ASHLEY ROSS
Dediğim şey onu hoşnut etmiş gibiydi. “ Adım Harry. Ne bilmek istiyorsun?” Ah ne kadar seksi bir isim… “ Anlatacak pek bir şeyim yok.” Güldürme beni Harry.
“Her şeyi bilmek istiyorum. Mesela bana kaç yaşında olduğunu söyleyebilirsin ?” derken elimi yavaşça bacağına koydum. Çekici olma çabalarım tavan yapmıştı. İlk önce elime sonra yüzüme baktı ve gözlerini bardağının dibindeki viskiyi taradı. Dudakları yukarı kıvrıldı.
“Bana kur mu yapıyorsun ?”
“Ah s-sanırım evet.” Kelimenin anlamı ile afallamıştım her zaman bu kadar kaba olmak zorunda mıydı?
“İyi.19 yaşındayım. Okula gidiyorum.”
“Sınıfta mı kaldın ?”
“Çocukken sağlık sorunlarım vardı ama bu seni ilgilenmez. Aslında kendimle ilgili hiçbir şey seni ilgilendirmez.” Double kaba…Acaba neyi vardı?
“Ağabeyin yada-”
“Benim ailem yok. ”
“Ah.” Benim yalnız ve gizemli Harry’im. İçim acımıştı. Ne kadar kaba olursa olsun bu dünyada tek başına olması beni üzdü belki de bir kız arkadaş iyi olabilirdi. Sinsi bir şekilde gülümsedim içimden.
“Kız arkadaşın ?”
“Yok. Ama biri vardı…” gözleri uzaklara daldı. “Artık âşık değilim…” derin bir nefes verdi yumuşamıştı. Vay canına! “ Aslında bu çok karışık bir durum. Aynı aklım gibi…” sürekli duraklıyordu gerçekten samimiydi.
HARRY MARCEL STYLES
Sesim çatallaşmıştı. Ondan bahsettiğimi bilmiyordu bu çok acınasıydı. “ Sanırım bir yanım onu hala seviyor.” Diye itiraf ettim. İçimdeki Marcel’e çenesini kapatmasını söyledim. Bu kız kibar ve aşık Marcel’den değil, umursamaz ve kaba Harry’den hoşlanıyordu. Kalbi kırılmış bir şekilde aklımın arka odalarına gitti. Ashley masumlaşmıştı ama yüzünde kıskandığını ifade eden bir gülümseme vardı. Sanki daha çok yenilgiyi kabul etmiş gibiydi. Çok saçma, bir insan kendini nasıl kıskanabilirdi?
“Biliyorum bana söylemeyeceksin ama sormak istiyorum. O-o kız kimdi ?” sesi titremişti.
“Evet, söylemeyeceğim ama şunu bilmen yeterli olacaktır. Çok güzel bir kızdı ve beni hiçbir zaman fark etmedi.” Bu-nasıl-mümkün-olabilir der gibi bakıyordu. O SENSİN ASH! Diye bağırmak isterdim ama bu asla olmayacak. Telefonumdan saati kontrol ettim henüz erkendi. Ashley hiçbir şey söylemden orada oturuyordu. Belki de burada olmasının bir saçmalık olduğunu düşünüyordu. Onu asla sevmeyeceğimi zaten sevdiğim birinin olduğunu düşünüyordu. Belki de beni fark etmeyen kişiye lanetler okuyordu… Yani bilmeden kendine.
“Ooo bakın burada kimler varmış! ‘Karanlık Harry’ ve ‘Güzeller Güzeli Adını Bilmediğim Bir Bayan’ !” diye takıldı Conor. Sahibi olduğum bu barın düzenli müşterisi, bir süreden sonra ahbap olmuştuk. Ama Ash’ten haberi yoktu. Sırlar güvende.Ashley öne atılıp elini adamın avucunun içine bıraktı “Ben Ashley Ross.”dedi. Conor elini gözlerini ayırmadan öptü. Piç herif! Üzgünüm dostum burası benim bölgem… Hepimiz ayaktaydık. Sol kolumu Ashley’nin ince beline dolayarak Conor’a piç gülümsemesi yolladım. Üzgüm-Conor-O-SADECE-BENİM der gibiydim. Conor birkaç adım geri çekildi. “Sizi yalnız bıraksam iyi olacak. Bayan Ross tanıştığıma memnun oldum.” Bana tamam-bana-öyle-bakma-gidiyorum der gibi baktı. O gittikten sonra kolumu Ashley’nin belinden çektim ve koltuğuma yeniden yerleştim. Ama Ashley hala ayaktaydı sanırım elimin etkisinde kalmıştı. Evet, aklını karıştırıyordum çünkü 5 dakika önce başka birinden hoşlandığımı söylerken şimdi de kolumu beline doluyordum. Üzgünüm Ash. Ben böyleyim. O daha sormadan onun hayallerini dağıttım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
STYLES.
Fanfictionİşte yine ordaydı. Sadece onun için. Elinde her zaman ki profosyonel fotoğraf makinası , tek odak noktası ,karşısında duran ponpon kız kıyafetleri içindeki Ashley Ross'du. Dudak ısırtan bir güzelliği vardı. Marcel Styles-Ah pardon yoksa Harry Styles...