"Ne kadar korktuğumdan haberin var mı Harry? Tanrı aşkına, sana bir şey oldu sandım!"
Jay'in telefonun diğer ucundaki çığlıkları Harry'nin kendisini iyice suçlu hissetmesine sebep olurken telefonu hoparlöre vermiş olan Louis gülüşünü zor tutuyordu. Harry de kolunu cimcikleyip susmasını istiyordu ama Louis neredeyse karnı ağrıyana dek gülmek üzereydi.
"Özür dilerim Jay, ben sadece... Sadece Louis'yi çok merak etmiştim." Sesi istemeden titreyince Louis gülmeyi kesmiş, Jay de telefonun karşısından artık sinirlenmeyi kesip yumuşamıştı. Louis uzanıp Harry'nin parmaklarını tuttu ve üzerine ufak bir öpücük bırakıp gülümsedi. Harry ise uzanıp dudağının köşesini öperek Louis'nin kendinden geçmesine ve alt dudağını ısırmasına sebep oldu. Harry onun zihnini uyuşturmayı seviyordu.
"Yine kızamıyorum sana, doğru dürüst fırça da çekemiyorum. İyi mi!"
Jay yakınırken Harry istemeden güldü. Louis de onu izleyerek gülümsüyordu. Harry çok güzeldi ve Louis, asla görülemeyen meleklerin tanımını ancak Harry'yi betimleyerek yapabileceğini hissetti. Şanslıydı. Ona sahip olduğu için, onun elini tutabildiği ve dudaklarını öpebildiği için, onun sevgisini kazanabildiği için şanslıydı.
"Neyse, benim işim var çocuklar. Siz keyfinize bakın. Harry, oğluma söyle sakın seni üzecek bir şey yapmasın," diyerek telefonu kapatmıştı.
Harry imayla Louis'ye bakarken Louis tek kaşını kaldırıp telefonu kenara koydu. "Ne var, ne yaptım ki?"
"Bir şey yapmadın," diye iç geçirdi. "Dün gece... Seni duydum, mutfakta konuşuyordun. Birinin... Birinin öldürüldüğünden bahsettin." Louis, nefesinin boğazında kala kaldığını hissetti. Öksürmemek için yutkunurken, Harry dikkatle onu izliyordu. Değişmeye başlayan hareketlerini fark edebiliyordu. "O kimdi?"
"H-hiç kimseydi." Pot kırmışlıkla bir anlık gözlerini kapatıp boğazını temizledi ve yeniden ona baktı. "Yani önemli biri değildi."
"Louis," dedi kısık sesiyle. Yeşil gözleri anlayış barındırsa bile yaşlar dolmuştu içlerine. Kirpikleri pencereden sızan güneş ışığıyla parıldadığında yüreği acı içindeydi. "O konuştuğun... B-Bay Richard'tı değil mi? A-avukat Bay Richard?"
Louis durumu farklı yöne çekmek için dudaklarını aralasa da, tüm bu olanların Harry'nin de haberi olması gerektiğini bilerek yeniden onları kenetledi. İtiraz etmenin anlamı olmadığını fark ettiğinde uzunca ona baktı. Yaşlarla dolmuş yemyeşil gözleri titrerken elini yavaşça kaldırıp onun pürüzsüz pembeye çalan tenini okşadı. Harry'nin buna ihtiyacı varmış gibi kapanan gözlerinden ufak bir yaş damladı çenesine doğru. Bu görüntüyle Louis'nin kalbi burkuldu.
Elbette Harry anlayabilirdi bir şeyleri, daha fazla da ondan gizleyemezdi. Buna hakkı yoktu.
"Harry bak... Henüz hiçbir şey belli değil. Biz, yani ben ve Bay Richard iletişim içindeyiz, bu olayın sorgulanması gerekiyor."
Harry burnunu çekerek başını salladı ama gözlerini açmadan başını eğmişti çünkü yaşları daha yoğun akmaya başlamıştı ve Louis'ye daha fazla böyle ağlayarak rezil olmak istemiyordu. Şu zamana kadar hep ağlamıştı.
"Ölümlerine alıştım sanırım." Gülümsemeye çalışarak bakışlarını ona çevirdi. "Sen ve ailen olmasaydınız asla toparlanamazdım."
Louis gülümsedi. Onu göğsüne çektiğinde Harry'nin kolları belini sarmıştı sıkıca. Saçlarını usulca okşayıp üzerine öpücük kondurdu. Bal kokusu her bir yanını sarmıştı, huzur buluyordu onunlayken. "Çok güçlü bir erkeksin. Bu günleri de atlatacağız ve sonra sen, ben ve Darcy çok daha farklı bir yerde olacağız, anlaştık mı?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
If I Could Say | Larry ✔️
Novela JuvenilHarry birçok zorlukla karşı karşıya geldiğinde, üvey kuzeni Louis Tomlinson ve onun ailesiyle yaşamaya başlar. Ve bazı büyük sırlar, artık saklanamayacak duruma gelmiştir. Psikolojik unsurlar içerir* Mpreg Harry, 20 Louis, 25