Okul da yoktu artık... Hayatımın en boktan zamanları başlıyordu işte şimdi. Babamın iki lafından biri "işe gir Aslı" oldu. Ve bu artık canımı sıkmaya başlamıştı. Tamam dedim lanet olsun iş bul gireceğim dedim en sonunda. Hayır yani anlamıyorum ben senin çocuğun değil miyim bakmayacaksan yapmayacaktın arkadaş! Neyse buldu bi iş gittik konuştuk falan. İş dediğim de güzellik salonu bak bak. Bir ay çalıştım iki ay çalıştım mesleği kaptım iyice. Ama çalıştığım para yetmiyordu. Sigarası var bunun yolu var. Dayanamadım çektim patronu kenara söyledim yetmedigini. Bana ne dese beğenirsiniz?
-Kızım bu para sana yetmiyorsa başka bir iş bulursun kendine.
Bunu duyan Aslı'nın sinirleri tabii ki oynayacak. Zaten pamuk ipliğine bağlı.
-Ben her yerde iş bulurum da sen benim gibisini zor bulursun.
Arkamdan baktı kaldı. Çok da iyi oldu sen bunu çoktan hak etmiştin. İçerdeki paramı bile almadan ceketimi aldım çıktım. Sen beni kaybettin peder sen düşün yaniii :)
Eve gittim babam geldi işten çıktığımı söyledim ve çok güzel bir azar işittim. Aslı durur mu yine, tabii ki hayır. Yardırdım. Ben çalışmak zorunda değilim doğurmanızı, bu dünyaya gelmeyi ben istemedim. Bana bakmak zorundasın! Ve uzun bir sessizlik...
Evde sabahtan akşama kadar oturmak cok canımı sıkıyordu. Arkadaşlarımın hepsi okula giderken, ben sabahın altısında kalkıp onların gidişini izlemekle yetiniyordum. Çok sıkılıyordum ciddi anlamda. Sabaha kadar oturuyor, akşama kadar yatıyordum. E haliyle valide hanım bunu hoş karşılamıyordu. O zamanlar, ergenliğimin doruklarındayken bende herkes gibi annemden nefret ederdim. Ne aptalmışım. Her gün kavga ederdik ama her gün. Sonunda hayatımda bi değişiklik olmuştu. Mehmet diye bir çocuk yazıp duruyordu. Uzun süre konuştuktan sonra buluşmayı kabul ettim. Kırmızı bir BMW'si vardı (ki Aslı BMW hastasıdır). E36 huhuuu :) Her şey güzel gidiyordu iki üç ay çıkmıştık. Sevmeye başlamıştım bile. Ama yine kursağımda kaldı. Burcu, Yağmur'un kuzeni olan. Bu sefer de o çıktı. O zamanlarda da aramız fazla iyiydi. Mehmet Burcu'ya aşık olmuş, Burcu da zaten yolunda, çıkmışlar bunlar yine haberim yok tabii ki. Neyse öğrendim ikinsinden de hesap sordum Burcu'yu dövmek için okula defalarca gittim ama bir kere bile göremedim. Kaçıyor muydu yoksa gerçekten onun okula gitmediği günleri mi buluyordum bilmiyorum. Onu da öyle atlattık... Tabii bu arada Didar'la barışalı çok oluyor. Biz yine beraberiz eğleniyoruz geziyoruz... Didar'ın bir sevgilisi vardı Anıl. Allah'ın belası çocuk. Birazdan neden böyle söylediğimi çok daha iyi anlayacaksınız. Didar'ı Aliye Yahşi Kız Meslek Lisesi'nden bir kızla aldatmış. Didar bunu öğrenmiş. Akşamın dokuzunda beni aradı ağlıyordu ne olur gel dedi, gittim. Olayı anlattı falan. Tabii ben gittiğimde Didar kıza çoktan mesaj atıp bildiği tüm küfürleri saymıştı bile. Didar tek başına baş edemeyince ben girdim araya ve bende kıza mesaj attım. (ellerim kırılsaydı da atmasaydım o mesajı) Bende küfürler ettim, hakaretler, atarlar, giderler havada uçuşuyordu. Bizi aradılar ertesi gün gelin konuşalım dediler. Yoksa biz arkadaşları toplamıştık kavga edecektik. Dikmenin asi kızları :))) Neyse biz gittik okul çıkışlarına sadece Didar ve ben. Biraz konuştuktan sonra parka geçelim dediler. Ahhh nerden bilebilirdim ki... Parkın içine girmemle Didar'ın gözlerine bakmam bir oldu. Daha ağızımızı açamadan üstümüze çullandılar. Ama yemin ediyorum o parkta en az 150 kişi vardı ve o an en az 20 tanesi benim tepemdeydi. Yarım saat kadar dayak yedik haşatımız çıkmıştı. Simdi gülerek anlatıyorum ama o zamanlar gerçekten çok ağır gelmişti. Zar zor kurtulduk arkadaşlarımız geldi onlar ayırdı. Sağlık ocağına gittik çünkü benim kalbim sıkışıyordu ve nefes almakta zorluk çekiyordum. Sakinleştirici iğne vurulduktan biraz sonra nihayet kendime gelebildim. Didar'ın dudağı patlamış, elleri çizilmişti bende görünürde bir şey yoktu. Didar ertesi gün okula gitti her şeyi unutup. Ama bu benim için çok büyük bir tramvaydı. Hala atlatamadım desem yeridir.
Ve ben rahat bir hafta ayağa kalkamadım. Annem ağzıma kaşıkla çorba döküyordu iyi hatırlıyorum. Daha sonra intikamım farklı bir şekilde alındı. Benim dokunmama izin vermediler başımın belaya girmemesi için. Ben de dokunmadım :)
Aradan on gün falan geçmişti ve ben hala aklıma geldikçe ağlıyordum. 17 yaşına kadar en az elli kişiyi öldüresiye dövmüştüm ama bir tokat bile yememiştim. Zoruma gitmişti. Nasıl yapılabilir ya! Anlamıyordum. Nasıl iki kişiye kırk elli kişi girebilirsiniz? Aklım almıyordu, ki hala almıyor. Kendimi zaman geçtikçe daha kötü hissetmeye başlamıştım. Psikolojik destek almaya başlamıştım. Ve aynı zamanda antidepresanlar ve uyku ilaçları...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BENİM HAYATIM
RomanceHerkesin hayatı zordur evet. Ama bazılarınınki fazla zordur. Ve istemeye istemeye yaşama tutunmaya çalışmak diye bir şey vardır. Bunu benimle fazlasıyla yaşayacaksınız. Başkalarının hikayelerini dinlemeden benim hayatım zor demeyin, sizin hayatınız...