• Bir Garip Aşerme

4K 381 843
                                    

Yorum ve oylarınızla destek olursanız sevinirim. 💝

Bir hafta.

Louis'yi görmeyeli, onun sesini duymayalı, onunla eğlenmeyeli ve sohbet etmeyeli Harry için tam anlamıyla kockoca sekiz gün, yirmi iki saat ve otuz iki dakika olmuştu.

Evindeki ilaçlama işi bitince mecburen gitmek zorunda kalmıştı ve Harry o gittiğinden beridir yalnızca susuyor, televizyonda belgesel izliyordu. Evde tek başına kalınca da abur cubur paketlerini aşırıyordu. Sonrasında Jay'den her ne kadar azar işitse de canı hep tatlı bir şeyler çekiyor ve Louis'nin yokluğunun stresiyle kendini yemeğe adıyordu. Böyle giderse bir aya kalmaz obez olacaktı ama yemek yerken kilo hesabı yapamayacak kadar doyumsuz oluyordu.

Şimdi de kahvaltıdaydı. Çocuklar okula, Jay hastaneye ve Kevin da karakola gidecek olduğu için aceleyle yemek yiyorlardı. Harry ise... Oh, o yine popo ve göbek büyütme işine devam ederdi herhalde.

"Tatlım, tabağına hiç dokunmadın," dedi Jay onaylamazca Harry'ye bakarken.

Sıkıntıyla iç geçirip çatalını kenara bıraktı. Nutelladan başka bir şey yememişti ve Jay de elinden onu zorla almak durumunda kalmıştı.

"Aç değilim," diye mırıldandı. Gözü ise Louis'nin her zaman oturduğu yere takılıyor, iyice somurtarak sessiz duruyordu.

"Bak hayatım, bebek için sürekli hazır ve tatlı şeyler yemek iyi değil. Ayrıca senin için de... Onlar çok zararlı şeyler, bak senin için yumurta haşladım. Onlardan ve salatalardan ye en azından."

Kollarını birbirine kavuşturup gözlerini kaçırdı. Fetus umrunda değildi pek, asıl sıkıntısı Louis'siz geçen sekiz buçuk gündü.

"Aç değilim teyze," dedi ağlamaklı bir sesle.

Kevin da eşine diretmemesi gerektiğini söylercesine onu susturunca Jay daha fazla üzerine gitmemişti.

"Anne ben doydum," dedi Lottie bitmiş tabağını göstererek.

"Tamam canım, servisin gelmek üzeredir. Ayakkabılarını giymelisin bence." Lottie annesini onaylayıp masadan kalkınca Jay'in telefonu çalmıştı. Jay gülümseyerek telefonu açıp kulağına götürdü. "Louis? Nasılsın oğlum?"

Harry duyduğu isimle hızlanan kalbini umursamadan heyecanla yerinde doğrulup Jay'e baktı. Gözleri merakla açılırken Jay'i dinlemekten kendini alamamıştı.

"Oh... O kadar kötü diyorsun yani?" Jay hımlayarak başını salladı. "Bir çözümü yok mu bunun?"

Louis karşıdan konuştukça ve annesi sohbete dalınca Harry'nin yüzü biraz daha düştü. Halbuki onunla çok konuşmak istemişti ama belli ki o, kendisini arayamayacak kadar meşguldü.

Jay kıkırdayıp imayla dalgın görünen Harry'ye baktı. "Evet, o da burada." Harry o kadar dalgındı ki kendileri hakkında konuşulduğunu bile anlayamıyordu. "Hmm, bilmem, sen sormak ister misin?"

Harry çatalıyla oynarken kendisine uzatılan telefonla anlamadan bakışlarını teyzesine çevirdi. Teyzesi gülerek telefonu oynatınca bir anda gözleri irileşti ve yanakları belli bir şekilde kızardı. Titreyen parmaklarına telefonu götürüp kulağına yerleştirdiğinde, herkesten gülüşünü gizlemek için başını eğmiş, saçlarıyla yüzünü kapatmaya çalışmıştı. Louis'nin nefes seslerini duyabiliyordu ve bu daha çok gülümsemesine neden oldu.

"Alo?" Dedi Louis sessizliği bozar gibi.

"Imm... S-selam..."

Louis karşıdan gülünce Harry alt dudağını dişleyip gülüşünü kısıtladı. "Nasılsın küçük prens?"

If I Could Say | Larry ✔️Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin