'' Anne gitmesem olmaz mı ? '' dedim son bir umutla. Bana biraz daha yaklaştı. Eğilip alnımdan öperken göz yaşlarıma engel olamadım, çoktan akmışlardı bile.
'' Durumumuzu biliyorsun Ecem , imkanım oldukça gelmeye çalışıcam zaten.'' dedi gözlerime bakarak. Onun kestane rengi gözleri de gidecek olmamın verdiği hüzünle bakıyordu bana. '' Sevgilin olur da anlatmazsan külahları değişiriz ama..." dedi en yakın arkadaşım moduna girerek. Onun bu hali yüzümde küçük bir tebessüme neden oldu.
'' Hey ! Kızının güçlü bir feminist olduğunu biliyorsun '' diyerek kendimi savundum. Bu halime gülümsedi. Kapının arkasındaki eski aynalı çekmeceden beyaz , ikiye katlanmış içinde para olabileceğini tahmin ettiğim bir zarf çıkardı.
'' Aslında kabul etmeyeceğini biliyorum ama lütfen al '' dedi tahminimi doğru çıkarıp bana zarfı uzattı.
'' Yeterince param var anne , '' dedim düz ve kararlı bir ses tonuyla. Gözleri adeta almam için yalvarıyordu. Pes ederek , istemeyerek de olsa elindeki zarfı alıp sırt çantama koydum. Karşı komşumuzun birkaç hafta önce bana zorla verdiği eski ama iyi model olan telefonumdan saati kontrol ettim. '' Çıkmam gerekiyor , '' dedim istemeye istemeye. At kuyruğu yaptığım uzun saçlarımı okşadı. Ellerini bir süre yüzümde gezdirdi.
'' Seni seviyorum '' dedi kapıyı açmadan hemen önce. Ardından hemen ekledi. '' Babanı üzme Ecem '' dedi titrek sesiyle. '' Lütfen '' Pes edercesine ellerimi kafanın hizasına kaldırdım.
'' O adama baba demem ama, asla. '' dedim şartımı dile getirerek. Açtığım kapıdan geçmem için elini dışarı doğru uzattı.
'' Eğer seni evimden kovmamı istemiyorsan hemen burayı terk etmelisin küçük feminist '' dedi şakaya vurarak.
Dün akşamdan beri yaptığım gibi yanaklarına sadece ona özel olan yapış yapış olmakla kalmayıp içerisinde yalamak ve ısırmayı barındıran birer öpücük kondurup geri çekildim. Normalde ben bunu yapsam bana onu yapış yapış öptüğüm için bana söylenirdi ama gideceğimi bildiğinden bir şey demedi.
'' İnince aramayı unutma!! '' dedi yılların repliğini kullanarak. Onay verircesine başımı sallayıp normalde sekerek inip hızlı hızlı indiğim merdivenlerden bu sefer zorlanarak indim.
---------------------------------------
Otobüsün buğulu camlarından doğup büyüdüğüm şehre baktım. Ankara'yı çok severdim. Bütün sokakları adeta ezbere biliyorduk Pelin'le. Ankara'nın altını üstüne getirirdik kelime-i tabirle. Akşama kadar alış-veriş yapma 'bana mısın' demezdi. Fazlanın da fazlası kıyafeti vardı. İyi kızdı. Durumları da normalin üstündeydi. Hiç bir zaman fazla paraya ya da cicili bicili kıyafetlere özenmedim. Halimden memnundum ama bazı zamanlar para konusunda zorluk çektiğimi inkar etmeyeceğim. Kıyafetlerime ve giyiniş tarzıma gelirsek gerçekten fena. Açıkçası sokakta görseniz 'suçlu' gözüyle bakarsınız ; ya da bilimsel olarak yorumlarsak 'içine kapanık , psikolojisi bozulmuş , sorunları olan bir kız ' dersiniz. Ki buna karşı çıkamam. Eminim ben de böyle birini görsem ben de aynı şeyi düşünürdüm. Siyah tişörtler... Siyah şortlar... Siyah pantolonlar... Siyah ayakkabılar... Siyah sütyenler... Açıkcası donuma kadar siyahtı her şeyim. Samimiyiz değil mi ?
Tamam bunu gururla söylemiyorum ama bu gerçeği de inkar etmiyorum. Bu gerçekle yola çıkarsak bunu kabullenen Pelin , benim tek arkadaşım oldu. 18 sene boyunca... Zaten bunun nedenini bir an dalgınlığıma gelerek bir tek ona anlatmıştım. Beni anladığını , her zaman yanıma olacağını söylerken bana acıdığını düşünüyordum ve bu aklıma geldikçe sinirden köpürüyordum adeta. Ama 12 yıl boyunca arkadaşlığımız 1 kez olsun aksamayınca bunu gerçekten içten , beni düşünerek söylediğini anladım.
Babam olacak adi herif haftada birkaç gün evinin yerini hatırlayıp gelirdi. Geldiğinde genelde -bir kaç istisna ama onların sonu da pek parlak değildi. Önemli nokta istisnalar kaideyi bozmazdı- sarhoş olur. Geçmişteki hatasının - o böyle isimlendiriyor - hıncını çıkarırdı. Komşularımız hep şikayetçi olurlardı bizden. Tabi kim sürekli kavga dövüş sesleri duymak ister ki evinde?
Okula giderken dayak izlerini kapatabileceğim bir fondaten vermişti bana Pelin.Kullanmak istememiştim. Pahalı bir markaydı, acımadan atmıştım çöpe. Kaybedecek ya da utanacak hiç bir şeyim yoktu. Öğretmenlerim ilk başlarda oyun oynarken olabileceğini düşünüyordu bu izlerin açıklamasını, fazla üstünde durmadılar.
Bilmiyorlardı ki benim hiç oyun oynamak için sokağa çıkmadığımı... Saatlerce o adamın gelmemesi için dua ettiğimi... Geldiğinde anneme zarar vermesin diye önüne çıkıp onu korumaya çalıştığımı... Babamın bira şişesiyle gözünü bile kırpmadan kolumu kestiğini...
O kesikle okula gittiğimde öğretmenlerim artık bunun oyundan fazlası olduğunu anlamışlardı... Erkeklerden nefret etmem için yüzlerce sebep vardı o evde. Feministliğimi körükleyen , anneme daha çok bağlanmamı sağlayan evdi...
---------------------------------------
Hayatımı iyice kötüye çekecek olan eve gelmiştim. Aslında şu anda zile basacak cesareti bekliyordum kendimde. Pes ettim. Parmağımı hafifçe değdirdim zile. Bu benim için fazla sabırsızca bir davranıştı. Onu merak ediyordum. Gerçekten. O gün... O günden sonra hiç görmemiştim onu. Hayal meyal belki. Ona baba demeyecektim değil mi ? Kapı yavaşça açıldı. Mavi gömlekli , siyah pantolonlu , bakımlı bir adam duruyordu karşımda. Babam...
'' Merhaba kızım ' '' dedi kollarını bedenime sararak. O ilk defa içki değil de farklı kokuyordu, 'babam' gibi kokuyordu....
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Küçük Feminist
Teenfikce'' Seni seviyorum. '' dedim gözlerinin derinliklere bakarak. Tek ihtiyacım olan bana inanmasıydı. '' Diğerleri gibi , benden de nefret ediyorsun küçük feminist '' dedi duygudan arınan gözleri. '' Inanman için '' dedim dolan göz yaşlarımla son bir...