Çok çabuk yorulduğum zamanlara yavaş yavaş geçiş yapıyordum. Üzerimdeki sorumluluklar beni boğuyordu dibi tutmuş bu hayatta.
Her gün olduğu gibi bugün de okuldan 19.30'da çıkmıştım. Şimdi evde olmak, bacak bacak üstüne atıp kanepede oturmak ve beni hayattan soyutlayan kitabımı okumak vardı. Ama ben seneye gireceğim sınav için şimdiden başlamıştım çalışmaya. Bu nedenle okul kursu, dershane ve ev arasında mekik dokuyordum.
Yorgun olmama rağmen evdeki ders çalışma temposuna geç başlamak için yolumu uzatıyordum. Anayoldan, ara sokaklara, oradan da tekrar anayola... Şehrin kalabalığı, gürültüsü bazen işime yarayabiliyordu. Sesler... Kafamdaki seslerin isyanlarını ancak bu gürültü bastırabiliyordu.
Amaçsız olarak, omuzlarım çökmüş bir vaziyette geziyordum. Etrafa, hiç sevmediğim, sevemediğim insanlara boş bakışlarımı saçmayı ihmal etmiyordum.
Girdiğim ara sokaklardan birinde bir satıcıyı gördü boş gözlerim. Sonra tezgâha odaklandı bu gözler, daha sonra da onun yanındaki diğer bir platforma. Etraf denizden çıkmış balıkların çürümeye yüz tutmuş kokusuyla doluydu. Balık satıcısı sanki denizin ortasındaki gemide balık avlarmış gibi bir hâldeydi. Sarı plastik çizmeler, sarı yağmurluk... Ve örgü bere. Hâlbuki denizden çok uzak bir yerde yaşıyorduk, Konya'da. Ve yağmur çok uzaktaydı buraya.
Gözlerim gezindi etrafta biraz daha. Abiye giymiş gibi balıkların pullu bedenleri parlıyordu alacakaranlıkta. Canlıyken boş bakan gözleri, denizinden uzaklaşmış kovada da, tezgâhta da bomboştu hâlâ.
Platforma kaydığında gözlerim, içimi sızlattı gördüklerim. İç organlarıyla dolu başka bir tezgâhtı bu. Balıkların kafaları , balık temizleme platformunda dört bir yandaydı. Gözlerim doldu, ya onlar da birer Kayıp Balık Nemo'ysa?
Bu görüntüye dayanamadım daha fazla ve koşar adımlarla uzaklaşmaya başladım oradan. Gözlerim doluydu ve göremiyordum net olarak önümü. Bu sebepten olsa gerek hızla gelen arabayı göremedim, ama bana çarpışını, havada bir kuş misali uçtuğumu ve bir balık misali asfalta daldığımı hissettim.
Koparılmış balık kafası gibi sağlam değildi kafam ile omzum arası. Solgun göz kapaklarım daha fazla dayanamadı ve gözlerim yine aynı boşlukta kapandı.