"N-nE?! Haha, şaka yapıyorsunuz, dimi. Şaka yapıyor olmalısınız, şaka dimi. Evet, şaka."
Jisung ve Felix karşımda durmuş başlarını sağa sola doğru sallıyorlardı.
"Maalesef ki son derece ciddiyiz, Akari."
"İnanılır gibi değil."
Son hızımla sınıfa koştum. Hyunjin'i görünce onu omuzlarından tutup ileri geri sallamaya başladım. Ağlamaklı bir yüz ifadesiyle;
"Hyunjin, Hyunjin ne oldu bilemezsin!"
Hyunjin bana şaşkın şaşkın, ne olduğunu anlamaya çalışıyormuş gibi bakıyordu.
"İyi misin, ne oldu?"
"Bunu sana söylemeyi hiç istemiyorum ama... Emma... bizim sınıfa geliyormuş."
Bunu dedikten sonra sanki Hyunjin bir süre bu dünyadan kopmuş gibi boş boş duvarı izledi.
"S-sen ciddi misin?"
"Sence? Hiç olmadığım kadar."
Hyunjin derin bir iç çekip yerine oturdu.
"Neden sürekli istemediğim şeyler başıma geliyor?"
Onun yaptığı gibi iç çekip yanına oturdum.
"Çok şanssızsın."
Öğretmenin gelmesiyle birbirimize iğrenerek baktık.
"İşte başlıyoruz."
•••
Emma'nın bizim sınıfımıza düşmesi yetmezmiş gibi öğretmen bir de onu önümüze oturtmuştu. Benim aksime diğer kızlarla iyi anlaşmıştı ama yine de sürekli Hyunjin'in yanındaydı. Onun için üzülüyordum, Emma onu çok sık boğaz ediyordu.
Öğle molasının gelmesiyle ellerimi havaya kaldırarak esnedim. Çantamdan telefonum ve cüzdanımı alıp masamdan kalktım.
"Ben gidiyorum Hyunjin, sonra görüşürüz!"
Beni kolumdan yakalayıp yardım ister gibi baktı. Kulağıma eğilip;
"Lütfen... lütfen beni onunla yalnız bırakma."
"Üzgünüm Hyunjin ama Eunwoo'ya sözüm var gibi bir şey var. Hem süper ikili sana yardımcı olur."
"Yine mi Eunwoo?"
"E-evet, hehehe görüşürüz!"
Hyunjin'i sollayıp sınıftan çıkıyordum ki bir şeye çarptım, kafamı kaldırdığımda karşımda Eunwoo'yu görünce gülümsedim.
"Merhaba WonWon!"
"Merhaba Anko!"
"Dışarıda buluşacaktık neden buraya geldin?"
"Gelmek istedim."
"Pekala... WonWon?"
"Hmm."
"Yemek yiyeceğiz, değil mi?"
"Tabii ki yemek yiyeceğiz, ne yapacağız sanıyorsun?"
"Sen arkadaşların olmadan yemek yemezsin ve dışarıda buluşalım deyince yemek yemeyeceğiz sandım."
"Bugün seninle yiyeceğim, neden bir sorun mu var?"
"Yoo, sordum sadece."
Yemeğimizi aldıktan sonra nereye oturacağım konusunda kafam karışmıştı.
"Anko, buraya gel."
Eunwoo'ya döndüğümde kendi tapulu malı gibi kullandıkları masaya oturmuş bana bakıyordu. Kafamı sallayıp çekingen bir şekilde masaya oturdum. Arkadaşları yoktu ama Hyunjin oturmamamı söylediği için tuhaf hissetmiştim.
"WonWon, ne oldu biliyor musun?"
Eunwoo ne oldu der gibi kaşlarını havaya kaldırıp bana baktı.
"Emma, bizim sınıfta."
"Ciddi misin? Zavallı Hyunjin."
"Sınıftaki bütün kızlarla iyi anlaştı ama hala Hyunjin'in etrafında."
"Hyunjin'de bu kadar bağlanacak ne buluyor anlamıyorum, bu şekilde davranması çok çocukça."
Bence de, şımarık birine benziyor."
"Öyle zaten."
Yemeğimden kalan son kaşığımıda ağzıma atıp peçeteyle ağzımı sildim.
"Kalkalım mı?"
Eunwoo'yu kafamı sallayarak onayladım ve tepsimi alıp ayağa kalktım. Tepsilerimizi bırakırken Hyunjin, süper ikili ve tabii Emma kafeteryaya girdi. Onlara gülümsedim ve yanlarına gittim.
"Selam!"
"Cidden Eunwoo'yla nasıl takılabiliyorsun anlamıyorum, çok korkunç gözüküyor."
Jisung'un bu dediğine gülüp saçlarını karıştırdım.
"Aslında hiçte öyle biri değil."
"Akari, geliyor musun?"
Eunwoo'nun ses tonu yine değişmişti, sesi zaten kalındı ama daha sert çıkıyordu. Eunwoo'ya kafamı sallayıp diğerlerine el salladım. Hyunjin çok sinirli gözüküyordu, Emma onu çok sıkıyordu. Eunwoo çok hızlı yürüyordu, arkasından koşuyordum sanki. Ona yetişince kolunu tutup durdurdum.
"Ne acelen varda böyle hızlı yürüyorsun, arkandan koştum bildiğin!"
"Hızlı yürümüyorum, bacaklarım uzun."
"Ay ay, iyi ki uzunsun. Hem ben kısayım sanki."
"Bana göre kısasın."
Eunwoo'ya sinirli bir şekilde bakıp koluna vurdum.
"Çok komiksin, ben gidiyorum."
Olabildiğince hızlı bir şekilde yürümeye başladım ama tabii ki yakalandım.
"Çok hızlıydın, yanına gelmek için bir adım attım."
"Argh, beni gerçekten deli ediyorsun!"
"Bütün kızlar bana deli oluyor, şu tipime bak."
Yeniden koluna vurup gözlerimi devirdim.
"Geliyor musun?"
"Tamam tamam, geliyorum."
Kolunu omzuma atıp yürümeye başladı.
"Cidden çok sinir bozucusun."
Omzumda olan kolunu ittirdim.
"Siz kızların tribi hiç çekilmiyor."
"Bu konuşmana bakılırsa çok fazla kız tribi çekmiş olmalısın."
"Aslında ilk kez deneyimliyorum, bana trip atacak bir kızla daha önce hiç tanışmamıştım."
"Doğru sana nasıl trip atsınlar ki, hepsi sana deli oluyor, bunu nasıl unuturum."
"Eh, öyle tabii yani şim-"
"Hyunjin!"
Hyunjin'e ve diğerlerine el sallayarak baktım. Eunwoo bir anda beni kolumdan yakalayıp kendine döndürdü.
"Ne yapıyorsun?"
"Seni takmayacak tek kızı ve benim tribimi çekecek birini yanımıza çağırıyorum, ne var ki?"
"Hah, Hyunjin mi trip çekecek, hiç sanmıyorum."
"Aslında, o benden az trip çekmedi."
Eunwoo sinirli gözüküyordu. Parmak ucuma çıkıp saçlarını karıştırdım.
"Birileri onu takmayacak bir kız olduğunu duyunca sinirlendi mi yoksa?"
"Böyle biri varken Emma kimin umrunda ki?"
Gözlerimi pörtleterek Eunwoo'ya baktım.
"Aman Tanrım, bizim küçük(!) WonWon'umuz aşık mı olmuş?!"
"Yah! Ne saçmalıyorsun sen yine?"
"Az önce dediğin şeyden kim olsa bu anlamı çıkartırdı."
"Ben çıkarmazdım."
"Merhaba!"
Hyunjin ve diğerleri yanımıza gelince onlara gülümsedim. Eunwoo derin bir nefes alıp ellerini cebine koydu.
"Ben basketbol oynamaya gidiyorum, çıkışta görüşürüz Akari."
"Görüşürüz!"
"Woah, Akari, o gerçekten korkunç biri nasıl onunla böyle konuşabiliyorsun?"
Felix'e hafiften gözlerimi devirerek baktım.
"Pek öyle biri değil aslında."
"Bak sen de korkutucu olmaya başlıyorsun."
"Bö!"
Jisung ve Felix'in omzuna vurup küçük bir kahkaha attım.
"Evet, sevgili Hyunjin, biricik kahramanın geldi."
"Ya da kahramanın aklına yeni geldim?"
"Haha, komiksin."
"Pardon da, ne kahramanı?"
Emma'nın sesini duyunca gözlerimi devirdim ve zordan gülümsedim.
"Bu ikimizin arasında bir şey."
"Hm, peki. Hyunjin bu akşam yürüyüşe çıkalım mı?"
Hyunjin stresli bir şekilde elini ensesine koydu.
"Ee şey, bu akşam... b-bu akşam Akari'ye sözüm var.
Gözlerimi pörtleterek Hyunjin'e baktım. Bana yine yardım ister gibi bakıyordu.
"Aa doğru ya, eheheh az kalsın unutuyordum, söz vermiştik, evet."
Gergin bir şekilde gülümsedim. Emma tek kaşını kaldırarak ikimize baktı.
"Nereye gideceksiniz, belki ben de gelebi-"
"H-hayır gelemezsin ç-çünkü biz Akari'nin evinde olucaz ve çok kalabalık olursak ailesi rahatsız olabilir, eheheh."
Hyunjin ne diyordu böyle, bu akşam bize mi gelecekti yani? Aman Tanrım, odam toplu muydu? Seni aptal, tabii ki değil, ne zaman topluydu ki? Derin bir nefes aldım ve Hyunjin'e ne diyorsun der gibi baktım.
"Eheheh, evet, ebeveynlerim eve yorgun geliyorlar yani çok fazla kişi olmasak iyi olur."
Emma ilk başta ikimize inanmamış gibi baktı ama daha sonra pes ettiğini hissettiren derin bir nefes aldı.
"Pekala o zaman, ben diğer kızların yanına gidiyorum. Akari sen de gelm- ah doğru sen onlarla iyi anlaşamıyorsun. Neyse görüşürüz!"
Bu da neydi şimdi? Onlarla iyi anlaşamıyorum mu? Onlarla hiç doğru düzgün konuşmadım çünkü hiç gerek duymadım. Bu kız ne yapmaya çalışıyordu böyle, anlamıyordum.
"Az önce ne oldu?"
Jisung'un sesini duyunca bütün düşüncelerimden kurtulup ona baktım.
"Ne olduğunu bilmiyorum ama çok stresliydi."
Hyunjin'i onaylamak adına kafamı salladım. Hyunjin elini ensesine koyup bana döndü.
"Şey, Akari... Emma'ya öyle söylediğim için üzgünüm, sana sormadan konuştum. Akşam bir kafeye gi-."
"Oh, hayır, sorun yok. Bize gelebilirsin. Hatta siz ikiniz de gelsenize."
Jisung ve Felix birbirlerine sanki akıllarını okuyormuş gibi baktılar ve birbirlerine gülümseyip bize döndüler.
"Aslında bu akşam bizim başka bir programımız var, başka bir zaman neden olmasın."
"Bize söylemeden ne planı bu?"
Birbirlerine tedirgin bir şekilde bakıp telaşlı bir şekilde yine aynı anda konuştular.
"Aile yemeği."
"Kuzenim geliyor."
Hyunjinle birbirimize pek inanmamış gibi bakıp yeniden onlara döndük.
"Pekala ama söz verdiniz bir dahakine beraberiz."
"Anlaştık o zaman."
Birbirimize gülümseyip gülüşmeye başlamıştık ki zil çaldı.
"Evet, işte zaman geldi. Hayatta kalın, bunu yapaliriz! Çıkışta görüşürüz!"
Koşuşturup duran Jisung ve Felix'e el sallayıp Hyunjinle yavaşça içeriye doğru yürümeye başladık.
"Şu laflara bak, duyan da ölüme gidiyorlar falan sanacak, alt tarafı derse gidiyorlar."
Hyunjinle küçük bir kahkaha attık, hafifçe omzuna vurdum.
"Jisung ve Felix işte, ne bekliyorsun?"
Hyunjinle hala gülüyorduk. O sırada kalbimin hızlanmasıyla bir şey farkettim,onunla beraber gülmek çok güzel hissettiriyordu.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
small bodies, big sweaters. 「hwang hyunjin」
Fanfic•Kollarımı ceketinin içinden beline sardım, tek elini belime koydu... artık güvendeydim. -Küçük bedenler, büyük kazaklar.