Sahilde biraz daha oturduktan sonra,eve gelmiştim.Biraz kitap okuduktan sonra,üstümü değiştirdim ve Ensar’ı beklemeye başladım.Bir yandan da,Reyhan denen kadının beni zorlamamasını umuyordum.Aslında,bütün bunlara zıt olarak bu kadının beni rahatlattığı da bir gerçekti.Dışarıdakiler gibi yargılamıyordu.Sadece dinliyor ve o aptal defterine bir şeyler karalıyordu.Sana kendini iyi hissettirmeye de çalışmıyordu,ama yine de..
Ne derler bilirsiniz ; deli doktoru,deli doktorudur işte.
Ve önyargı da,önyargıdır işte.
--
Ensar’a beklememesini ve biraz yalnız kalmak istediğimi zar zor tembihledikten sonra,çıkınca onu arayacağım sözü ile sonunda yollamıştım.Reyhan hanım,ofis yerine daha çok bir evi andıran küçük bir daire de ağırlıyordu hastalarını.Aslında,şizofren hastalarının daha ağır bir şekilde tedavi edilmesi gerektiğini sanıyordum.Ama demek ki yanılmıştım.Her neyse,yine de ne olursa olsun hiçbir şey benim aptal bir şizofren olduğumu değiştirmiyordu.Bu gerçeği çoktan kabullenmiştim.
Reyhan hanımın odasının kapısının açılması ile,deri koltukta kıpırdandım.İçeriden çıkan hastasına veda ettikten sonra,dikkatini bana verdi.Normal de beni hiç bekletmezdi fakat bu sefer önemli olmalıydı.
“Ah,Vildan.Üzgünüm canım önemliydi.” Dedi gülümseyip.
Ah,ne kadar da iyi tanıyorum bu kadını..
”Gelsene.”
Adımlarını takip ederek,kırmızı ve beyazın en açık tonları ile döşenmiş odasına atmıştım adımımı.Dairesinin tüm görünüşüne zıt olarak;denize doğru bakan duvarının bir kısmı cam ile kaplıydı ve hemen yanında rahat,uzun oda ile uyumlu kırmızı bir kanepe bulunuyordu.Ne zaman o kanepeye otursam,camdan gözüken enfes manzaraya dalıp giderdim.
Her zaman ki gibi,klasik kırmızı kanepeye oturdum.Reyhan hanım,kahvelerimizi hazırlamıştı.Kendimi rahat hissetmemi istiyor sanırım,bilmiyorum.Fakat kahve tutkumu bildiğinden,kahvelerimiz hep hazır olurdu.Konuşması ile dikkatimi manzaradan çekip ona verdim.
“Eee nasıl gidiyor bakalım?” dedi her zaman ki defterinin kapağını açarken.
“Aynı.” Dedim fısıltıyla.Elimde ki kupaya ellerimi daha da sarıp,koltuğa iyice yerleştim.
“Sizin?” diye sordum nezaketen.Sorduğum sorunun saçmalığının ben de farkındaydım,kimse doktoruna ‘nasılsınız’ demezdi.Özellikle ‘deli doktoruna’ Fakat görgü,görgüdür işte.
“Bende de bir değişiklik yok,evlenme teklifi almamım dışında.” Dedi her zaman ki gibi gülümseyerek.
Ah,gerçekten pekte önemli bir şey değilmiş,her hafta sonu hobi olarak evlilik teklifi alıyorsunuz sanırım. Diye geçirdim içimden.Her ne kadar pek beni ilgilendirmese de,bunu söylemesiyle mutlu olmuştum,hiç arkadaşım yoktu ve birinin benimle bumları paylaşması hoşuma gitmişti.Onun amacı da buydu galiba,normal bir arkadaş ile konuşuyor gibi hissetmemi istiyordu.
Gülümsemesine karşılık vermek istedim.Veremedim.Eh,normaldi.Bir şizofren hastası olarak,gülümseyememem de bana ait bir bozukluktu.
“Ah,tebrik ederim.”
Allah’ım..Kibarlıktan kırılacağım.
Bu sırada,’acaba Sinan yaşasaydı o nasıl bir damat olurdu’ diye düşünmeden de edemedim.Son zamanlar da iyice evlenmeye takmıştı kafasını,hazırlık yapıyordu.Nişanlıydı,sevdiği bir sevgilisi vardı..Bir anda aklıma gelen kişiyle titredim.Kendi derdime o kadar düşmüştüm ki,Gamzeyi unutmuştum.Müstakbel yengem.Sahi,o nasıldı ki şimdi? Ağabeyim ile birbirlerini canlarını verecek kadar çok seviyorlardı,kim bilir nasıl mahvolmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Bedende İki Ruh
Teen FictionHayatta kendinizi Dünyada ki bütün insanlardan üstün hissettiğiniz anlar vardır.İşte ben bu kitabı öyle bir anda yazdım.