O geldiği sırada otobüs geldi. Hergün oturduğu tek kişilik koltukta başka biri oturuyordu. Bu ilk kez oluyordu ve belli etmese de çok sinirlendi. 20 dakika boyunca gideceği yere ayakta gitti. Bunun yürümekten farkı olmadığı için içten içe kendini yiyordu. 8:25'te hergün geldiği gri renkli, cansız, sıkıcı binanın önündeydi. Beş dakikasını tüm can sıkıntısını geçirdiği kafede geçirdi. Bunu oradaki herkes bildiği için oturduğu masa boştu. Her otuz saniyede iki yudum alarak 20 yudumda bitirdiği kahvesinden aldı. Birden çok hızlı, lüks bir araba kafenin önünden geçti. Charlie, çok hızlı olduğunu ve yavaşlaması gerektiğini düşündü. Araba o hızla duvara çarpacağı sırada durdu ve daha yavaş bir şekilde devam etti. Charlie buna aldırmayıp, tesadüf diyerek geçti.
Charlie, çalıştığı yere gelince yeni gelen bir çalışan olduğunu gördü. Charlie onun kendisine benzemesini ümit ederek onunla sohbet etmeye başladı. Onunla konuşurken isminin Bob olduğunu öğrendi. Ona yaptığı şeyleri anlattığında Bob'un yüzü biraz değişti ve sanki tuhaf birşey görmüş gibi bakıyordu. Bob, Charlie'nin psikoloğa gitmesi gerektiğini düşünüyordu. Bunu hiç duraksamadan söyledi. Anlaşılan çok açık sözlüydü. Charlie ilk önce Bob'u umursamadı ama daha sonra psikoloğun ne diyeceğini merak ettiğini farketti ve psikoloğa gitmek için işten izin aldı. Bu Charlie'nin ilk izniydi.
Psikoloğa gittiğinde psikolog Charlie'ye kafayı sıyırıyor olabileceğini söyledi. Charlie bunu hiç umursamadı. Çünkü bu yaptıkları onu iyi hissettiriyordu. Tam iş kapısından gireceği sırada aklına işe geri gitmemek geldi. Nedeni bunun onun ilk izni olması ve bu iznini harcamak istemesiydi. İlk önce en sevdiği kafeye gitti. Herzamanki kahvesinden aldı. Aç olduğunu hissederek ne yiyebileceğini düşündü. Aklında peynirli sandviç yemek geldi. Birden arkadan kısık bir sesle <Müessesemizden!> sesi geldi. Charlie arkasına baktığında garson ve bir adet peynirli sandviç gördü. Anlaşılan sandviç ona aitti. Biraz şaşkınlıkla sandviçini yemeye başladı. Kulağının için araba tekerleği sesleri gelmeye başladı. Kulağının için bir sürü araba geçiyordu ama sadece tekerlek sesi duyuyordu. Ne bir korna sesi ne de bir motor sesi vardı kulağının içinde. Bu sesin kulağından geldiği çok açıktı. Kafenin önündeki yol bomboştu. Peki ya bu sesler nereden geliyordu? Yoksa gerçekten kafayı mı sıyırıyordu?

ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÖLÜMCÜL GÜÇ
Mystery / ThrillerBu kitap herşeyini planlı bir şekilde yapan, tek başına yaşayan, 33 yaşında bir memur olan Charlie'nin yaşadığı tuhaf olayların gelişimini anlatan gerilim dolu bir kitap.