Seçilmiş Kişi

47 5 2
                                    

Uzunca bir süre kapıda bekledi, bekledi... Ne gelen vardı ne de kapıyı açan.. Sonunda beklemekten yorulup oturmaya karar verdi. Müstakil bir ev olduğu için bahçe merdivenlerine oturup beklemeye basladı. "Ben onu bir gün de, bir ömür de beklerim" dedi. Sonra zaten son saatleri olduğunu hatırlayıp gülmeye başladı. O haberden beri ilk defa gülüyordu.

Beklemek her zaman en iyi yaptığı şeydi. Normalde hiç vakti yoktu çünkü dünyadaki son günüydü ama düsününce baska yapcak hicbisey aklına gelmiyordu. Yapmak istediği şeyler de uzun vadeli şeylerdi. Ve zaten en büyük hayali ölmeden onunla bir kez de olsa konusabilmekti.

Yaklaşık 1.5 saat sonra bahçeye tek çocuklu yabancı bir aile geldi. Soran gözlerle bakınca Mathilda : "Evin sahiplerine bakmıştım" diye açıklamada bulundu. Kısa boylu, güleç yüzlü kadın: "Zaten evin sahibi biziz tatlım" diyip gülümseyince "Ama nasıl olur?" diye sordu Mathilda. Genç kadın bu saçma soruya "Biz bu eve yeni taşındık, eğer evin eski sahiplerine baktıysan bildiğim kadarıyla onlar iş durumlarından dolayı şehir dışına taşındılar" diye karşılık verdi. Bu cevap karşısında biraz afallasa da başını sallayıp tesekkür ederek sokağa çıktı Mathilda. Hemen cesaretini kaybetmeden cep telefonunu eline alarak ezbere bildiği numarayı bir bir tusladı. "Bu numara kullanılmamakt.." devamını dinlemeden kapattı telefonu. Olduğu yere çöktü, saçlarını elinin arasına aldı ve bi süre öylece bekledi. Artık ona ulasmanın hicbir yolu kalmamıstı.. Ama ilginc bir şekilde, hayatının en olmadık noktasında olaylara olumlu bakmayı yada daha doğrusu boşvermeyi de öğrenmişti. Bi an kendi kendine düşündü "en baştan böyle olsaydım valla ömrüm uzardı" diyip güldü. Ağlancak haline epey gülmüştü bugün. Ölümle dalga geçmeyi öğrenmişti.

Sonra ayağa kalktı, zaten son saatlerinde onunla konuşmak neyi değiştirecekti ki? Aşkına karşılık bulsa nolurdu sanki? Ne değişecekti? Evet evet en iyisinin bu olduğuna karar verip yürümeye başladı, nereye gittiği hakkında hiçbir fikri yoktu. İlk bulduğu kitapçıya girip sevdiği şiir kitaplarından birini satın aldı. Bir banka oturup ezbere bildiği şiirleri kitaptan okumaya başladı..

Saat 18.30a yaklaşırken huzurlu bir ölüm için ortamı hazırlamaya doğru yola koyuldu. Eve gitti, diğer kitaplarını, kulaklığını ve yorganını da alıp bahçeye indi. Evin önündeki parkın çimlerine yorganı serip beyaz elbisesiyle üstüne yattı.

En sevdiği şey bulutlardı. Ve bulutlardan dolayı en sevdiği renk de beyazdı. Bulutlar ona hep sonsuzluğu anımsatırdı, bir de masumiyeti. O kadar beyaz ve o kadar temizdiler ki, hep bulutların üstüne çıkmak isterdi.. Uçağa çok kez binmişti binmesine ama kanatlarıyla çıkmak isterdi oraya.

Kulaklığını taktı, playlistinden sırasıyla edith piaf, manowar, the beatles, led zeppelin hatta zeki müren bile çaldı, çaldı....

Hava kararmaya başlamıştı. Son okuduğu şiir Turgut Uyar- Göğe bakma durağı, son dinlediği şarkı Tom Waits- poor edward oldu. En sevdiği şarkı değildi ama hikayesi onu hep etkilerdi. Ve son sözü de, son sözü olmamıştı. Dünyadaki bütün sözlerden daha anlamlı bir yaş düştü gözünden onun yerine.

Ve elinde bir veda mektubu vardı, 3. kişi ağzından yazılmış. Biraz sitemkar, biraz isyankar, bolca da korkmuş.

En cok anne babasına üzülüyordu. Onların üzülmesine. Bolca dua etti çabuk unutulmak için. Allah'ım bu nasıl bir acıydı böyle? İnsanın en zor anında kendinden fazla başkasını düşünüp ona üzülmesi ve unutulmak için dua edecek kadar çaresiz durumda olması.. Oysa hayattayken en büyük korkusu unutulmaktı. Başka bir okula geçerken eski arkadaşlarına sıkça beni unutmayın diye tembihlememis miydi? Şartlar insanı nasıl da değiştiriyordu.

Gözlerini kapatıp beklemeye başladı.. Saat tam 23.31de kulakları uğuldamaya, boğazı daralmaya ve göğsü ağrımaya başladı. Ölüm böyle bişeydi sanırım. Kıvranarak gözünü açtığında tek gördüğü şey karanlıktı. Acaba öldüm mü diyerek kendini cimcikledi. Sonra ah diye inledi. Napıyordu böyle? Bu uyurken olurdu ölünce değil. Ee dedi, şimdi nolcaktı? Hareket etmeye calıstı ama kıpırdayamıyordu. Korkmuştu, zaten karanlıktan çok korkardı. Bağırmak istedi ama sesi çıkmadı. En kötüsü de deli gibi ağlamak istemesine rağmen ağlayamıyordu. Sanki karanlıkta sadece hisleri ve o kalmıştı.

Sonra o karanlık gitti ve gözlerinin önüne eski yaşantısı gelmeye başladı. Hayatının film şeridi gibi geçtiği an bu an olmalıydı. Ama hayır bi saniye, burda sadece kötü anıları vardı. Pişmanlıkları, korkuları, kabusları, hasta olduğu, rezil olduğu, kavga ettiği, canının cok acıdığı pek cok an. Bol gözyaşının olduğu bu şeyi izlemek ona acı veriyordu. İzlemeyi istemiyodu ama durdurmanın bir yolu da yoktu. Gözlerini kapatmayı denedi ama olmadı. Göz diye bir şey kalmamıştı zaten. Yalnızca hislerden ibaretti.

Birden karanlıktan beyaz elbiseli iki kişi belirdi. Biri kız biri erkekti. Kızın siyah ve kahküllü saçları omzunda, erkeğinse kısaydı. İkisi de siyah saçlı ve bembeyaz tenli bu iki yaratık cok sevimli ve birbirleriyle tam bir uyum içindeydiler. Öyle ki gamzeleri bile aynı yerdeydi. Başta onları melek sandı ama sonra din dersinden öğrendiği kadarıyla meleklerin insan suretinde olmadığını, nurdan yaratıldıklarını hatırladı. Öyleyse kimdi bunlar?

Daha fazla düşünmesine gerek kalmadan kız olan konuşmaya başladı: "Ben hena, bu da arkadaşım leps. Biz senin koruyucularındık. Ve burdaki görevimiz sona erdi. Seni götürmeye geldik." Anlam veremedi. "Nasıl yani ben şimdi ölü değil miyim? diye sordu. Gelen cevap basitti:

"Hayır, sen seçilmiş kişisin"

Arkadaşlar açıkcası daha önce hiç fantastik yada olağanüstü bişey yazmayı düşünmemiştim. Bu hikayeye de bunu düşünerek başlamamıştım ama böyle gelişti. İnanın sonrasını da bilmiyorum ama umarım iyi birşeyler çıkar. Sayıı oldukça az olan siz okuyucularımdan isteğimse nolur istek, şikayet neyiniz varsa söyleyin ve bana fikir verin. Benim değil, bizim hikayemiz olsun bu. Çünkü zaten ilk hikayem ve ilk defa böyle bi tür deniyorum o yüzden yardımınıza çok ihtiyacım var. Umarım elime yüzüme bulastırmam. Sizin görüşleriniz benim için gerçekten çok önemli. Şimdiden teşekkür ediyorum hepinize. Ve sizi gerçekten çok seviyorum, iyiki varsınız.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Aug 09, 2014 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

ÖlüHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin