BÖLÜM 20

195 37 0
                                    

Hera

Kapıyı tıklatıp içeriye girdim. Sevgili öğretmenim beni odasına çağırmıştı ama neden?

"Ben geldim." Görünürlerde yoktu, o yüzden biraz sesli konuşmuştum. Beni çağırdığına göre burada olmalıydı değil mi? Banyoda olduğunu düşünüp beklemeye başladım.

"Geliyorum prenses." Tahmin ettiğim gibi ses banyodan geliyordu. Dudaklarımı büzüp odayı incelemeye başladım. Ah gerçekten beklemeyi hiç sevmiyordum. Sabırlı olmam gerek çünkü Lay beni ilk defa odasına çağırdı. Önemli olmasa çağırmazdı sonuçta. Aslında daha öncesinde odasına hiç gelmemiş olsam da o kadar da mesafeli değiliz birbirimize karşı. Açıkçası bu okuldaki arkadaşım diyebileceğim nadir kişilerden. Bu okul mu? Pardon hayatımdaki. Eski okulumda samimi olduğum tek bir Allahın kulu yoktu ki bu okulda kendi rekorumu kırıp birkaç arkadaş edinebilmeyi başarabilmiştim. Lay, Chen ve Tao. Her ne kadar onlarla arkadaş olmaya büyük bir çaba sarf etmesem de bu sefer şans benden yanaydı. Üçü de fazla cana yakın ve fazla konuşkan. Gerçi Layla cadılık haricinde konuştuğumuz zamanlar nadir olsa da bu durumu görmezlikten gelebilirim. Onlar benim tek arkadaşlarım sonuçta. Okuldaki diğer öğrencilerse...pehh yani. Kainin önerdiği taktikleri tek tek denedim ve şu anda bana göz ucuyla dahi bakan yok. Hatta bir kesim var ki beni gördükleri anda saklanacak delik arıyorlar. Çünkü fazla dik kafalı ve patavatsızmışım onlara göre. Tüm morallerini yerle bir ediyormuşum. Ne güzel, amacım da buydu zaten. Beni tınlamayanları ben de tınlamıyorum genel olarak ki bir iki kişi hariç. Jeni ve Miadan bahsediyorum. O ikisini nerede görsem laf sokup duruyorum. Nedenini sorguladıklarını sanmıyorum, Naeunun ablasıyım sonuçta, daha çok rahatsız olduklarını düşünüyorum. Kris buradayken Krise, gittikten sonra Chene dert yanmaları da bunun en büyük kanıtı. Neyse ki Chen kankam benim tarafımda. Miayla hala barışmadılar ama bu durumun fazla uzun süreceğini sanmıyordum çünkü o bakışlar her şeyi anlatıyordu zaten. Ne kadar Miaya Naeun olayından dolayı kızgın olsa da yakında su koyuverir bu çocuk. Mia yaptıklarından dolayı az pişman gibi zaten ama Jeni hanımda hiçbir hareketlenme belirtisi yok. Sanki çok doğru bir iş yapmış gibi salına salına dolanıyor ortalıkta. Bir de laflarıma karşılık vermez mi gel de kırma kafasını. Babamın beni terbiyeli hanım hanımcık bir kız olarak görmesi için uğraşıyordum yoksa çoktan ben de onu lavabo köşelerinde sıkıştırmıştım. Bu tavırlarımdan cesaret alıp sadece çene çalabildiğimi zannediyordu mal. Ben de onu her fırsatta eziklemeye özen gösteriyordum. Okulda müdürle yani babamla ilgili büyük bir skandala yol açmamak için prenses olduğumu herkesten saklıyordum. Bilenler sadece Lay, Chen ve Tao.

Beklemekten kök saldığım sırada sevgili öğretmenim elinde bir kavanozla sonunda teşrif ettiler.

"Sonunda." Söylemesem içimde kalırdı yani.

"Ben senin için uğraşayım, senin söylediğin şeye bak."

"Ne yaptın ki?" Elindeki kavanozu gözüme sokarcasına uzattı.

"Akşama kadar bu kavanozu bitir." Gözlerimi kırpıştırıp kavanoza baktım. Bu kadar yakından bakmaya devam edersem şaşı kalabilirdim.

"Hepsini yiyebileceğimi düşünmüyorsun değil mi? Hem ne ki bu?"

"Yemek zorundasın prenses. Bu bir bitkinin köklerinden yapılmış bir ilaç." İlaç? Neden ilaç almalıymışım ki? Anlamamış bakışlarla Laya baktım.

"Bu gece ki ayinde koruma için." Ah, evet ayin. Gerçek bir cadı olabilmek için bir dizi etkinliğin içinde bulunmam gerekiyordu ki babam en önemlilerinin bu ayin olduğunu söylemişti. Bu ayinden sonra artık tam bir cadı olurmuşum ve tüm cadılar tarafından kabul edilirmişim. Sembolik bir şey olduğunu düşünmüştüm ama bu ilaç ne alaka?

GÖKYÜZÜHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin