Bölüm 5

473 52 50
                                    

Çatı katında bizden başka kim olabileceğini düşünürken gözlerim merdivenleri bırakarak Yoongi'yi bulmuştu. Geri bir adım atarak, her ne kadar istemesemde ellerinden kurtardım saçlarımı.

"Biri var."

Sesim kısık çıktığında tek kaşını kaldırarak arkasına dönmüş ancak bir tuhaflık hissedemeyerek tekrar bana çevirmişti bakışlarını.

"Emin misin?"

"Evet, bir gölge gördüğüme eminim."

Sorusunu onayladığımda siyah kahkülleri rüzgar eşliğinde alnını okşarken koyulaşan gözlerini kapattı. Tüm dikkatini koku algısının keskin olduğunu düşündüğüm burnuna verdiğinde derin bir nefes çekmişti içine. Ardından bu yaptığını komik bulmuşcasına gülümseyerek araladı gözlerini.

"Garip. Şu an senin mayıştıran kokun dışında bir şey algılayamıyorum."

Beklemediğim bu cevap karşısında utanmamam gerektiğini kalbime güzel bir dille anlatırken, flört havasına girmesini fırsat bilerek sormak istediğim soruyu gözlerim gözlerini bulduğunda çıkardım ağzımdan.

"Benimle mi ilgileniyorsun?"

"Ne manada sorduğuna bağlı."

"Bu sorunun farklı ne gibi bir manası olabilir?"

Sorumu yanıtsız bırakıp boş gözlerle soruyu açmamı istediğinde bıkkın bir nefes bırakarak devam ettim.

"Pekala, şöyle sorayım o zaman. Beni neden öptün?"

"Ah, doğru. Seni öpmüştüm değil mi?"

Benimle oynuyor muydu emin değildim ama hoşlanmadığım bir ifadeyle gülümsediğinden eğlendiği kesindi. Heyecanla beklediğim bu görüşmenin sonucunu hiç böyle hayal etmemiştim. Cidden ne ummuştum ki? Masallar aleminde mi yaşıyordum? Eğer öyleyse, anlaşılan hala büyüyememiştim.

Sorularımı cevaplamasını beklerken hepsini geçiştirmesi sinir kat sayımı artırdıkça artırıyordu. Beni merakın kucağına bırakmış, ve oradan çıkmama izin vermiyordu. Parmakları yüzüme uzandığı sıra elimin tersiyle ittirdim, aklımı başımdan alacağı bir temas istemiyordum.

"Beni, neden öptün?"

Kelimelere bastırarak sorumu tekrarladığımda sesim fazla keskin ve sert çıktığından şaşırmıştı. Sinirli halimi daha önceleri görmediğini düşündüm kısa bir süre. Tabi sonrasında tekrar beni öfke seline doğru sürükleyecek o rahatsız edici ses tonuyla bir soru yöneltmişti.

"Biraz fazla acele etmiyor musun?"

"Aksine, oyaladığını düşünüyorum."

"Akışına bırakıp zevk almaya baksan?"

"Net sonuçlardan zevk alıyorsam?"

"Fazla ciddisin."

"Şu durumda sanırım bu... olması gereken?"

"Ne duymak istiyorsun?"

"Açık değil mi? Sana beni neden öptüğünü soruyorum."

"Pekala, şu pek kıymetli sorunu cevaplayayım. Kulaklarım hassas, malum biliyorsun. Öpmüş olmam bağırmaman için bir önlemdi yalnızca."

"Şimdi bu dediğine inanmamı mı bekliyorsun?"

"Yani, elimi ağzına kapatsam ve sende o sıra panikle ısırsan.. kediye dönüştüğümde zavallı patimin sızlamasını istemezdim doğrusu."

"Ne güzel."

Sesim son kelimemde çatlak çıkmış, cevaplarının zoruma gittiğini belli etmişti sanırım. Fakat şu an bunu umursayacak kafam yoktu. Berbat hissediyordum, bir de fazlasıyla küçük düşmüş. Derin bir nefes bıraktım başım ayaklarıma bakarcasına yere düşerken. Ne yapmalıydım, ne demeliydim bilmiyordum. Ağzımı açmadan arkamı dönüp terk etmek istiyordum burayı.

one hand one paw ⋆ yoonminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin