15 yaşında bir kıza göre fazla olgun görünen vücudunu yatağa öylece atmış, sandalyede dimdik oturan Natasha 'ya bakıyordu. Zorla gülümseyerek,"Yanımda olduğun için çok mutluyum Naty." diyebildi sonsuz gibi gelen sessizliği bozarak.
Gözlerini kaçırarak cevap verdi Natasha,"Her zaman yanında olacağım. Sen yeter ki iyi ol."
Gülümsemesi yüzünde büyürken,"Biliyorum." dedi Loreen.
"Ama bazen içimi kuşku kaplıyor."
"Kuşkunun mutluluğunu ele geçirmesine izin verme Lory. O sadece bir yanılgı."
"Kuşkularıma laf atmayı kes Nat. Elimde değil."
Belli belirsiz omuz silkti Natasha.
"Söylemeli miyim bilemiyorum."
"Söyleme."
Natasha şaşkınlıkla kafasını Loreen 'e doğru çevirdi. Ona bakmıyor ,başka şeylerle ilgilenip duruyordu. Ama Loreen bunu fark edecek durumda değildi.
"Hiç mi merak etmiyorsun yani?"
"Hayır."
"Hiç?"
"Evet."
"Bu sana göre bir davranış değil de, şaşırdım."
"Şaşırma Naty, uzun bir aradan sonra tekrar herşeyi görüyorum. Ve merak ettiğim o kadar çok şey var ki... Kafamda milyonlarca soru dolanıyor. Tüm şekilleri unuttum. Rüyalarımın rengi yok oldu. Hayatım kapkaranlıktı. Şimdi herşeyle yeniden tanışır gibiyim. Bu kadar şaşkınım ve... Seni merak edemediğim için üzgünüm." gözlerinin yandığını hissetti. Ağlamak istiyordu ama ağlayamazdı. Korkuyordu. Az önce ağlarken görüşü bir an bulanıklaşmıştı. Bu normal miydi?Belki de ağlamak gözlerine zarar veriyordu. Yani, annesinin gözlerine...
"Üzülme. Zaten doğruluğundan emin değilim."
"Neyin?"
"Söylemeyi düşündüğüm şeyin."
"Anladım. Belki de söylemelisindir. Merak etmeye başlıyorum."dedi ve sırıttı Loreen.
"Hayır, emin olunca söylerim."
"İyi, sen bilirsin. "
Sessizlik...
"Peki konu ne? Ya da anahtar sözcük?"
"Sanırım merak ediyorsun."
"Sayılır. Uzatma da söyle hadi!" diyerek yatakta doğruldu Loreen.
"Konu hoşlanmak."
"Hoşlanmak mı? Kaç yaşındasın sen, söyle gitsin!"
"Emin değilim."
"Orasını anladım. Boşver,söyle hadi!"
"Sanırım, yani mektuba göre..."
"Ne mektubu?"
"İzin ver de konuşayım!"
"Tamam sustum." dedi yerine sinerek.
"Ben, abimin odasında, öylesine kurcalarken, bir zarf buldum ve... İçinde bir kıza yazdığı notlar vardı. Duygusal notlar, mektuplar." dedi dehşete düşmüşçesine sesini kısarak.
"Yani?"
"Keşke görebilsen beni, yazıyordu. Ve sanırım postayla gönderecekti. Üstünde yazan adres de sizin evinizin adresiydi!" dedi şaşkınlığını fazlasıyla belli ederek.
"Ne? Ne demek istiyorsun?"
"Mektup bana seni hatırlattı. Yani sanki sana yazılmıştı."
"Bu imkansız Nat. İmkansız. Kimse kör bir kızdan hoşlanmaz. Brad o mektubu başka bir kıza yazmış olmalı. " artık gözyaşlarını tutamıyordu.
"O hiçbir şekilde beni sevmez." diye çıkışırken nefesinin keskinleştiğini hissetti. Brad'i hatırlamak, düşünmek, görebilmek dahi istemiyordu. Anılarını hatırladı. Natasha' nın abisi olduğu için onu küçüklükten beri tanıyordu. Unutmadığı tek sıfat onunkiydi.
"Kalbe söz geçmez Lory. Bu kadar emin olma. Mektup buraya gelirse, gerçek anlaşılır. O zaman, emin olabiliriz."
Loreen emindi. Brad mektubu ona yazmış olamazdı. Kör bir kıza aşık olmuş olamazdı. Ama içindeki ses aksinin olabilceğine inanmış durumdaydı. Yine kalbine acımasızca yumruk attı. Gözyaşları şimdi durmuştu. Nefesi bir anlık kesildi. Kanı donmuşçasına bir uyuşukluk hissetti vücudunda. Elini gözlerine götürüp dikkatle sildi. Onlar annesinin emanetiydi. Tek dokunamayacağı ve hassas davranacağı organdı. Kalbi ise umrunda değildi. Ondan nefret ediyordu. Onun yüzünden yaşıyotdu. Nefes alıyordu, sürekli onun atması için yutkunup duruyordu...
Düşünceleri şimdi kensine sarılan Natashayı fark etmesini engellemişti.
"Gerçeği öğreneceğiz. Ama nedrn ağlıyorsun, anlamadım. Bunda ağlayacak ne var?"
"Naty, ben..." derin bir nefes alıp verdi. Yine ölmediği için kalbine lanet etti. Yaşamasında tek suçlu kalbi değildi aslında ama tüm üzüntülerinin sebebi oydu. "Ben... " ve pes etmişçesine sesini hissizleştirerek devam etti. Bunu kendi kabul edemezken, düşünemezken bir başkasına söyleyemezdi."Seni seviyorum." Yarım ağız gülümsedi. "Mektubu bekleyeceğim."
"Sana söylememeli miydim acaba? Aman Tanrım Lory neden suratını asıyorsun ki? Abime aşık değilsin ya!" Natasha bunu dediğine kendisi bile şaşırmış görünüyordu.
Bu son sözler Loreen 'in başının içinde yankılandı. Yine de bunu gizledi. O gizlemek için vardı. Herşeyi gizleyebilirdi, gizlemişti.
"Elbette değilim!" Zoraki bir kahkaha attı.
"Loreen?"
Aniden ikisi de aralarına yeni gelen üçüncü sesin sahibine döndüler.
"Oh Natasha, geldiğini fark etmedim. Seni içeri babam mı aldı?"
"Hayır, kapı açıktı." dedi Natasha, mahcup bir tavırla başını iki yana sallarken.
"Ha, iyi. Sanırım ben açık bıraktım. Ne aptalım!"
İkisi de birşey demedi.
"Böldüm mü?" diye sordu dayanamayarak Ellizabeth.
"Aslında..." diye Natasha söze girişmişken Ellizabeth kesip attı.
"Vay canına Loreen, gülümsüyordun. Uzun zamandır ilk kez!" dedi coşkulu bir sesle.
"Ellizabeth, bizi yalnız bırakır mısın?" diye sesini yükseltti Loreen.
"Tabii. Hoşçakal." deyip kafasını aradan çekip kapıyı kapattı.
"Acaba duydu mu?"
"Paranoyak olma Loreen. Bu şimdilik aramızda bir sır."
"Sır olan ne?"
"Abimden hoşlandığını elbette fark ettim. Ve emin ol sırrın bende güvende."
"Hayır, ben..."
"Tamam. Hazır olduğunda sırrımız olabilir." dedi Natasha.
Harika. Bunun sadece aramızdaki ufak bir sır olarak kalacağını düşünen tek kişi ben değilmişim demek ki. Çünkü aksinin olaması zaten "İmkansız!".
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GRAMAFON
RomanceTaş plaktan... "Beni anlıyor musun?" "Deniyorum." "Peki ya sana aşık olduysam?" "Aslında, seni hiç anlayamıyorum." Uzak olmaya çalışırken yakınlaşanların hikayesi... Kalplerine ve bedenlerine engel olamadıkları her anın bedeli gibilerdi. Onlar aynı...