two

515 50 16
                                    

Merhaba kızlar işte yeni bölüm geldii! Gecikme için üzgünüm ama oyların biraz artmasını bekledim. Umarım beğenirsiniz. Lütfen vote ve yorumlarınızı eksik etmeyin. Düşünceleriniz benim için önemli o yüzden yorum yapmanızı özellikle rica ediyorum.

İyi okumalaaar!! ^.^

* * * 

Claire ile klasik ev günlerimizden birini daha geçirdikten sonra çalan alarmın sesiyle ertesi güne uyandım. Bugün pazartesiydi ve ajansa gidecektim. Fotoğraf çekimim vardı. Komidinin üzerinden telefonuma uzandım ve alarmı kapattım. Saat dokuzdu. Ne kadar zor olsa da yatakta doğruldum ve üzerimi açarak oturur pozisyona geldim. Birkaç saniye öylece durduktan sonra sonunda kendimi yataktan ayırabilmiştim. Yüzümü yıkayıp kısa bir duş aldıktan sonra hızlıca hazırlandım ve odadan çıkıp mutfağa indim. Buzdolabına yapıştırılmış bir not kağıdı gözüme çarptı.

"Günaydın :) Dolapta birşeyler var, sana da bıraktım. Sakın yemeden gitme. Sen bunu okurken ben muhtemelen okula varmış olacağım. Sen de git ve çekimlerinde başarılı ol. Akşam görüşürüz, seni seviyorum. xx -Claire"

Notu okuduktan sonra yüzümde oluşan aptalca tebessümle birlikte dolabın kapağını açtım. Claire'ın bahsettiği yiyecekleri alıp masaya koydum. Kutudaki meyve suyundan da bardağa koyduktan sonra oturup masadakilerden yemeye başladım. Claire gibi bir arkadaşınız varsa şanslısınız demektir millet!

Claire benden daha erken kalkıyordu çünkü o öğrenciydi. Üniversitede okuyordu ve boş zamanlarında da iki sokak aşağıdaki kafede çalışıyordu. Ben de o orada olduğu zamanlar müsaitsem yanına giderdim.

Yeme işimi bitirip karnımın doyduğunu hissettiğimde kahvaltılıkları dolaba, bulaşıkları da akıtıp makineye koyduktan sonra tekrar banyoya uğradım. Ellerimi yıkadım ve saçımı taramak için dolaptaki tarağı çıkardım. Daha dün taramıştım ama uzun saç ciddi bir bakım gerektiriyordu. Özellikle modellik yapıyorsanız. Bir model olarak saçlarınızın kötü görünmesini istemezsiniz öyle değil mi? Sürekli kameralar karşısında olan biri için bakım gerçekten önemli.

Yaklaşık on beş dakika sonra işim bitmişti. Odadan telefonumu ve çantamı alarak aşağı indim. Salondaki sehpanın üzerinden arabamın ve evin anahtarını da alıp evden çıktım. 

Arabamı çalıştırıp sürmeye başladım. Yaklaşık yirmi dakika sonra ajansa varabilmiştim. Ah, bugün pazartesiydi ve bu saatlerde ilginç bir şekilde trafik oluyordu.

 Arabamı park edip ajansa girdim. Benim çalışma alanım olan stüdyo üçüncü kattaydı ve bu yüzden asansöre bindim. İndiğimde karşımda burada çalışan iş arkadaşlarımdan olan Bradley vardı.

"Ah, merhaba Hallie. Günaydın." dedi güler bir yüzle.

"Merhaba Brad. Sana da günaydın. Yönetmen gelmedi değil mi?"

"Hayır, henüz gelmedi."

"Çekimler kaçta başlayacakmış bir bilgin var mı?"

"Bilmiyorum. Bir saat vermediler. Yönetmen geldiğinde başlayacak."

"Peki, teşekkürler. Görüşürüz Brad."

"Görüşürüz. İyi çalışmalar." dedi ve gülümsedi. Ben de hızla stüdyo sayılan büyük odaya girdim. Henüz kimse yoktu. Çantamı askıya asıp tekli koltuğa oturdum. Benim ardımdan içeriye makyözümüz olan Kristen girdi.

"Günaydın Hallie. Nasılsın tatlım?" dedi çantasını bırakıp köşedeki sandalyeyi yanıma çekti ve oturdu.

"Ah, günaydın Kristen. Fena değil, sen?" dedim gülümseyerek ona bakarken.

Unfading Love // Michael CliffordHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin