Karanlık. Çok karanlık. Bir yatağın üstünde gibiyim. Bir yere sürüklüyorlar. Gözlerimi açamıyorum. Korkuyorum. Neredeyim ve nereye gidiyorum bilmiyorum. Aniden bi ışık düşüyor gözlerime. Kapalı olsalar bile kamaşıyorlar. Daha çok korkuyorum. Bana noldu bilmiyorum. Sonunda durduruyorlar sedyeyi. Garip insan sesleri duyuyorum. Demir bir kapağın açılma sesini duyuyorum. Ve tekrar hareket ediyorum. Ve tekrar duruyorum. Yavaş yavaş bir karanlığa iktiriyorlar. Tamamen Karanlık. Ve demir kapak kapanıyor. Sesler yavaş yavaş eriyor. Ve gittiklerini düşünüyorum. Hareket edemiyorum, gözlerimi açamıyorum, konuşamıyorum. Garip bir koku geliyor burnuma. Ölüm ve Karanlık'ın kokusu. Beynim uyuşuyor. Kulaklarım uğulduyor. Bir kadının içli ağlayışını duyuyorum. Korkuyorum. Biri birşeyler fısıldıyor. Kadının hıçkırıkları artıyor. Ve sakinleşiyor. Ve ayak sesleri. Ardından gidiyorlar. Yalnız başıma kalıyorum. Düşünmeye çalışıyorum. Ama hiçbir şey hatırlamıyorum. Ağlamak istiyorum. Sonra yine o garip koku. Ve kulaklarımda bir şarkı:
"It's all a lie
Tell me why
It's all a lie
A lullaby~"
Nerden geldiğini bilmiyorum. Ve Koku gittikçe çürümeye başlıyor. Acaba benim bedenimden mi yayılıyor bu Ölüm? Galiba ölüyorum. Ve koku soluklaşıyor. Sanırım sonsuza dek uyuyorum.