Olanları Bora'ya anlatmakla vakit kaybedemezdi.Bir an önce kardeşimin yanında olmam gerekiyordu.Ufuk'u göreceğim son anlar olması ihtimali varken nasıl durabilirdim ki."Hastaneye gitmem lazım." diyerek kafeden çıkarken Bora kolumdan tutup "Motorla gidelim istersen daha hızlı gideriz" dedi.Başımı olur anlamında salladım.
Bora gerçekten tanıdığım insanlardan o kadar farklıydı ki.Şimdiye kadar kime hastaneye gitmem lazım desem bir sürü soru sorup beni bezdirirlerdi. Bende açıklama yapmaktan gerçekten hoşlanmıyorum.Ama Bora öyle değildi.Hiçbir şey sormadı.Sadece nasıl daha hızlı gidebileceğimizi düşündü.
Hastaneye geldiğimizde annemi ağlamaktan yüzü şişmiş bir halde sandalyede otururken buldum.Normalde olsa ben de deli gibi ağlardım ama Bora'nın yanında ağlayıp kendimi güçsüz göstermek istemedim.Etrafa bakındığımda babamın olmadığını gördüm.Yoksa ona mı bir şey olmuştu.Sonuçta annem sadece hastaneye gel demişti.Özellikle Ufuk diye belirtmemişti.Kesin babama bir şey olmuştu çünkü babam bizi böyle anlarda hiç yalnız bırakmazdı."Babam nerede?"diye sordum anneme hayretimi gizleyememiştim."Kahve almaya gitti" deyince rahatladım ve boş yere kuruntu yaptığımı fark ettim.
Sonra annemin Bora'yı baştan aşağı süzdüğünü görünce erken rahatladığımı fark ettim."He anne bu arada bu Bora " dedim tatlı olmaya çalışarak."Daha sonra konuşacağız."dedi.Sesindeki gerginliği sanki somut bir şeymiş gibi hissettim.Ama kadın haklı evden Ezgi'de kalacağım diye çıkıyorum ve gece yanımda bir çocukla geri geliyorum.Aslında sandığı gibi değildi ama nasıl açıklayabilirim ki.Kurtuluş yok bir hafta boyunca dırdırını dinleyeceğim artık.Acaba Ezgi'nin kuzeni mi desem geç oldu diye bıraktı falan yer bence.Ama bunu Bora gidince dersem sanırım hepimiz için daha iyi olur.
Ben tam kaçış planımı hazırlarken doktor girdi ve hepimiz üstüne çullandık.Allah'tan Ufuk normal haline dönmüş Yani alıştığımız normal haline.
O her zaman çok sessiz.Özellikle yeni tanıştığı insanlara karşı.Sanırım sadece benim yanımda biraz gevezelik edebiliyor onun dışında ya kitap okur yada duvarlara bakıp hayal kurar.Tamam duvarlara bakıp hayal kurar dediğim de biraz deli gibi göründüğünün farkındayım.Ama aslında gerçekten zevkli bir şey. Ufuk bunu o kadar çok yapar ki başka birini tavana bakıp sırıtırken görsem deli derim.Ama Ufuk'a ailecek alıştık.
Bu sırada doktor yanımıza geldi.Ufuk'un duymaması için sessiz bir sesle konuşuyordu.Ama sesi o kadar suçlayıcı ve eziciydi ki bağırsa böyle bir etki yaratacağını sanmıyorum."Şimdi eve gidebilirsiniz ama bunu daha ne kadar sürdürebileceğinizi sanıyorsunuz?Bu Ufuk'un bir ay içinde kaçıncı nöbeti haberiniz var mı?Onu hastaneye yatırmayarak koruduğunuzu mu sanıyorsunuz?Eğer böyle bir düşünceniz varsa yanılıyorsunuz çünkü kendi duygusallığınız yüzünden Ufuk'a acı çektiriyorsunuz." dedi.
Ona kızamıyorduk bile çünkü tepeden tırnağa haklı olduğunu biliyoruz ama napalım.Yatıramıyoruz hastaneye.Kıyamıyoruz.Bunu onun anlamasını beklemiyoruz.Çünkü uzaktan bakınca çok saçma ve bencilce olduğunu biliyoruz.Ama böyle bir şeye izin veremeyiz.Doktorla her konuşmamızdan sonra olduğu gibi annem uzun uzun konuşarak bir hemşire tutacağımızı evde de hastane ortamı sağlayabileceğimizi anlatmaya çalışıyor.Ama bu hemşireyi bir türlü tutamıyoruz çünkü durumumuz bir türlü düzelmiyor.Biz de bu yüzden Ufuk' un her nöbetinde onu alıp hastaneye getiriyoruz.
Ufuk'un hastalığından bahsedecek olursak; ileri derecede epilepsisi var.2 günde bir epilepsi beynini ele geçiriyor ve Ufuk ileri derecede nöbetler geçiriyor.O nöbet geçirirken biz ne mi yapıyoruz?HİÇBİR ŞEY.Çünkü bu lanet olası hastalığa yapılacak hiçbir şey yok .Sadece dikkatle izliyoruz.Bazen yaptığı şeyleri not alıyoruz,bol bol ağlıyoruz bitince de babamı arayıp hep birlikte doktora gidiyoruz.
Ufuk ilk nöbetini 6 yaşındayken geçirdi.O zaman ne kadar korktuğumuzu hatırlıyorum.Sinir krizi sanmıştık,ilaç içirmeye çalışmıştık.Ama aslında hata yapmışız.Sonra doktora gittiğimizde epilepsi teşhisi konuldu.Bu hastalığın onu etkilemeyeceğini sadece arada nöbet geçireceğini söyledi.Biz de inanıp sevinmiştik.Ama hastalığının seviyesi arttıkça günden güne halsizleşti ve yüzünün o canlı rengi yerini hastalıklı bir sarıya bıraktı.Hatalığın olma sebebiyse Ufuk'un doğduktan bir kaç hafta sonra geçirdiği havale.Etkisini tam 6 sene sonra gösterdi.
"Arkadaşına veda et de gidelim."Annemin paramparça olmasına rağmen güçlü çıkarmaya çalıştığı sesiyle irkildim.Bora'ya döndüm ve "Çok sağol Bora her şey için teşekkür ederim." dedim.Bora da sessizce "Önemli değil dedi ve gitti.Tamam çok bir şey beklemiyordum ama en azından numaramı isteyebilirdi değil mi?
Annemin sorgulayan bakışlarını görünce dondum kaldım.Bu gün sandığımdan uzun geçecekti anlaşılan.
"Saçların mı yaş senin?"Annem bunu o kadar şaşırarak sormuştu ki ne zannettiğini anlamam uzu sürmedi.
"İnanmıyorum anne ne ima ediyorsun?Ezgiler de yıkandım.Bu çocuk da Ezgi'ninkuzeni.Gerçekten inanmıyorum sana.." diye bağırarak uzaklaştım.Tamam yalan söylemiş olabilirim ama zannettiği şey çok ağır.Nasıl benden böyle bir şey bekler.
Arkamdan koşup yetişti tabi ki.Huzur verse ölür."Bu hırka da kuzeninin mi?Ne fedakar çocukmuş bu saatte seni yalnız da bırakmadı.Bak bitanem az önce saçmaladım haklısın,özür dilerim.Ama eğer o çocukla birbirinizden hoşlanıyorsanız eğer bunu bana rahatça söyleyebilirsin.Utanmana gerek yok, hayatım."
Annem söylediği anda hırkasının üzerimde olduğunu fark ettim.Bir anda hırka sanki kendini belli etmek istermiş gibi tüm kokusunu saldı ve tüm koku burnuma doldu.İnsanların kendine has kokusu olduğunu biliyordum ama dizilerde yada kitaplarda abartmalarına anlam veremezdim.Bi koku nasıl güzel olabilir yada kendine bağlayabilir,bunlar bana saçma gelirdi.Ama o an yanıldığımı anladım.Kokusu gerçekten güzeldi,huzur veriyordu.Bir an afalladım.böyle bir şey mümkün müydü?
Bekleyen annemi fark edip "Anne tek kalmamı istemedi.Büyütme artık." dedim. Sesim istediğimden yüksek çıkmıştı.Ona bağırmak gibi bir amacım yoktu ama istemeden kırmıştım yine onu.Ama bu kadar üstüme gelmese her şey daha güzel olacaktı.
Eve geldiğimizde babam Ufuk'u yatağına taşıdı.Araba da uyumuştu.O kadar masumdu ki elimde olsa hiç birini yaşamamasını sağlardım.Ama hiçbir şey malesef istemekle olmuyor.
Üstümü bile değiştirmeden kendimi sırt üstü yatağa attım.Düşünecek o kadar çok şey vardı ki.Ama hiçbiri Mete'yle ilgili değil.Ayrılmamıza rağmen hiç aklıma gelmiyordu.Önceden olsa o olmasa yaşayamayacağımı düşünürdüm.Ama o cuma günü yaptığı iğrençlikle çok gözümden düştü.Neyse bunları düşünmek çok gereksiz.Olan oldu artık.Belki böylesi daha hayırlıdır.Bora'yla tanışmam belki de hepsini unutturmak içindi.
O değil bizim coğrafya ödevimiz vardı.Onca olayın içinde bunu unutmuştum.İnek sanmayın gerçekten çok önemli bir ödevdi bu.Mete'yle grup olmuştuk.Bu gün okulda kalınca yapacaktık ama işler böyle olunca işte unuttum.Hiç sanmıyorum ama umarım Mete yapmıştır.Böyle düşünürken uykuya dalmışım.
Merhaba:DUmarım beğenen vardır.Beğendiğiniz yada beğenmediğiniz yerleri yorum yaparak belirtirseniz gerçekten çok sevinirim.Bazı hatalarım tabi ki vardır ve eleştirileriniz sayesinde düzeltmek istiyorum.Bu yüzden lütfen yardımcı olun . Vote vermeyi unutmatın lütfen.Okuduğunuz için teşekkürler.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BOŞLUK
Fiksi Remajaİçimde bir boşluk vardı kimsenin dolduramadığı bir boşluk.Kim gelirse gelsin hiç azalmayan...Artık her şey ağır geliyor bana bedenim bile.