"Yah! Ver şunu artık!!"
Felix ve Jisung'un ortasına oturmak çok büyük bir hataydı. Felix, Jisung'un telefonunu almış oyun oynuyordu. Jisung da telefonunu Felix'ten almaya çalışıyordu ve beni eziyordu. Karşıdan çok komik gözüktüğümüze emindim ve Hyunjin'in kahkaha atmamak için kendini zor tutması beni doğruluyordu. En sonunda daralıp Jisung'u kolumla ittirdim ve Felix'in elinden telefonu alıp ona fırlattım.
"Nolur biraz sakin olun, olan bana oluyor."
Süper ikilinin beni pek dinlediğini sanmıyordum çünkü ben bütün bunları söylerken Jisung, Felix'e tuhaf bakışlar atmakla meşguldü. Felix ise kollarını önünde bağlamış dudağını büzmüş oturuyordu. Yaklaşık yarım saat önce telefonunun şarjını bitirmişti ve şu an sürekli çok sıkıldığını söylüyordu. Masadan telefonumu alıp Felix'e uzattım. Gözleri parlayarak sanki ona kutsal bir şey uzatmışım gibi telefonumu aldı ve benim bile bazen zor bulduğum oyun klasörüme tek bakışta girdi. Az önceye kıyasla daha sakin geçen birkaç dakika sonra pizzamız gelmişti. Nasıl oldu bilmiyorum ama bir anda sakin sakin yemeğe başladık. Hyunjin'de şok olmuş gibiydi, bir Jisung'a bir Felix'e tedirgin bir şekilde bakıyordu. Sakince yemeğimizi yerken cırtlak bir ses duydum.
"Aa, sizde mi buradaydınız?"
Jieun bunu Hyunjin'e bakarak söylemişti ama Hyunjin ona bakmamıştı bile, yemeğine son derece odaklanmıştı.
"Evet, biz de buradaydık."
Neden cevap verme gereksinimi duyduğumu düşünerek yemeğime geri döndüm. O sırada Jisung ve Felix onunla muhabbeti iyice derinleştirmişlerdi, cidden sinirlerimi bozuyorlardı. Jieun onlarla konuşuyordu ama gözü Hyunjin'deydi. Hyunjin'e baktığımdaysa o bana bakıyordu, daralmış gözüküyordu. Pizzamın son parçasını da ağzıma atıp ellerimi yıkamak için izin istedim. Hyunjin'i onunla bırakma fikri pek cazip gelmemişti o yüzden hızlı olmalıydım. Işık hızında ellerimi yıkayıp yine aynı ışık hızında geri döndüm. Beni görünce herkes ayaklandı ve kasaya gittik. Pizzayı kimin ödeyeceğine dair taş-kağıt-makas oynadık ve kurban Hyunjin seçildi. Hyunjin hesabı öderken biz dışarıda bekledik, tabii ki Jieunla beraber... Bize niye böylesine yapıştı ki, okulda baya arkadaş edinmişti oysaki.
"Hadi gidelim."
Hyunjin çıktıktan sonra kolunu omzuma attı ve yürümeye başladık. Jieun, Hyunjin'in gram umrunda değildi ama hala onunla konuşmaya çalışıyordu, o Hyunjin'e durmadan bir şeyler anlatıyordu Hyunjin ise sadece kafa sallıyordu. Bu şekilde otobüs durağına doğru yürümeye başladık. Şansımıza durağa gittiğimiz gibi otobüs gelmişti. Sırayla kartlarımızı okutup ilerledik. Hyunjin yine benim yerime okuttu ve beni omuzlarımdan tutup her zamanki durduğumuz yere sürükledi, burası sanki bize ayrılmış gibiydi. Bu sefer Hyunjin ellerimi demirlere koymak yerine beline sardı ve o da yukarıdaki yerlere tutundu. Jisung ve Felix'e baktığımda bizi taklit ediyorlardı Jisung yukarıdaki yerlere tutunmuş, Felix ise Jisung'a sarılmıştı, ara sıra Titanik sahnelerini canlandırıyorlardı. Hyunjinle onlara gülmemek için kendimizi zor tutuyorduk. Böyle geçen birkaç dakika sonra ineceğimiz yere yaklaştığımız için toparlandık. Jisung ve Felix, Jieun'a el salladılar ben de hafiften gülümsedim. İndikten sonra derin bir nefes aldık. Bugün Hyunjin'de takılacaktık.
"Akari sen nerede oturuyorsun?"
Parmağımla Hyunjin'in evinin karşındaki evi gösterdim.
"Vay be! Çok yakın oturuyorsunuz. Biliyor musun, Jisung ve ben de böyle oturuyoruz, bence bu bizim aramızda olan bir şey."
"Bence de."
Birlikte gülüştük ve Hyunjin'in evine doğru ilerlemeye başladık. Geldiğimizde kapıyı çaldık ve Hyunjin'in annesi bizi o her zaman içimi ısıtan sıcak gülümsemesiyle karşıladı. Hyunjin'in annesiyle çok uzun süredir tanışmıyorduk ama birbirimizi çok seviyorduk. Kısa bir konuşmadan sonra oturma odasına geçtik, Hyunjin atıştırmalık getireceğini bizim de istediğimiz bir filmi seçmemizi istedi. Üçümüz de aynı anda Spirited Away ile göz göze geldikten sonra yüzümüzde bir sırıtmayla bakıştık. Bir hışımla CD'yi alıp taktım ve koltuktaki en rahat yeri bulmak için koltukta biraz gezindim. Kendime güzel bir yer bulduktan sonra memnuniyetle yerime yerleştim ve diğerleriyle Hyunjin'i beklemeye başladım. Bir süre sonra Hyunjin elinde içecek ve atıştırmalıklarla geldi. O da geldiğinde filmi başlattık ve nasıl olduğunu anlamadığım bir sakinlikle izlemeye başladık. Filme son derece odaklanmıştım ama yemek yemeği de bırakamıyordum. Ben bu şekildeyken Hyunjin bir anda yanağıma dokunup güldü.
"Sakin ol, boğazında kalıcak."
"Şu an nedensizce çok heyecanlıyım, hem bana bir şey olmaz sen filmi izle bak."
Filmin ortalarına doğru bir anda bacaklarımda bir ağırlık hissettim. Baktığımda Hyunjin bacağıma yatmış o şekilde izliyordu. Yukarıdan böyle bakınca yanakları çok tombiş gözüküyordu. Kendi kendime gülüp ona çaktırmadan birkaç fotoğrafını çektim ve hiçbir şey olmamış gibi saçlarıyla oynayarak filmi izlemeye devam ettim. Jisung ve Felix'e baktığımda birbirlerine sarılmış pür dikkat filmi izliyorlardı, gülmemek için zor duruyordum.
Film bittikten sonra ışıkları açtığımızda ilk başta gözlerimi açamadım, uzun süredir karanlıkta olduğumuz için gözlerim yanıyordu. Hyunjin'e baktığımda uyuyakaldığını gördüm. Gülüp birkaç fotoğrafını daha çektikten sonra yanağında daireler çizmeye başladım.
"Hyunjin, Hyunjinie uyanmaya ne dersin?"
Yanağında parmağımı gezdirmemden huylanıp kalkıp oturur pozisyona geldi.
"Film baya hoşuna gitmiş belli ki, rahatlatmış seni baya(!)"
"Evet ya, çok güzeldi."
Onun gözlerini doğru düzgün açanazken konuşmasına güldüm ve ayağa kalkıp üstümü düzelttim. Çok uzun süredir oturuyordum ve pantolonumun paçaları dizime çıkmıştı neredeyse. Tekrar oturmadan saate baktım ve saatin 7.03 olduğunu gördüm. Annem ve babam artık gelmiş olmalıydı bu yüzden eve gitmem gerekiyordu. Jisung ve Felix'te artık eve gitmeleri gerektiğini söyleyince hep birlikte toparlandık Hyunjin'in annesi akşam yemeğine de kalmamız için biraz ısrar etti ama artık gitmemiz gerektiğini söyleyince bir dahaki sefere kalacağımız hakkında söz vererek vedalaştık.
Eve gittiğimde annemler gelmişti ve tam yemek için beni aramak üzerelerdi. Yemek yerken bugün yaptıklarımız hakkında ailecek konuştuktan sonra odama çıktım. Üzerimi değiştirdim ve günlük rutinimi yaptıktan sonra kalan ödevlerimi bitirmek için masama oturdum. Onlarla biraz cebelleşip bitirdikten sonra telefonumu alıp yatağıma zıpladım. Galeriye girip bugün çekildiğimiz fotoğraflara baktım. Hyunjin'in uyurken ki fotoğrafını görünce gülümsedim. Uyurken çok şirin gözüküyordu. Bunları düşünürken artık benim de uyumam gerektiğini düşündüm ve perdemi kapatmak için pencereme gittim. O sırada Hyunjin de perdesini kapatıyordu, birbirimize el sallayıp perdelerimizi kapattık. Kendimi tekrar yatağıma atıp telefonumu şarja taktım ve kendimi uykunun tatlı kollarına bıraktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
small bodies, big sweaters. 「hwang hyunjin」
Fanfic•Kollarımı ceketinin içinden beline sardım, tek elini belime koydu... artık güvendeydim. -Küçük bedenler, büyük kazaklar.