“İnsanlar neden ‘seni seviyorum’ kelimesini bu kadar önemser ki? Güvenmedikten sonra,Mecnun olmak ne kadar kıymetli?”
*
Yatakta uzanmış,başımı Ensar’ın göğsüne gömmüşken bile aklım hala gelen aramadaydı.Sormaya bir türlü cesaret edememiştim.Özellikle Ensar’ın yüzünde ki o ifade merakımı körüklemeye yetmişti.Onu böyle bıktıran,huzursuz eden KIZ –evet,buraya dikkat çekiyorum- kim olabilirdi ki?
Gözlerimi yumdum,ve hatırlamaya çalıştım.İçimden bir ses,hatırlamak istemeyeceğim şeyler olduğunu söylüyordu.Ne olabilirdi ki en kötü? Beni bırakıp gider miydi? Gitsin,zaten kim benim gibi bir şizofren ile olmak isterdi ki? Gerçi,bu zamana kadar beni hiç bırakmamıştı ama bu bırakmayacağı anlamına da gelmiyordu.Ani bir hareketle yerimden doğruldum,o da uyumamış tavanı izliyordu.Oturur pozisyona geldim ve gözlerim ile yüzünü inceledim.Sıkıntılıydı bakışları.Beni fark edip,bakışlarını tavandan ayırdı.Ani bir cesaretle,kelimeleri dudaklarımdan çıkmaları için serbest bıraktım.
“Damla kim?”
Önce ağzı hafif bir ‘o’ biçimini aldı ardından şaşkınlığı üzerinden atıp yerinden doğruldu.
“Kim?” dedi anlamamazlıktan gelip,zaman kazanmaya çalıştığı belliydi.Sorusunu es geçmeyi tercih ettim.
“Neden açmıyorsun telefonlarını?” dedim dikkatlice yüzüne bakıp.”Beni aldatıyorsun değil mi?!” diye bağırdım aniden.Yataktan kalkıp ayağa fırladım.Elimi hala nemli olan saçlarımın arasından geçirip,yüzüne diktim bakışlarımı.
‘Beni aldatıyor.’
‘Beni istemiyor!’
‘Zaten kimse benim gibi bir şizofren ile olmak istemezdi.’
Fısıltılar beynimi tekrar çevrelerken,yere çöktüm ve sırtımı yatağa dayayıp onları duymamaya çalıştım.İçimde,haykırışları minik iniltilere dönen benliğimin küçük bir cümlesini seçebilmiştim o fısıltıların arasından.
‘Ona güveniyorum,o beni seviyor aldatmaz ki.’
‘Hayır!’ diye haykırdı fısıltılar tekrar.’Ona güvenmiyorum! Kimseye güvenemem!’
Fısıltıları bastırmak isterken,bir çığlık koptu tekrar ağzımdan.Ancak,bağırdıkça susuyorlardı çünkü.
Bağırdım,bağırdım..Takatim kalmayana kadar bağırdım.Çünkü ben bir şizofren hastasıydım,yapmam gereken buydu;bağırmak.
Bir yanım ona sonsuz güvenirken,bir yanım ondan nefret ediyordu.Bu çok tuhaftı.Şaşırmamak lazımdı aslında..Benim ile ilgili bir şeyin normal olması beklenemezdi.Ama hayır,ona güvenemezdim.Ben kimseye güvenemezdim.
Kokusu burnuma dolarken,aynı hız ile kolları tarafından çevrelenmiştim.Ne kadar öyle durduk bilmiyorum ama,annemin sesini duymam ile transtan çıkmıştım.
“Kızım? Kendine gel Vildan!” diye bağırıyordu. O bağırdıkça bende çığlığımın seviyesini yükselttim.
Sonunda fısıltılar bedenimi terk ettiğinde,gözlerimi açtım.Karşımda hıçkırıklara boğulmuş bir annem duruyordu.Kafamı sağa çevirmemle de onu görmüştüm.
“Uyumak istiyorum.” Diye fısıldadım.
Ani bir hareketle kalkıp,yorganımın içine hapsettim kendimi.İhtiyacım vardı,uyumaya..Ya da,unutmaya..
--
Uykunun huzurlu kollarından uzaklaştığım da,gözlerimi kırpıştırdım.Uyanmak istediğimden emin değildim.Yorganın altına girip,hiç çıkmayasım vardı.Fakat böyle bir şansım olmadığının da farkındaydım.Son bir gayretle gözlerimi ve yatakta oturmuş beni izleyen bir çift gözle karşılaştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Bedende İki Ruh
Teen FictionHayatta kendinizi Dünyada ki bütün insanlardan üstün hissettiğiniz anlar vardır.İşte ben bu kitabı öyle bir anda yazdım.