40| final

1.9K 171 37
                                    

"Bırak Señior'la uğraşmayı da kutuları taşımama yardım et!"

Jungkook omuzlarını düşürerek yerde bulduğu küçük ağaç dalını son kez ileri doğru fırlattı ve Señior'un onu yakalamasını izlerken sevgilisine doğru ilerlemeye başladı. "Ama hyung. Ya yine kaybolursa bahçede? Ya biri kaçırırsa? Vebalini bana bırakacaksın sonra ben vicdan azabı çekeceğim daha sonra sana ağlayacağım yine beni sen teselli edeceksin. Tamam dur bundan ben karlı olurmuşum. GELDİM HYUNGUM GELDİM!"

Yoongi'nin küçük kıkırtıları havaya karışırken Señior'un da havlamaları, kollarına birkaç kutuyu birden yükleyen Jungkook'u adeta geri çağırması da yanında promosyondu.

Sevgilisi yanına ulaştığında kendi elindeki kutuları yeni evlerinin kapısının önüne bırakıverdi Yoongi. "İyi ki az eşya koy dedim." Ellerini beline koydu ve birkaç gerinme hareketi yaptı. Kendi kutularından çok Jungkook'un kutularını taşıyıp durmuştu sabahtan beri. Çünkü çocuk ruhlu sevdiği, köpekleri Señior'la oynamakla meşguldü.

"Öyle demedin bir kere." Kapıdan, Yoongi'nin durduğu yerden geçip elindeki üst üste koyduğu kutularla odalarına doğru ilerlerken, çocuk gibi söylenmişti. "Küçük eşyalarını topla çünkü ev zaten eşyalı dedin. Az kelimesi falan geçmedi. Ayrıca bunların hepsi önemli eşyalar."

Kutuyu odada bir yere bırakıp Yoongi'nin yanına gelmiş, yerdeki dağınıklığa bakıyordu. Tamam, birkaç peluşu, kırılmış Iron Man oyuncakları biraz gereksiz olabilirdi ama yine de atmaya kıyamıyordu onları atmaya.

"Öyle mi diyorsun?" Yoongi sessizce fısıldayarak tek elini kendisininki gibi beline koymuş, tek eliyle dudağıyla oynayan sevgilisine yaklaştı yüzündeki tatlı gülümsemeyle.

Onun tam da dibine geldiğini fark eden Jungkook ise kendi belindeki elini sevdiğinin beline doladı ve hafifçe kendine çekti. "Öyle." Gülümsemesi gözlerine kadar ulaşmıştı.

Sonra ne olduysa, zaman durdu onlar için. Birbirlerinin gözlerinin derinliklerinde kayboldular, tekrar ve tekrar. Hiç sıkılmıyorlardı ki o bakışlardan.

Mutluydu her ikisi de. O kadar mutlulardı ki hem de, ruhlarının birleştiğini hissediyor ve birbirlerinden başkasını görmüyorlardı.

Yoongi usulca parmaklarını Jungkook'un yumuşacık yanaklarına çıkardı. Dokunmaya kıyamıyordu hiç, bu yüzden narindi dokunuşları. "Biz şimdi, aynı yatakta uyuyacağız. Hem de bir ya da iki günlük değil. Değil mi?"

"Hyung, bir rüyada olmaktan korkuyorum. Seninle hiç tanışmadığım bir gerçekliğe uyanmaktan korkuyorum..."

"Korkma, korkma sevgilim çünkü bunların hiçbiri rüya değil. Buradayız, birlikteyiz. Göz göze, el ele..."

Sonra dudaklarıyla dudaklarını kavradı uzun boylunun. Yumuşak bir şekilde sadece birbirlerini öptüler. Sadece saf duyguları vardı.

Birbirlerinden ayrıldıktan sonra Yoongi, elleriyle çok sevdiği biraz tombul olan yanakları pat patladı aralarındaki mesafeyi çok da açmadan.

"Hadi, kalan kutuları da yerleştirelim. Sonra da birlikte yemek hazırlayalım, hm?"

Jungkook başını salladı ve son bir kez Yoongi'nin küçük, sevimli burnuna bir öpücük kondurarak geri çekildi.

Birlikte kalan kutuları taşımaya devam ettiler.

🐰🐱

Dün gece bir gram uyuyamadım, ne yazdığım hakkında bir fikrim yok ama umarım güzel olmuştur. Evet, bir hikayeyi de böylece bitirmiş olduk. Bu zamana kadar okuyanlara minnettarım. Desteğiniz olmadan bir hiçim. Umarım diğer hikayelerimde de benimle birlikte olursunuz.

Kendinize iyi bakın, seviliyorsunuz♡

found it ℘ yoonkook ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin