BU KİTABIN GİRİŞ BÖLÜMÜ GERÇEK HAYAT HİKAYESİNDEN ALINMIŞTIR
GİRİŞ
"Kevser neredesin?"
Kıkırdayan minik kardeşine kaşlarını çatarak "Çabuk olsana, şimdi gelecek." diye çıkıştı.
"Kevser, Buğlem." dedi yine o otoriter ses, "Kızım ses verin."
Orta yaşlı adam parlak granitten kaliteli merdivenleri tek tek çıkarken, bakışlarını etrafta gezdiriyordu. Büyük bir konağı andırıyordu evleri, devasa sütunları, girişe yerleştirilmiş fıskiye havuzu ve göz dolduran tırabzan işlemeleriyle Türk bir mimarın elinden çıkmıştı. Tavanı yüksek ve gösterişli el işçiliğiyle süslenmiş, her yer beyaz ve yaprak barak kaplamayla gösterişli bir hal almıştı. Kızların odasıyla ebeveyn odasını ayıran duvarın önünde büyük bir ayna ve altında devasa bir dresuar vardı.
"Kevser. Buğlem."
"Babam çağırıyor abla, çıkalım."
"Korkma bizi bulamaz." dedi kardeşini uyaran bir hişştle susturan abla.
"Ya annem gelirse." dedi Buğlem korkuyla, "kızmaz mı bize?"
"Kızmaz, bence mutlu olacaklar."
"Kevser..."
"Affan, kızlar nerede?" dedi ellerini havluya silerek yanlarına gelen genç kadın. Affan Bey omuzlarını silkeleyerek "Bir bilsem, sesleri kesildi." diye açıkladı.
"Eyvah..." dedi Aişe Hanım endişeyle. "Yine dansöz kıyafeti giymeye kalkmasınlar."
Yüzü ışıldayan genç adam karısına manidar bir bakış attı, gözlerinin önünde yine kan kırmızı tüllerin arasında bir peri kızı süzülen hali gelince aklı başından gidip solukları sıklaştı. Ve sonra zihnindeki görsel komikleşti, o gün aklına gelince kahkahasını tutamadı. İki cadı da annesinin özel dikim dans kıyafetini giymiş, sutyenlerin içine mandalina koyup karşılarına müzik eşliğinde çıkıvermişlerdi.
"Affan artık bir dur de şunlara..." dediğinde aklına gelen şeyle yüzü beyazladı. Dokunsalar ağlayacak gibiydi. Bu kızlar sabrını zorluyordu. "Yok, yapmazlar değil mi?"
"Ne oldu? Neyi yapmazlar?" diye sordu genç adam karısı endişeyle kızların odasına dalarken. Adam ise merakla onun neden endişelendiğini soruyordu arkasından giderken.
Aişe Hanım kızları odasında bulamayınca kaşlarını çatarak kendi odasına yöneldi.
"Aişe bu telaş ne, kızlar ne yapıyor?"
Aklına gelenin başına gelmemesini dileyen Aişe Hanım kocasına aldırmadan odasının kapısını açarak içeri daldığında, gördüğü şeyi hiç beklemiyordu.
"Aman yarabbi..." dedi dehşet içinde. "Kevser, sen onu nereden buldun?"
"Dolaptan, yakışmamış mı?"
Kevser gelinliğin eteklerini tutup kaldırarak etrafında dönerken, bir top kumaşa sarılmış kedi huzurunda heyecanla kıkırdıyor... omzunu kapıya yaslayan orta yaşlı adam kızların şu hallerine bakarak mutlulukla gülümsüyordu. Küçüklüğünden beri Kevser'e büyüyünce ne olacağını soralar hep "Gelin olacağım." derdi. İşte şimdi minik kızı gelin olmuştu...
Kevser üzerine annesinin hiç giyemediği gelinliğini giymiş, melek yüzüne ise ne kadar makyaj malzemesi varsa bocalamıştı. Peki ya Buğlem, o durur muydu? O da üzerine abisinin siyah takımını giymiş, yüzüne bıyık çizmiş, ablasının koluna girmiş bir damat gibi gururla göğsünü şişirerek onu ailesine tahkim ederken yabancılara has o müziği mırıldanıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YURTSUZ (sancaktar çocukları-1)
General FictionMüjde Aklanoğlu'nun Kaleminden Kitap olarak en çok okunan Rüzgar ve Esme'nin oğlullarının hikayesi.... Kardeşinle her şeyini paylaşabilirsin, peki ya sevdiğini... Ardından ağıt yaktığım aşk; şimdi başka dudaklara göçebe... Köklerinden koparılıp lisa...