bölüm iki, "büyülü bir tablo"

90 11 180
                                    


Son Seungwan o gün uyandığında kapısında Kang Seulgi'yi görmüştü. Kapının kenarına sırtını yaslamış, gözlerini ona dikmiş izliyordu arkadaşı. Seungwan, dün geceyi hatırlamıyor, nasıl bu yatağa ulaştığını bile bilmiyordu. Şimdi gözlerini açmış, etrafının farkında olmuştu ve ne kıyafetlerini ne de boyaya batmış önlüğünü çıkardığının farkına varmıştı artık. Öylece uyumuştu, yorganın içine bile girmemişti. Sanki bir anda bayılmış gibi uyuyakalmıştı. Boynu ve beli acıyordu, üşümüştü.

"Pizzamı unutup uyumuşsun," dedi Kang Seulgi, yüzündeki sırıtışı daha da belirginleştirerek. "Bunu bana ödemen gerekiyor."

Seungwan kalkıverdi yataktan, üşüyordu ve sarılmak istiyordu bir battaniyeye sıkıca. Gözlerini ovuşturarak Seulgi'ye doğru yürüdü ve boynuna sarıldı. Hiçbir şey düşünemiyordu, gözleri açılmıyordu neredeyse ve susuzluktan ölüyordu. "Özür dilerim," dedi, uykuluydu sesi.

"Ne ile ödeyeceksin," sordu daha uzun olan, sırıtmaya devam ederek. Seungwan dudaklarını büzmüş, ayıcık arkadaşının boynuna daha çok asılmıştı.

"Özür dilerim Seul," yanağına küçük bir öpücük kondurdu. "Bugün iki tane pizza alırım."

"O kadar çok pizza yiyemem ki," dedi Seulgi. Gözleri odanın öbür tarafına dönmüştü. "Merak ettim şimdi, bu kadın da kim?"

Seungwan ona sarılmayı bırakıp gözlerini takip ettiğinde tüm akşamını harcadığı resimleriyle karşılaşmıştı. Duvar renkli bantlarla yapıştırdığı birkaç karalama ve taslak çizim vardı. Yanlarında kuru boyalarla renklendirdiği resimler duruyordu. Hepsi onunla doluydu, o kadınla. Beğenmediği için yarıda bıraktığı bir kanvas tabloyu da duvara yaslamıştı. Önünde ise bitirdiği bir tablo duruyordu. Şövalesinde de daha bitirmediği başka bir tablo vardı, onunla dolu. Onunla doluydu her biri. Yerler boya, üzeri boya ile doluydu ve her biri onun renkleriydi. Resimler alev alevdi, kırmızı kaplıydı.

Odası onunla doluydu, gözleri ve kalbinin de öyle olduğu gibi. Seungwan o kadını, bakışlarını, duruşunu, yüz hatlarını unutamamış ve tüm akşamını onunla yaşamıştı. Her ayrıntıyı ezberlemiş, birçok eksiği olduğuna inanıyordu yine de. Onu daha çok tanımak istiyor, tek bir anda hissettiği duygularla kadını kafasında canlandırıyordu.

Son Seungwan'a göre Bae Joohyun işine bağlı olduğu bir şirkette sabahtan akşama kadar durmadan çalıştığı için uykusunu alamayan, yorgun ve bu yüzden hiç sevmediği kafeine bağımlı olmuş olan gizemli biriydi. Hayallerini, hayatın zorluklarında kaybetmiş olmalıydı. Seungwan tam bu noktada giriyordu bu kadının hayatına işte! Hayallerle doluydu o ve ona hayal kurmayı tekrardan öğretecek, ondan gerçekleri öğrenecekti. Uyumasını sağlayacak, hayatına tatlı bir dokunuş olacaktı.

Bae Joohyun onun için çözülmesi zor biriydi ama çözdüğünde ise basit bir şeylerle karşılaşacağına inanıyordu, belki de Seulgi gibi. Duvarlarının ve kabuklarının altında Bae Joohyun'un pek fazla bir şey sakladığını sanmıyordu. Ama kesinlikle acı bir kayıp yaşamıştı, sevdiği biri onu terk etmiş ya da ölmüş olmalıydı. Gözlerinin ardında derin bir hasret görüyordu çünkü Seungwan.

"Hey," Seulgi'nin sesi onu düşüncelerinden çekip çıkardı. "Kim bu kadın?"

"Hiç," dedi Seungwan hızlıca, düşünmeden. "Akşam gelen bir ilham perisi sadece! Yeni karakterim."

"Öyle mi?" Resimlere daha çok yaklaştı Seulgi ve dikkatle incelemeye başladı onları. "Önceden çizdiklerine hiç benzemiyor. Daha ciddi, olgun, siyah ve kırmızı... Kırılma ama çok büyük duruyor, yani, gözünün altı falan. Sanki yaşlanmak üzere..."

bir ressamın kırık fırçasından geriye kalanlar  •「wenseulrene」Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin