Ölü Aşıklar Sokağındaki Vampir -Son Kısım-

48 5 14
                                    

CrystalWitch ' e ithaf edilmiştir. 🌹

Ağlıyordu gök yüzü. Şiddetle çakan şimşek evin içini mumların aydınlattığından daha çok parlatırken... Eriyordu gök yüzü.

Pompalanan düşünceler bir kalp misali, nabız atıyordu Josef'in aklında. Avını yemesi gerekiyordu ama sanki asıl kalbi dışarıdaydı, doğada. Yalvarıyordu, ağlıyordu gök yüzü.

Josef bin yıllık hayatında, hiç iyilik yapmamıştı. Sevilmemiş, tercih edilmemiş, görülmemiş biri olarak, buraya kadar tek başına gelmiş, acımasızlığını sürdürmüş, bir sürü aile katletmişti. Şimdi karşısında, melek gibi bir oğlan...
Ağlıyordu gök yüzü.

Genç oğlan başını önüne eğip bir kez daha düşündü. Buraya gelmekte hata mı etmişti, yoksa devam mı etmeliydi? Olabilirdi pişman. Hem vicdanı, hem kalbi sızlayabilirdi. O yüzden, ağlıyordu gök yüzü.

Yağmur iyice şiddetlendi. Cama vuran damlaların sesi evi doldurduğunda, iki adam gelemez oldu göz göze. Einer, sonunda masanın yanından atınca bir adım, Josef boğazını gererek, dikleştirdi başını.

"Ben gitsem iyi olur." dedi genç oğlan. Gözleri parladı Josef'in. Kaçarsa kovalayacağını düşündüğü iç güdülerini, bastırıp geri adım attı. Sırt duvara çarptı. Tek kelime edemiyordu.

Einer, sımsıcak kahverengi gözlerini sanki "gitmeme engel ol" bakışıyla adama dikmişti. Neden hala bekliyordu? Sezmemiş miydi? Artık katil olduğunu düşündüğü belliydi. Fakat bu bakış neydi?

Josef nefes bile almıyordu. Gitsin istiyordu. Avı gitsin istiyordu. Ona bakmamaya karar verdi. Çok açtı. Midesi guruldadığında sanki bütün odaya yayılıyordu. Yoksa rüya mıydı bu? Hayal mi görüyordu açlıktan, susuzluktan? Böyle biri yok muydu karşısında? Gerçek Josef bu kadar beklemez, çoktan ısırırdı avından. Neydi bu absürd olan? Kesin rüyaydı, rüyaydı susuzluktan.

Einar yaklaştı Josef'e. Elini götürdü kendine. Boynundaki gömleğinin düğmeye... İliğini çözdü tık diye. Kesin rüyaydı bu rüya. Yoksa bu kadar istekli olamazdı keza.

Josef avına korkarak bakıyordu. Yutkundu ağzının suyunu, araladı dudaklarını, büsbütün şaşkınlığını. Yemek olduğunu anlamıştı avı. Kendi kendini sunuyordu, leziz tadı. Eh, günah gittiyse Josef'ten, içerdi o zaman bu kanı!

Atılıverdi ileri, genç oğlana. Tuttu omuzlarını sıkıca. Sivri dişlerini çıkarınca, eğdi başını oğlanın boynuna.
Sıcak teniyle karşılaştı anında. Durmamalıydı, öpmeden ısırmalıydı anca. Ama Josef çekti dişlerini ağzında. Dudakları değince sıcak tenine, ruhu alev aldı o anda.

Einar beklemiyordu öpülmeyi. Bir anda kalbi çarptı, inledi. Belli etti istemeyi. Vampirin kanını içmesi gerekirdi, planı buydu oysa. Yoksa niye gelirdi? O da bilirdi yem olmamayı. Damarına bir damla zehir alıp, intikama gelmeyi.

Ailesini katletmişti Josef. Einar hala duyardı anne babasının çığlıklarını, insaf.
Kaçarken evinden koşarak, aklına kazıdı bu sokağı. Bir gün tekrar geldiğinde, ne yapacağını biliyordu Einar.

O gün bu gündü oysa. Bugün o gündü. Josef öptü. Einar aşık oldu. İntikam alacağım derken, kaderin alçak ağına düştü.

Josef geri çekildiğinde, parladı mavi gözleri. Ağlıyor muydu yoksa o gözleri. Eğdi başını öne, çekti ellerini. Bir kelime söyledi ki, eridi Einar'ın yüreği.

"Git..."

Gitmeyecekti Einar. Yoksa gitmeli miydi? Giderse yaşayacaktı, gitmezse zehirlenirdi Josef'i. Yağmurun sesine sığındı Einar. Yok muydu bir tanrısı? Diz çöküp eğilmeliydi. Neydi bu durum böyle, ölmeli miydi, öldürmeli miydi?
Giderse eğer... Ne düşünürdü bir daha Einar? Ne yapardı?

Josef attı geri adımını. Sırtı duvara çarptımı, kapattı gözlerini, aklını. Tık ses çıkarmayacaktı. Dudakları... Dudakları yanmıştı. Sıcak lavları, yüreğine kadar akmıştı.

Einar, indirdi göğsündeki ellerini. Son kez inceledi vampirin solmuş mavi gözlerini. Karşılığını almışken hislerini, nasıl yok edebilirdi şimdi intikamının katilini? Kıyamamıştı Einar. Tıpkı Josef'in de kıyamadığı gibi...

Kapı açıldı ardına kadar. Turuncu saçlı genç oğlan son kez arkasına baktığında, bu gecenin olayına noktayı koymuştu bu kadar. Evden adımını dışarı attığında, onun canını kurtardı ama kendi kalbi onda kalmıştı o kadar...

Gün geçti. Ay geçti. Bir gün geldi. Düş geçti. Josef camda iken, yolun ufkunda bir süliet belirdi.
Kıvırcık saçları tanırdı öteden, boyunuda ezberlemişti hemen. Ay ışığı değilde, güneş batar iken, Josef'i gün batımına hayran eden, turuncu saçları gördü gözlerinden!

Kader onları yeniden buluştururken, intikam düşmüştü kuyunun dibine, aşk çıkmıştı inin tepesine. Bir dirhem mutluluk için, açlık bile geri girmişti kursağın içine.

Sarıldıklarında Josef ve Einar, zaman durmuştu sanki.
Ne kadar sürdü bu bilinmez, öyle sanki gün bile bitmişken, karanlık çökmüşken öpüşüp koklaşmaları anca bitmişken, bir hediye çıktı Einar'ın kesesinden.

Sevdiği için bir torba kan getiren, sevgisi için daha neleri yapardı kim bilir...

Josef ilk kez sevgiyi tadarken, önemli kıldı merhameti açlığından.

İkisi de anlamıştı soğuk duygu işe yaramaz. Sevgi sonsuzdur, onu geç, güzelliğe ve mala değil, asıl merhamete bakidir mutlu yaşamak.

Ölü Aşıklar Sokağındaki VampirHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin