bölüm bir, "kapanış"

180 17 247
                                    



Son Seungwan gözlerini açtığında ilk olarak duvarındaki posterleri gördü. Sevdiği şarkıcılar, hoşuna giden resimler, kendi çizdiği bazı anılar asılıydı. Altlarında ise bir ipe renkli mandallarla bağlanmış küçük polaroid fotoğraflar asılıydı, fotoğraflar Seungwan'ın en sevdikleriydi. Bazı şehirlere yaptığı seyahatlerden kalma fotoğraflarda genelde yanında en yakın arkadaşı da olurdu. Seungwan'ın bu özel fotoğraf seçkisinde kendisinden başka bir tek en yakın arkadaşı, Kang Seulgi vardı.

Gözlerini ovuşturarak dikildi. Aralık soğuktu ve dışarıyı karlar kaplamış, bembeyaz bir denize dönüştürmüştü. Seulgi ile birkaç yıldır bu evde yaşıyorlardı ve ne zaman kar yağsa, arka bahçelerinde pürüzsüz bir alan oluşurdu. Ev sahipleri iki genç kızın da orada eğlenmeyi sevdiğini bilir, asla onlar bozmadan dokunmazlardı karlara. Seungwan yumuşak, pembe bir kazak giymişti uyumadan önce. Yorganını ve battaniyesini çekmişti başına kadar ve yastıklarına sarılmış, yatağın içinde kaybolmuştu. Yalnız biri olarak, hayatında bir tek Seulgi vardı, Seungwan'ın yatağı yastıklarla ve oyuncak ayılarla dolu olurdu. Sevmezdi yalnız uyumayı. Bazı geceler, Seulgi'nin odasına sessizce girer ve arkasında ona sarılırdı. Seulgi'nin huzur verici bir kokusu vardı ve oyuncak ayılar kadar yumuşaktı. Ona sarılıp uyumak Son Seungwan'ın en sevdiği şeydi.

Ne yazık ki...

Yatağından kalktı genç kadın, masasındaki karışıklıktan gözlüğünü seçip aldı. Masanın üzerinde kullanılmış fırçaların durduğu kocaman bir kalemlik vardı ve onun yanında ise normal kalemlerini koyduğu bir de küçük kalemlik. Seungwan'ın masası defterlerle ve kâğıtlarla doluydu. Karalama yapmayı çok severdi. Masasının yanında ince bir kitaplık vardı, genelde burada bitmiş karalama ve resim defterleri olurdu. Seulgi'nin ona on ikinci doğum gününde hediye ettiği resim defterini ise en üst rafa koymuştu. Etrafını ise çerçevelettiği resimlerle donatmıştı, resimlerde genelde Seulgi vardı. Seulgi'nin aldığı birçok hediye o resim defterinin etrafında yer bulurdu kendisine. Odası ise Seungwan'ın, masasından bile daha çok dağınıktı. Etrafta kocaman kanvaslar vardı. Bazıları bitmiş, bazıları bitmemiş çalışmalardı bunların. Etrafa dökülüp parkenin üzerine izler bırakan boya dolu kutular vardı. Boyalarını genelde özel bir dolapta saklardı Seungwan.

Masanın çekmecesini açtı ve vitaminlerini avucuna alıp bir bardak suyla hepsini midesine indirdi. Saat daha altıydı, güneş daha doğmamıştı ve Seulgi hâlâ uyuyor olmalıydı odasında. Sessizce, mutlu, huzurlu, rahat... Bir anlığına onun yanına sokulduğunu hayal etti Seungwan. Sonra bir yıldan fazladır birlikte uyumadıklarını hatırladı ve vazgeçti bundan. Oysa ne kadar çok özlemişti tüm oyuncak ayıcıklarından daha yumuşak olan arkadaşının kollarında uyumayı. Seulgi, onun hakkında neredeyse her şeyi bilirdi. Ne zaman yanına gelse, uyuyamasa Seungwan, Seulgi bir yolunu bulurdu. Gözlerine bakar ve o gün nasıl sarılmak istediğini anlardı ve hemen açardı kollarını, "gel buraya bebek." Ve bazen şarkılar fısıldardı kulaklarına, bazen ise masallar uydururdu.

Ne yazık ki, Son Seungwan artık bunların hiçbirine sahip değildi.

Bir zamanlar, aralarını hiçbir şeyin bozamayacağına inanırlardı. Seulgi'nin hiçbir şeyin farkında olmadığını ve hâlâ aralarının bozulmadığını, eskisi gibi yakın olduklarını düşündüğünü biliyordu Seungwan. Her zamanki gibi, Seulgi küçük bir şapşaldı. Güler yüzünün ardında hiçbir şey saklı değildi, basit bir insandı. İyi görür, iyi düşünür, iyi yaşardı. Karşısındakini iyi hissettirmeyi bilirdi. Son Seungwan, böyle güzel bir insanın arkadaşı olduğu için hep dünyanın en şanslısı sayardı kendisini. Ne yazıktı, her şeyin siline siline yok olması bu dünyadan.

Seungwan odasından çıktı, arkadaşını uyandırmamaya dikkat ederek sıcak bir duş aldı. Saçlarını taradı, kalınca giyindi ve bir tost hazırlayıp yedi. Sıcak bir filtre kahve doldurdu mavi kupa bardağına ve odasına döndü. Kapısını kilitledi, kulaklığını taktı ve kafasını dağıtacak bir müzik türü düşünmeye başladı. Ayaklığını ayarladı ve kanvası yerleştirdi. Boyalarını ve fırçalarını yanına koydu ve üzerine beyaz bir önlük geçirdi. Gözlerini yumdu, kulaklığında klasik ve kederli bir müzik çalıyordu ama kimin neyi olduğunu bilmiyordu Seungwan. En sevdiği fırçasını boyaya batırdı ve beyazlığın üzerine mavi bir çizik attı. Fırçasını sertçe kullanmaya başlamıştı, mavi renk bütün beyazlığı sararken gökyüzünden karlar dökülüyordu.

bir ressamın kırık fırçasından geriye kalanlar  •「wenseulrene」Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin