"Günaydın Akari!"
"Günaydın!"
Şu an tam olarak bir patates gibi gözüktüğüne emindim. Akşam geç yatmadığım halde sabah kalkamamıştım. Bu küçük aksaklıktan dolayı 5 dakika içinde hazırlanmam gerektiği için berbat gözüküyordum.
"Ah bana öyle bakma, berbat gözüküyorum."
Bir süre daha bana gülümseyerek bakmaya devam etti.
"Bence çok güzel gözüküyorsun."
Bir domatese dönmüştüm, yanaklarım yanmaya başlamıştı. Kafamı utanarak yere eğdim ve saçımın tek tarafını kulağımın arkasına aldım. Hyunjin tek eliyle çenemden tutup kafamı yukarı kaldırıp gözlerimin içine baktı.
"Gidelim mi?"
Gülümseyip kafamı salladım ve otobüs durağına doğru ilerlemeye başladık. İkimizde birbirimize bir soru sormak istiyor ama doğru kelimeleri bulamıyorduk. Havadan sudan konuşurken otobüs geldi ve koşarak ona yetiştik. Hyunjin yine kartını benim yerime de okuttu ve en arkada boş bulduğumuz yere oturduk. Giderken kafamı Hyunjin'in omzuna koydum, o da kendi kafasını benim kafama yasladı. Yeniden uykum gelmişti. Tam uykuya dalacağım sırada okula gelmiştik, uyku sersemi olduğumu fark eden Hyunjin elimden tutup otobüsten inerken beni de arkasından sürüklemişti. Otobüsten inince yüzüme vurur hafif rüzgarla biraz ayıldım. Jisung ve Felix arkamızdan gelerek bizi korkutunca Hyunjin biraz sinirlendi ama yatışması çok uzun sürmedi. Gülüşerek okula girdik ve sınıflarımıza gelince ayrıldık. Hyunjinle cam tarafı en arkadaki sıramıza geçtik. Öğretmen gelene kadar konuştuk. Biz neydik? Birbirimize aramızda arkadaşlıktan farklı bir bağ varmış gibi davranıyorduk ama neydik? Buna ne demeliydik?
•••
"Kafeye falan mı gitsek, uzun zamandır birlikte bir şeyler yapmadık."
"Olmaz, patronla kavga ettik asla izin vermez."
"Yine ne yaptın da anneni sinirlendirdin Jisung?"
"Neymiş odam çok dağınıkmış, ben artık büyük biriymişim bilmem ne. Ben de dedim ki sanki senin odan hiç dağınık olmadı, ben böyle seviyorum karışma, eh sonra da sinirlendi tabii."
Üçümüz durup Jisung'u alkışladık ve Jisung sanki yaptığı mükemmel bir şey mi gibi kollarını iki yana açıp bize selam verdi. Biraz da gülüşüp Felix ve Jisung'un bineceği otobüs gelince ayrıldık. Bir şeye karar vermiştim, ona soracaktım. Ne olduğumuzu sorup ona göre davranacaktım.
"Hyunjin biraz yürüyüp ilerideki duraktan binmeye ne dersin?"
"Peki, ama neden?"
"Hiç, canım yürümek istedi sadece."
Yavaş yavaş yürümeye başladık. Bir süre kendi içimde düşüncelerimi topladım, cümlelerimi toparladım ve konuşmak için derin bir nefes aldım.
"Hyunjin, geçen gün sen... şey yani... biz tam olarak neyiz?"
Her tarafı ağaçlarla çevrili olan adeta bir ormanı andıran yolda ağaçların yapraklarının birbirine çarparak söyledikleri şarkı eşliğinde yürüyorduk.
"Ben de bunu sana sormak istiyordum... O gün için gerçekten çok özür dilerim, bir an... nasıl desem... kendimi tutamadım çok güzeldin."
Gülümseyerek adımlarımı durdurdum, benimle beraber o da durdu.
"Açık konuşmak gerekirse, Akari, ben senden hoşlanıyorum. Çocuklar bunu çok belli ettiğimi söylediler ama hareketlerimi bir türlü kontrol edemedim. Eğer sen bana karşı benim hissettiğim şeyleri hissetmiyorsan bu gerçekten hiç sorun değil-"
Hyunjin gerçekten kızarmıştı ve çok şirin gözüküyordu, onun bu görüntüsü karşısında kahkahamı tutamadım.
"Ben çok özür dilerim ama gerçekten çok şirin gözüküyorsun. Ve neden her şeye benim yerime karar veriyorsun? Ben de... ben de sana karşı bir şeyler hissetmiyorum sayılmaz..."
"Sen... sen ciddi misin?"
Utangaç bir şekilde kafamı salladım. Hyunjin elini ensesine koyup etrafa bakındı.
"O zaman şey... sen benimle... şey..."
"Evet."
Bunu söylemek onun için biraz zor gözüktüğü için gülümseyerek cevapladım ve kafamı kaldırıp gözlerinin içine baktım. Bir anda ortamın büyüsü bozuldu ve ikimizde ne yapacağımızı bilemedik. Hyunjin elimi tutup gülümeseyerek bana baktı.
"Gidelim mi?"
Gülümseyerek ona baktım ve kafamı salladım. Zaten birkaç adım kalmış olan durağa koşa sürede gittik. Otobüs gelince bu sefer ben kartımı Hyunjin yerine de okuttum. Boş yer olmadığı için kenardaki tutunma yerlerine ilerledik. Hyunjin ellerimi aşağıdaki yere koyup kendisi yukarıya tutununca kollarımı ceketinin içinden beline sardım, tek elini belime koydu... artık güvendeydim.———————————————————————————
Not: Merhaba! Beni beklediğiniz için gerçekten çok teşekkür ederim. Ve bu kadar beklettiğim için gerçekten çok ama çok özür dilerim. Bu bölümü final olarak düşündüm çünkü sanki bu hikayeyi yazma hevesimi kaybetmiş gibi hissediyorum. Sizlerin yorumları beni gerçekten çok motive ediyor ama hikayeyi devam ettiremiyormuş gibi hissetmeye başladım, o yüzden bitirmeye karar verdim. Buraya kadar okuyup hikayemi desteklediğiniz için çok teşekkür ederim. Yeni hikayelerle geri döneceğim , sizleri seviyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
small bodies, big sweaters. 「hwang hyunjin」
Fanfic•Kollarımı ceketinin içinden beline sardım, tek elini belime koydu... artık güvendeydim. -Küçük bedenler, büyük kazaklar.