05 | Nefret

393 48 9
                                    

YN: Geç geldiği için özür dilerim :(

Jungwoo hayatı boyunca hiç bir zamanda özgür olmamıştı. Okulu ve arkadaşlıkları bile bay Kim'in tercihlerine dayanıyordu. Ailesinin baskıları ve yüksek beklentileri ile büyümüştü. Her dersten A alıyordu ve ilk iş görüşmesini 15 yaşındayken yapmıştı. Hayatı tam anlamıyla mükemmeldi ve bunu kimse inkar edemezdi fakat bu mükemmelliğin tek mimarı Bay Kim'di. Jungwoo babasını mutlu edebildiği için mutluydu ve gururluydu fakat kendisi için hiç bir şey yapmamıştı.

Kendi kişiliğinin aksine babası fazlasıyla dominant ve liderdi. Asla babasının dediklerine karşı çıkabileceğini düşünmüyordu Jungwoo. İtaatkar olmaktan başka çaresi yoktu. İstediği her şeye sahip olabilirdi fakat yalnızca özgür değildi. İstediği kadar para, marka kıyafetler ve hatta en pahalı yemekler; bunlara sahip olması için yalnızca sorması yeterliydi. Fakat ne kadar özgürlüğe muhtaç olsa da babası ona asla bu lüksü yaşatmazdı.

Diğer insanların da ona karşı beklentileri oldukça fazlaydı fakat bu durum Jungwoo'yu pek düşündürmüyordu çünkü hiç bir beklenti onun gözünde babasının beklentilerini aşamazdı. Yanlış anlaşılmasın, Jungwoo hayatından şikayet etmiyordu, aksine ders çalışmaktan hoşlanıyordu ve zaten pek sosyal biri sayılmazdı. Babası onu dışarı çıkmaktan alıkoyup ders çalışmasını istemesi ona pek kötü gelmiyordu.

Sosyalleşmekten ve arkadaş edinmekten öylece nefret ediyordu ki, babası onu özel bir okula yazdırması ile bu nefreti iyice alevlendirmişti. İş konuşmak dışında kimse ile düzgün bir arkadaşlığı yoktu ve bunun yanlış olduğunu bildiği halde kişiliğini değiştiremiyordu.

Değişmek kolay bir şey değildir, özellikle yaptığının yanlış olduğundan emin olmayan bireyler için.
Sonuçta sosyalleşmediği için kimsenin canını yakmıyordu..

Asla kabullenmek istemiyordu fakat içinde bir yerlerde Bay Kim'in onu oğlu olarak değilde, yalnızca kendinden sonra gelecek şirket yöneticisi olduğunu biliyordu.

___________________

Tüm gün Jungwoo ve Yukhei için soğuk bir savaş gibi geçmişti. İkisi de birbiriyle konuşacak gücü bulamıyordu. Jungwoo, bay Wong ile iş hakkında konuşarak tatilinin tadını çıkartmaya çalışıyordu ve Yukhei de yalnızca telefonu ile ilgileniyordu. İki hafta ikisi için de oldukça uzun bir zaman dilimiydi fakat ikisi de birbirlerine söz verdikleri için katlanmaya mecburdu.

Yukhei hemen gece olmasını diliyordu çünkü yalnızca dışarıda Jungwoo'nun sahte kişiliğinden kaçabiliyordu. İlk olarak Yukhei onun sadece sıkıcı ve her şeye burun kıvıran biri olduğunu düşünmüştü fakat Jungwoo'nun bir yalancı olduğunu öğrenmek onu nefret listesinde ki ilk sıraya yerleştirmişti. Yalancılardan nefret ettiği gerçeğini asla değiştiremezdi. Etrafında ki herkes birer yalancıydı ve bu nedenle Yukhei mutluluğu dışarıda buluyordu.

Herkes aynıdır.

Arkadaşlarının sosyal medyada her zaman ki gibi saçma şeyler hakkında paylaşım yaptığını görünce düşünceleri dağılmıştı. Yalnızca bir kaç gün önce evini terk etmesine rağmen şimdiden arkadaşları ile eğlenmeyi özlemişti. Çin'de kalmasının tek sebebi arkadaşlarıydı. Eğer onlar olmasaydı, Yukhei büyük ihtimalle başka bir ülkeye kaçarak Bay Wong'u Çin'de yalnız bırakırdı.

"Yukhei telefonunu bırakır mısın?"

Yukhei ekranda olan baş parmağını durdurup kendisine iğneleyici bir şekilde bakan yaşlı adama döndü. Jungwoo ile konuşması bittiği için kendisini azarlamaya hazır olan bir adet bay Wong'dan başkası değildi.

"Neden bunu yapmalıyım?" Yukhei geri sordu.

Bay Wong iç çekti. "Beni başkalarının önünde mahçup etme"

"Oh, bu yüzden sabah onların önünde yalan söyledin. Yalnızca mahçup olmak istemediğin için."

"Bak bu tatilden nefret ettiğini biliyorum fakat lütfen biraz seni istemesem bile buraya getirdiğim için memnuniyetin olsun."

Yukhei, babasının kelimelerinin onu üzmesini umursamadan bu kadar dürüst olması ile şaşırmıştı.

"Öyleyse neden beni buraya getirdin? Beni evde bırakabilirdin."

"Çünkü seni soracaktı herkes."

"Yine aynı konuya döndük."

"Neden düzgün hareketler sergilemiyorsun? Biraz Jungwoo gibi ol."

Karşılaştırma oyunu yeniden başlamıştı. Yukhei bundan oldukça yorulmuştu ve Jungwoo ile karşılaştırılmaktan sıkılmıştı çünkü onu pek tanıdığını söylenemezdi.

Hiç kimse başka biri ile karşılaştırılmaktan hoşlanmazdı. Özellikle Yukhei. Bu karşılaştırma onun duygularını ve gururunu incitiyordu.

"Onu çok seviyordun değil mi?" Sinirle söyledi. "Öyleyse onu evlatlık al ve beni rahat bırak."

"Yukhei! Babanım ben senin. Nasıl benimle böyle konuşursun?"

"Bana asla düzgün davranmayı öğretmeyen sen mi bana düzgün davranmamı söylüyorsun?"

Yukhei babasını sessiz bırakarak sordu.

Dediği doğruydu. Babası ona hiç bir zaman 'doğruyu' öğretmemişti. Yaptığı tek şey azarlamaktı ve iş için gittiği yurtdışı gezilerinden dolayı Yukhei'yi evde yalnız bırakmaktı. Hiç bir zaman evde tek oğluyla birlikte vakit geçirmemişti bay Wong.

Yukhei iç çekti. "Her zaman bencilce davranıyorsun. Beni rahat bırak yoksa insanlar bizi fark etmeye başlar."

"Diline dikkat et." Bay Wong soğukça söyledi ve oğluna arkasını döndü.

Yukhei de tartışmaktan oldukça sıkılmıştı. İçinde bir yerlerde eğer ki babasının istediği gibi biri olursa asla tartışmayacaklarının farkındaydı fakat bunu yapmak istemiyordu. Yalnızca kendini düşünen bencil bir adamın emirleri altında yaşamak onun prensiplerine karşıydı. Yalnızca hemen dışarı çıkabilmek için gece olmasını umuyordu.

Fazla kötü, hayatın onun için başka planları vardı.

Jungwoo kollarını birleştirerek kapının önünde durunca Yukhei kaşlarını kaldırdı.

"Ne yapıyorsun?"

"Asıl sen ne yapıyorsun?" Jungwoo geri sordu.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Oct 17, 2018 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Faux Pas ✖️ LuwooHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin