Mert'in o çocuğa yumruk atmasının üzerinden üç gün geçmişti.Ne mesaj atmıştı ne de okula gelmişti.Gerçi mesaj atmasını beklemek aptallık olurdu.ÖKÜZ!
Okul formamı giydim.Sandvici de alıp evden çıktım.Bugün kendi arabamla gidecektim.Sandvicimi kemirirken arabama bindim.Çalıştırırken Mert'in evinin adresini öğrenmem gerektiğini aklımın bir kenarına not ettim.
Bugün okul sakindi.İlk iki gün insanlar bizi konuşuyordu.Daha doğrusu Mert ve o çocuğu.Artık nasıl yumruk atmışsa olay yaratmıştı.Çocukta okula gelmemişti.Eylül'ü arabasından inerken gördüm ve koşarak yanına gittim.
''Nerelerdesin iki gündür?'' Eylül üzüme aval aval bakıyordu.Sabah sabah uyanamadığı içindir diye koluna girip yürümeye başladım.Bizde kaldıktan sonra sabah okula gelmiştik ondan sonra da Batuhanla buluşacaktı.
''Batuhanla buluştunuz mu hiç aramadında?''
''Evet evet buluştuk güzeldi ya sürekli telefonda konuşuyoruz ondan arayamadım ya.'' dedi ve kafasını boynuma doğru özür dilerim dercesine bastırdı.Dersi dinleyecek havamda değildim açıkçası.Ne zaman dinlemek istedim ki.Eylül ile arkalara bir yerlere oturduk.Tunç bir sinirle içeri girdi.Hızla yanımıza geldi ve kulağındaki telefonu masaya fırlattı.Tabii para bok.Alırlar yeni bir telefon.
''Neler oluyor?'' diye sordu Eylül düşüncelerime tercüman olarak.
''Yelizle kavga ettik.'' Yanımdaki sandalyeye otururken ona şaşkınca baktım.
''Neden?'' dedim Tunç'un sırtını sıvazlarken.
''Sizi kıskanıyor.'' dedi gözlerini devirerek.Kollarımı bağlayarak derin bir iç çektim.Yıllardır bu sorun olmuştur.Tunç'un sevgilileri bizim yakınlığımızı kıskanır.Eylül güzel kız onu kıskansınlar da ben ya.Beni niye kıskanıyonuz anlamıyorum.Mert'le konuşmam gerekiyordu.Neden bilmiyorum.Sanırım geçen gece hakkındaydı.
'Neredesin?'
Diye mesaj attım.
'Birbirimize hesap vermememiz gerektiğini sanıyordum.'
Tek kaşım kalkmış bir biçimde telefonun ekranına bakakaldım.Karşımda olsa şuan lafı yemişti.
'Konuşmamız gerek.'
'Ne hakkında?'
'Geçen geceki olay.'
'Canım istedi ve yumruk attım.Sana hesapta vermek zorunda değilim.''Pekala.' Dedim ve telefonu çantama fırlattım. GERİZEKALI ÖKÜZ!
Tunç kafasını sıraya koyup sinirini yatıştırmaya çalışırken Eylül sevinçle yerinde hopladı.Gözlerimi 'NAPIYOR LAN BU' bakışlarımla ona yönelttim.''Noluyor Eylül?'' dedim şaşkınlıkla.Bu kadar sevindiği şey ne olabilirdi ki.Tunç kafasını kaldırıp bana baktı.Ona da noluyor der gibi baktım.Allahım sana geliyorum ikisi de birbirinden manyak.''Melis dizinde uyuyabilir miyim?Hoca sorarsa hasta de.''
''Tamam uyu da iyi misin sen?'' dedim dizime koyduğu başını okşarken.
''Bilmiyorum ya.'' Başını okşamaya devam ederken Eylül'ü dürttüm fakat o telefonda sırıtmaya devam ediyordu.Derin bir nefes alıp başımı kapıya yönelttiğim sırada içeri giren varlığa gözüm takıldı.Varlık diyorum çünkü insani özelliklere sahip değil bu arkadaş.Baygın gözleriyle bana bir bakış attı ve sırasına oturdu.Üç günün sonunda teşrif edebilmişler bakıyorum da.Ardından içeri Eylül'ün partiden sonra anlat anlat bitiremediği okulda içkiye izin verdiren okulun sahibinin oğlu girdi.O nasıl bir anlatma biçimiydi bende bilmiyorum ama.Yanımıza doğru geldiğinde Eylül kalktı ve onunla konuşmaya başladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
K O N S E R
JugendliteraturKonserde kazara tanışan iki insan... Düşman babalar... Her şeyden habersiz bir kız. Ve onu her şeyden korumaya çalışan bir adam.