ASHLEY ROSS
Okuldan girdiğim andan itibaren bütün gözler üzerimdeydi. Bu aptal erkekleri anlayamıyorum. Ergenliklerinin zirvesindeler tamam ama iki bacak için kendilerinden geçmeleri çok fazla ve iğrenç. Ah birde şu dedikodu için bir yerlerini yırtan kızlar yok mu ?! Bütün erkekler benim için çıldırıyor diye benden nefret ediyorlar hayır yani ne yapabilirim? Şanslı ve güzel olmak benim suçum mu? Kendi kendime kıkırdadım ve saçımı şampuan reklamlarını andıran bir savuruşla kıskanç kızların ve dibi düşen erkeklerin önlerinden geçip gittim. İlk dersimi hatırlayamayarak çantamdan ders programımı aramaya başladım. Sonra birden birine çarptım. Neredeyse elimdeki sıcak kahve her yere dökülecekti. Tam hışımla ‘Önüne baksana!’ diye bağıracaktım ki karşımda çam yarması iriliğinde geçen ki biyoloji dersinde malum yerine tekme geçirdiğim çocuk belirdi. Sert bir şekilde yutkundum. Bana pis pis sırıtıyordu. İğrenerek göz devirdim.
“Merhaba Güzelim. Beni hatırladın mı ?”
“Hiç unutur muyum acı çekerken ki yüzün hala aklımda.”
“Uzun zamandan beri ben de bunu düşünüyordum. Belki de pişman olmuşsundur ve ona bir özür öpücüğü vermek istersin diye düşündüm.” Diyerek dünyadaki en piç suratı takınarak bana bakmaya başladı. Söylediğinin üstüne soğukkanlılığımı koruyarak hiçbir şey olmamış gibi devam ederek ona bir soru sordum.
“Hava çok soğuk değil mi? Üşüyor musun ?”
“ Belki biraz… Ne o beni ısıtmak mı istiyorsun ?”
“ Ah tabi ki istiyorum.” Dedim yüzümdeki dalgacı gülümseme ile ve elimdeki bilmem kaç derecede kaynamış kahveyi bel altına doğru boca ettim. Henüz hala adını bilmediğim piç kurusu sıcaktan dolayı ağzını bir karış açarak pantolonunu çıkarmaya başladı. Çıkardıktan sonra acı ve nefret içinde bana bakarken herkesin ona bakarak kahkahalara boğulduğunu görünce utanmaya başladı. Yanından geçerken omzuna doğru uzandım ve kulağına yaklaşarak
“Upss” dedim. Sinir topuna dönen çocuğa bakmadan kızlar tuvaletine girdim. Erkeklerden ciddi anlamda nefret ediyorum. Kadınları sadece bir sex aracı olarak görmek onları nesneleştirmekten başka ne olabilir ki? Ama bu ona haddini bildirdi eğer daha fazla ileri giderse ben de daha fazla ileri giderim. Sanki Harry farklı... O da büyük ihtimalle kadınları bir araç olarak görüyordu. Peki neden hiçbir kızla konuşmuyordu? Çok garip. Tek konuştuğu kız bendim… Kendimi çok mutlu ve özgüvenli hissettim. Ona o sevdiği kızı unutturabilirim. O kızın yerini ben alabilirim. Kendime aynadan göz kırptım ve tuvaletten çıktım. Ah ben nereye gidiyorum? Daha hangi dersimin olduğunu bilmiyorum. Spor… Ah nasıl unuttum. Hızlı hızlı yürüyerek soyunma odasına girdim kırmızılı beyazlı ponpon kız kıyafetlerimi acele acele giydikten sonra saçlarımı atkuyruğu yaparak. Salona girdim neredeyse bütün takım ve kızlar buradaydı. Çoktan ısınmışlardı ve şimdide basketbol takımında kimin daha seksi olduğunu konuşuyorlardı. Ah şu kızlar eminim Harry’i görselerdi dipleri düşerdi aynı benim ki gibi. Ben ısınma hareketleri yaparken tirübünde oturan birisi dikkatimi çekti. Bu Marcel’di. Bana umut dolu gözlerle bakıyordu ve elinde yine o aptal kamerası vardı. Bana böyle yavru köpek gibi bakmasından nefret ediyordum. Elini bana doğru hafifçe selam vermek ister gibi kaldırmaya çalıştı. Ama ben görmezden gelerek başımı başka bir yöne çevirdim. Keşke onun yerinde Harry oturuyor olsaydı diye geçirdim aklımdan. Ah ahh… Salondan içeriye birden Spor öğretmeni Bayan Patrick girdi. Onun girmesiyle herkes birden suskunluğa büründü. Ponpon kızların lideri olduğum için bir daha ki maç için koreografiyi ben hazırlamıştım.
...
Bu kızlar tam bir salak yaklaşık 4 ders saatinden beri hareketleri yapamıyorlardı resmen krize girdim. Tanrı aşkına bu kızları kim seçti böyle hepsi yıkılacak yer arıyorlardı. Bıkkınlıkla iki elimi kullanarak “T” işareti yaptım. Belki biraz mola onlara iyi gelirdi. Tam soyunma odasına gidecekken kapının yanında biri olduğunu fark ettim. Ama etraf karanlık olduğu için pek kim olduğunu anlayamadım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
STYLES.
Fanfictionİşte yine ordaydı. Sadece onun için. Elinde her zaman ki profosyonel fotoğraf makinası , tek odak noktası ,karşısında duran ponpon kız kıyafetleri içindeki Ashley Ross'du. Dudak ısırtan bir güzelliği vardı. Marcel Styles-Ah pardon yoksa Harry Styles...