Uyutmayan gazel.
2014, 9 Ocak.Işık yılı mesafelerde işlenmiş sonsuz bir gerdanlık var göğün ötesinde. Umutlarım, uzaktan daha yakın, yaklaştıkça uzaklaşan yıldızlar gibi, saçılmış uçsuz bucaksız bir boşluğa ya da ruhuma.
•
Dün eve gelişimden beri düşüncelerimi yoluna koyamıyordum. Susmuyorlardı. Birine kavlim geçse, öbürü ortalığı karıştırıyordu. Toparlayıp hizaya koyduğum her kabullenişimi, darmadağın halde buluyordum.
İçimde nefes almaya yer bırakmayan boğucu havayı dağıtacak bir şey arıyordum. Halbuki bu çölün yabancısı bir gezgindim ve bir kum denizinde seraptan başka ne bulabilirdim, onu dahi bilmiyordum.
Derme çatma da olsa gülemiyordum.
Dudağımın kenarında, gülümsemelerime mesken tuttuğum bir yuva vardı. Uzun süredir sekenesi olunan yuvanın bozulmasından tedirgin halde zamanımı kemiren bu duyguyla uğraşıyordum. Bir sağanakla başa çıkamayacağı düşüncesiyle kaygılanıyordum. Fark ettiğim ise; bu yüzden en son ne zaman gözyaşlarıyla ağladığımı hatırlamıyordum.
Beyazını koruyamayan tülün ardındaki gökyüzüne bakarken fersiz sabahın gölgeleri içime düşüverdi. Kasvet ve yoldaşları, dünden beri yüreğimin yerini dar ediyordu. Gökyüzü patlasa, sağanak orada başlasa ve bitse, ben de kaygılarımla arama duvarlar örebilsem diye dualar ediyordum.
Annem odaya girdiğinde yatağımda oturur haldeydim. Sessiz adımlarla yürüyerek yanımda yerini aldığında bir kolunu bana sardı. Kollarımı çok gecikmeden ona doladığımda omzuma yasladığı başına, başımı dayadım. Bir zaman böyle kaldık ve düşünmeye ara verebilmek adına annemin sıcaklığına tutundum. Onu hissettim, yanımda olmasına karşı şükretmem gerektiğini kendime hatırlattım çünkü onsuz çukura batacak bir ayağa bile sahip olamayacağım hakkında düşüncelerle doluydum.
"Bana dünün nasıl geçtiğini anlatmadın," dedi, merakla ve endişeyle çünkü şimdiye kadar dayanamayıp anlatmış olmam gerekiyordu. Ancak işler dün daha farklı bir boyuttaydı. Anneme bir şeyleri anlatmak ilk defa bu derece zor geliyordu.
"Yanına gidemedim," dedim.
Annem üstüne bir şey söylemedi. Üstelemedi. Nedenlerini sorgulamadı. Susuyorsam ya da konuşuyorsam, sebepler aramazdı. Kuvvetli bir ihtimal de neden buna karar verdiğimi az veya çok fark etmez, anlamıştı. Bu ikimize de yeterliydi.
"Yarın da evdeyim," diye bilgilendirdim.
Dün pastaneyi aramış, rahatsız olduğumu söyleyerek izin istemiştim. Genelde hastalık durumlarında iyileşmek için her yolu dener ya da hasta olacak gibiysem önlemini alırdım. Çocukluğumun bir dönemi hariç, günlerce yatak döşek hastalandığımı da bilmezdim. Çalışmaya başladığım yaştan itibaren sorumluluğumun bilinciyle hareket etmeye alışmış bünyemin de etkisiyle belki, işimi hiçbir şekilde aksatmamaya bakardım. Biriken izinlerimi de yüzümü koruyamadığım bu tip olaylarda ya da annemin ciddi boyutta hastalandığı günler kullanırdım.