Eve geldiğinde hâlâ başında tekerlek sesleri vardı. Tekerlek dönüyor dönüyor... Ses uzun süre gitmeyecek gibiydi. Tekerlek... Tekerlek sürekli dönüyordu. Sanki yolculuk yapacağını işaret eder gibi. Sürekli...
Mutfağa girdiğinde masanın yansımasından saçlarına baktı. Saçları çok dağınıktı. Umursamamış gibi sağ omuzunu kaldırdı. Su içti. Tam bardak düşecekken içinden bardağın kırılmamasını geçirdi. Bardak yere düştü ama ufak bir çizik bile yoktu. Ömrünün tüm şansını bugün kullandığını düşündü. Bardağı masaya koydu ve tekrar içeri girdi. Uyumak istedi ama hiç uykusu yoktu. İznin keyfini çıkarmak istiyordu ama onun gibi bir adam için bu çok zordu. Araba kullanmayı da hiç sevmezdi. Birden dışarıya çıkıp araba çalmak geldi aklına. Sonra neden böyle düşündüğünü anlamadı. Arabalardan nefret ederdi. Birden insanlardan da nefret ettiğini anımsadı. Daha sonra insanları neden sevmediğini düşündü. Çok saçmaydı. O insanları, hayatı severdi. Neler oluyordu?
Çok zor bir dönemden geçtiğini fark etti. Hiç yapmayacağı şeyleri yapıyordu. İşinden nefret etmesine rağmen hiç geç kalmazdı. O gün tam kırk iki saniye gecikmişti. Kırk iki saniye çok az bir süreydi. Patronu farketmemişti bile ama onun için geç kalmak çok kötü durumdu. Geç kalmak ile kalmamış işe giderken yere balgam atmıştı. O hiçbir zaman böyle birşey yapmazdı. Çok tiksindirici bir durumdu. Asıl saçma olan bunların hiçbirini hatırlamamasıydı. Bunları ona iş arkadaşları söylemişti. Bunları yaptığını duyduğunda yerin dibine girmek istedi. Hâlâ da istiyordu. Bunları unutmak istiyordu. Tâbi böyle bir şey münkün olsaydı. Bunları düşünürken çok susadığını farketti. Su almaya gitmek için kalktığı sırada tahta masasından en sevdiği, büyük kupa bardak yere düştü. Yerde cam kırıkları vardı. Hiç kırılmasını istemezdi oysaki. İçinden keşke kırılmasaydı gibi cümleler geçirdi. Bir ses duydu. Gelen ses kapı zilinden geliyordu. Kapıyı açınca karşısında uzun, genç, gereğinden fazla zayıf, elinde bir poşet bulunan yeni iş arkadaşı Joseph'i gördü. Evini bildiğini bilmiyordu. Şaşkınlıkla suratına baktı. İş arkadaşı Charlie'ye <Beni içeri almayacak mısın?> der gibi bakıyordu. Charlie kafasını sallayarak kendine geldi ve Joseph'i içeri aldı. Biraz sohbet ettiler. Sohbetin tam ortasında Charlie'nin başında çok hızlı dönen tekerlek sesleri geliyordu. Sanki arabalar çift yönlü bir yoldan geliyormuş gibi sesler geliyordu. Charlie başını tutmaya başlayınca Joseph, Charlie'yi rahatsız ettiğini düşünerek kalkmak için müsade istedi. Charlie ona kapının yanına kadar eşlik etti. Joseph kapının önünde Charlie ile vedalaşacağı sırada elindeki poşeti Charlie'ye uzattı. Charlie teşekkür ederek poşeti aldı ancak hemen açarsa Joseph'e karşı saygısızlık yapmış olabileceğini düşündü. Joseph merdivenlerden inerek evine doğru yol aldı. Charlie poşeti açtı. Poşette az önce kırılan, çok sevdiği kupasının aynısı duruyordu. Tesadüf olduğuna inanmak zordu ama başka ne olabilirdi?
![](https://img.wattpad.com/cover/164315924-288-k349837.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÖLÜMCÜL GÜÇ
Misterio / SuspensoBu kitap herşeyini planlı bir şekilde yapan, tek başına yaşayan, 33 yaşında bir memur olan Charlie'nin yaşadığı tuhaf olayların gelişimini anlatan gerilim dolu bir kitap.