Belkide hiçbir umudum kalmamıştı yaşamaya dair...

356 11 2
                                    

Gözlerimi açtığımda her yeri bulanık görüyordum. Herkes telaşla baş ucumda bana bakıyordu. 30'lu yaşlarda genç ve bakımlı bir doktorun sesi ile irkildim; "Bayan Kamina gözlerini açtı derhal bir hemşire gelsin." dedi ve anında hemşire geldi. Hemşirenin gelmesi ile birlikte tıbbi terimler ortaya çıktı. Ben ise içtiğim haplarin ve damarlarımda gezinen serumun etkisi ile dünyaya gözlerini yeni açmış bir bebek gibi etrafa bakınıyor iken bir anda bir yüz karşıma çıktı. Bu bu bir erkek yüzüydü sokakta, okulda, televizyonda görmediğim bir yüze sahipti, bu dünyaya ait olamayacak kadar kusursuz ve güzel bir yüz idi. Bir anda elini havaya kaldirarak bana "Merhaba" dedi, o anda affallamış ve ona cevap vermemiştim, aniden kayboldu. O yüz, o eller, o ses tonu öylesine tanıdık geliyordu ki sanki yıllarca yaşadığım anıdan kalan bir parça hatıraydı.

Güneşin doğuşuyla birlikte diğer günlerden farksız bir gün daha başlamıştı. Tek kişilik yatağımda derin derin nefes alarak perdenin arasindan odaya süzülen güneş ışığını izliyordum.

Adım Kamina Pietro on yedi yaşındayım aslında yaşadığım yere pek bağımlı olduğum söylenemez. Italyan asıllı bir ailenin tek kızıyım. Babamın işi üzere Türkiye'nin Istanbul diye bir şehire yerleştik. Aslında burayı gerçekten hiç sevmiyorum. Güzel hatta harika bir şehir olmasına rağmen insanların gazabına uğrayıp bir harabeye dönmüş. Ama biz Ataşehir de yaşıyoruz gayet lüx bir mekan. Burada her sabah takım elbiseli insanlar işlerine gitmek için sabah 7 sularında evlerinden çıkar ve o birbirinden lüx arabalarına binerler. Birde kendilerini çok üstün görenler var tabi. Kapılarında 'sebastian' olmuş gayet bakımlı birer yardımcıları var. On yedi yaşında olup yaşadığı yeri sevmeyen bir kız olmak tam bir ergen klişesi olsa gerek. Zengin bir ailenin kızı olduğum için maddi konularda şanssız olduğum söylenemez her istediğim anında gerçekleşirdi. Genelde böyle olan kızlar ve ya çocuklar çok şımarıtıldığı için kibirli olurlar, sürekli eğlenceli mekanlar da, kafeler de, barlarda bulunurlar. Peki ya ben? ben neden böyle degilim? Aklımda cevabını bilmediğim bir sürü soru...

Kendi kendime konuşurken birden kapının çalması ile irkildim, gelen annem olmalıydı. Salı ve cuma günleri evden erken çıkıp şirkete gittiği için erken kalkar ve ailecek kahvaltı yapardık. Çok geciktirmeden "Geel" dedim ve kapı açıldı. Su yeşili renginde olan bir elbise, bir kadının vücut hatları ile bu kadar anlaşabilirdi. Bir kadının vücudu ancak böyle konuşabilirdi. Anneme hayranlıkla bakarken birden "Günaydın prenses" sesi ile kendime geldim. Ona ne diyeceğimi bilemiyordum ve bir anda ağzımdan "Günaydın bayan zarafet" kelimesi çıktı. Annem bu sözü çok sevmiş olmalıydı yoksa bu kadar içten gülümseyemezdi. Gülümsemesi ile birlikte inci gibi dişleri ortaya çıktı. Ahh Tanrım! babam cok şanslı bir adam kainatın en güzel kadınına sahip. Annem ile biraz sohbet ettikten sonra üzerime bir şeyler giyip kahvaltı masasında bana ayrılan sandalyeye oturdum. Çayımdan bir yudum alıyorken arkamdan bir ses "Günaydın bayan Pietro." dedi bu babamın sesiydi.

"Günaydın kainatın en şanslı adamı."

"Çok neşeli ve güzel görünüyorsun"

"Teşekkür ederim bayım sizde bir o kadar genç ve yakışıklısınız" diyerek babamın yanağına kocaman bir öpücük kondurdum. Babamı çok severdim arkadaşım gibiydi, hep en yakın arkadaşım ve tek sevdiğim adam o olmuştu. Taki bir gün rüyamda başka bir adama aşık olana kadar. Babam aramızda geçen bu diyaloğa biraz şaşırmış gibi görünüyordu çünkü asil bir ailenin bireyi olup her zaman güne mutlu başlayan bir kız değildim.

Buraya yeni taşındığımız ve hiç arkadaşım olmadığı için kahvaltıdan sonra odama çıkıp kişisel bakımımı yapmamın ardından bikinilerimi giyip havuz kenarına indim. Çantamdan güneş kremlerimi çıkarıp büyük zorluklarla sırtıma, bacaklarıma ve belime sürmeyi başarmıştım. Ray-Ban markalı güneş gözlüklerimi takıp şezlonga uzandım, 1-2 saatimi böyle geçirdikten sonra güneş ışınlarının suya ne kadar güzel yansıdığını fark ederek havuza girmeye karar verdim. Suya güzel bir dalış yaptım Italyada De Marco hocanın dalış tekniğiyle suya atladığım için tüm gözler benim üzerimdeydi. Suda tek başıma zaman geçirdikten sonra sudan çıkıp havuz kenarından apartmanın giriş kapısına doğru yürümeye başladım. Arkamda çığlık atan bir kız sesi duyuyordum büyük bir merakla arkama döndüğümde bana doğru koşan yavru bir köpek ike karşı karşıya geldim. Öne doğru biraz eğilerek köpeği nazikçe tuttum ve sahibi geldiğinde köpeği ona teslim ettim, bana milyonlarca kez teşekkür edip o köpeğin onun için ne kadar değerli olduğunu söyleyip duruyordu ben ise her defasında önemli değil diyerek itiraz ediyordum.

"Merhaba ben Özüm buda köpeğim Lucky on yedi yaşındaydım karşıda gördüğün açık mavi rengi olan apartmanda 13 numaralı dairede annem ile yaşıyorum." dedi eli ile karşıda duran apartmani işaret ederek. Kumral bir teni, siyah gözleri ve omuzlarına uzanan saçları ile güzel ve zarif bir kızdı.

"Merhaba. Ben de Kamina, karşıda gördüğünüz mavi apartmanda -elimle işaret ederek- 15 numaralı dairede ailemle yaşıyorum" diyerek bozuk Türk aksanım ile karşılık verdim.

"Lucky'i gezdiriyorum da benimle sitede dolaşmak ister misin"

"Tabi ki, neden olmasin." 5-6 dakika boyunca hiçbir şey konuşmadan yürüdük ve sonunda o sessizliği Özüm bozdu;

"Çok haylaz bir köpek."

"Ahh ona haksızlık ediyorsun çok tatlı bir görünüşe sahip." diyerek Lucky'e eğildim ve elimi patisine doğru uzatarak "Merhaba Lucky" dedim yüzümde kocaman bir tebessüm ile. Bana patisini uzatarak "hav-hav" diye karşılık verince Özüm'ün güldüğünü duyuyordum.

"Nee, çok şirin ve güzel bir köpek bu."

"Ya demek böyle düşünüyorsun. Bak Lucky sonunda benden sonra sana katlanabilecek birisini bulabildik." dedi gülmeye devam ederek.

"Tabiki öyle gözlerinin ışıltısına baksana."

"Sen birde evde görmelisin bence o zaman sevimli olduğunu düşünebilecek misin bakalım."

"Hımm bunu düşünmem gerekecek." dedim kıkırdayarak. Bu konuşmanın ardından bir sessizlik oluştu 10-15 dakika boyunca sessizce yürüdük. Ben ise yol boyunca Italya da ki hayatımı,  orada ki arkadaşlarımı, evimizi, bahçemizi, havuzumuzu, okulumu düşünmeye başlamıştım. Sessizce yürümeye devam ederken bir grup genç insan bize doğru el salladı. Özüm ise buyuk sevinçle "Merhaba çocuklar" diye karşılık verdi.

"Oraya gitmeye ne dersin Kamina?" biraz rahatsız olmuş gibi görünsem de onu kırmadan bu teklifini kabul ettim.

"Aslında fena fikir sayılmaz. " orada ki gruba doğru ilerlerken 'uuu şu kıza bak, yeni geldi herhalde, taş taş,  cok güzel. ' gibi tabirler duyuyordum. Tabiki bu sözler bana olmalıydı. Çok rahatsız edici olsa da Özüm'ü kırmamak için bir şey diyemedim. Nasıl olsa bir yolunu bulur eve geri dönerdim.

1 hafta sonra 2. bölüm ile geri donecegim arkadaslar iyi okumalar.

Gözkapakları ArasındaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin