Sıcaklığına aldırmayıp,kahvemden bir yudum daha aldım ve ısının boğazımı yakmasına izin verdim.Bu neydi ki? Acı mı?Bu düşünce içim de kocaman bir kahkaha atma isteğini beraber getirdi,yaşadıklarımdan sonra bu bana acı değil;ancak zevk verebilirdi.Tabi,eğer zevk alabilseydim. Duygularım körelmişti,artık var ile yok arası bir şeydim.Yaşıyordum,güya..
Aniden gelen sinirle, elimde ki içi kahve dolu kupamı karşımda ki pencereme fırlattım.Çıkan ses ile gülümsemiştim.Ya da sadece çalışmıştım diyelim.Tabi ki yine içimde küçülüp yok olmuştu minik tebessümüm.Bardağı neden fırlattığımı ise,bilmiyordum.Sadece..yapmıştım işte.İçimden gelen bir his,bana bunu yapmamı söylemişti ve bende yapmıştım.
”Ah..” dedim düşüncelerim yine beynimi tırmalarken.Fısıltılar kafamda dört dönerken,yatağımın kenarına oturdum ve kafamı ellerimin arasına aldım.Beynimde ki gölge büyürken,boğazımdan gittikçe artan bir çığlık büyüdü dışarı doğru.Bu beni rahatlatıyordu,ancak çığlık atarsam gidiyorlardı çünkü.Tek değildim,belki bedenim tekti ama ruhum asla tek değildi.Hani vardır ya,bazı anlar ikilemde kalırdınız.İki elbise arasında kalmak gibi.Kırmızıyı mı alsam,pembeyi mi alsam gibi..Kırmızıyı almaya karar verirsiniz;ama aklınız pembededir.Pembeyi alırsınız;içinizden bir his kırmızıyı almanızı söyler.İşte,ben bunu hep yaşıyordum.Aldığım nefeste bile ikileme düşüyordum.Beynim,adeta ikiye bölünmüştü.Bedenim,bana ait değildi sanki.Kontrol edemiyordum.
Tanıdık koku burnuma dolunca,beni göğsüne hapseden bedene karşılık verdim.Ne zaman gelmişti,hangi ara beni sarmalamıştı hiçbir fikrim yoktu..Tek istediğim ondan hiç uzaklaşmamaktı.Sesler yavaşça uzaklaşırken,bende çığlıklarımı kestim.
“Vildan,iyi misin?” dedi adeta ilahi bir sesle.Yavaşça kollarımı çektim ve kusursuz yüzüne diktim gözlerimi.
“İyiyim.” Dedim tebessüm etmeye çalışırken.Fakat sadece çalışmıştım,gülümseyemedim.Şaşırmamıştım gerçi,çünkü ne zaman denesem içimdeki hüzün buna izin vermiyordu.
“Annen birazdan gelir sevgilim,o gelene kadar uyuyalım mı biraz?” dedi yanağımı avuçlayıp.
“Hıhı”
Belli belirsiz fısıltımdan sonra,ellerimden tutup,beni yatağa yatırdı.Kendisi de her zaman ki gibi kendisine ait olan sol tarafa kurulmuştu.Kafamı göğsüne yaslayıp,kendimi huzurun kollarına bıraktım.Nasıl oluyordu bilmiyordum ama,beni kendisine öyle bir bağlamıştı ki onsuz bir dakika duramıyordum.Ve her gün,mutlaka yanıma gelirdi.Belki de benden vazgeçmeyen tek kişi oydu.Babam gibi kaçıp gitmemişti,annem ile beni ağabeyimin yası ile ortada bırakmamıştı.
-6 AY ÖNCE,YAZARIN ANLATIMI İLE-
“Hayır!” diye çığlık attı kadın gözyaşlarını silerken.”Benim kızım deli değil!”
“Hanımefendi..” diye sakinleştirmeye çalıştı doktor.Tekrar,ve tekrar..Kızı tabi ki de deli değildi!Hiç kimse deli değildi! Bu bir ruhsal rahatsızlıktı,kanser gibi,normal hastalıklar gibi.Düşüncelerini derinleştirip,zaman da geriye gitti genç doktor.
Hastaneye ilk getirildiğinde titriyordu genç kız,ama soğuktan veya korkudan olan bir titreme değildi bu.Kendisini kendisinden soyutlamaya çalışan titremelerdi bunlar.Sayıklıyordu sürekli,ağabeyini istiyordu,yapmayın diyordu.Genç doktorun,yüreği sızlamıştı bu tablo karşısında.
Derin bir nefes aldı ve sözlerine devam etti.
“Bakın,hanım efendi.Kızınızı kaçıranlar her kimse,uzun süre psikolojik baskı uygulamışlar.Sadece psikolojik baskı değil üstelik,yaptıklarını ilaçlar ile de desteklemiş,öyle hissetmesini sağlamışlar.Yüksek doz LS-“
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Bedende İki Ruh
Teen FictionHayatta kendinizi Dünyada ki bütün insanlardan üstün hissettiğiniz anlar vardır.İşte ben bu kitabı öyle bir anda yazdım.